İnsanın asıl vazifesi Allah’a sığınıp ona yalvarmaktan ibarettir

Muhterem erkek ve muhtereme hanım kardeşim!

Şuurlu insan gözünü açıp bu âleme baktığı zaman her şeyde bir hikmet eseri görecektir. Yaratıkların hiç birinde tesadüf eserine rastlanmayacaktır. Atomlardan galaksilere kadar her şey Allah’ın yaratması ile vücut buldukları gibi, onların sevk ve idareleri de Allah’ın ilim kudret ve iradesi ile olduğu şüphe götürmez bir hakikattir.

    

       Hepimizin annemiz babamız var fakat ne yazık ki, onlar vücudumuzun inşası hususunda kalp akıl şöyle dursun tek bir kılımızı bile yapmaktan acizdirler. Allah şu dünyayı helal nesil ile doldurmak için erkek ve dişiye ücret olarak birini diğerinin peşine koşturup  birleşme isteği vermiş. Onunla beraber dinimiz Allahın rızası içerisinde anne ve babaya itaati emretmiş. Yani bizim meydana gelmemiz hususunda anne ve babamız yalınız bir sebep oldukları halde Allah onlara o kadar hürmet ve itaati emretmiş ise, acaba bizi yoktan var eden Allaha ne kadar hürmet e ibadet etmemiz lazım siz düşünün?

 

Çünkü biz   vücudumuzun yapılmasındaki inceliklere bakıyoruz! Onun inşasında kullanılan tuğlalar hükmündeki  hücrelernden tut ta hücrelerin elementleri olan proteinlerin, amino asitlerin, RNA, DNA  moleküllerin ve bunların temel taşları olan atomlarına kadar her şeyde  görülen nizam ve intizam, bize diyor ki bu insan ve her şey ancak her şeyi hikmetle Yaratan Allah’ın eseridir .

 

             Başımızı kaldırıp fen gözlüğü ile feza âlemine bakalım! Dünyamızdan 1,300,000 defa daha büyük güneşi bir yere dayandırıp bir şeye bağlamadan boşlukta durduran, kendisine bağlı olan gezegenlerle birlikte herkül burcuna doğru hareket ettiren,  O Yüce Kuvvet sahibi olan Allah’tan başka kimin işi olabilir?

      

             Milyarlarca galaksiye milyarlarca yıldızı yükleyen, birini diğerine çarptırmadan gezdiren, döndüren, götüren, getiren Yüce Allah’tan başka kim olabilir?

 

             Bahsettiğim bütün bu nizam ve intizamlı vaziyetler, aklını yaratılış istikametinde kullanmak isteyenlere, uyanık olanlara, büyük dersler verir. Evet! Bunlar manevi duyguları dumura uğrayana ne verebilir ki?!! Bahsettiğim bütün bu işler kalp gözü görenedir, görene. Köre ne? Çünkü kâinatta mevcut bütün yaratıkların bir yaradılış hikmeti de , insanlara ders vermek içindir, Düşünmek içindir. Onların Sahibini bulmak içindir. Yerinde durmayıp ilerlemek içindir. Allaha itaat etme lüzumunu hissetmek içindir.

      

             İnsanın asıl vazifesi Allah’a sığınıp ona yalvarmaktan ibarettir. Ya Rab Kudretinle tanzim ettiğin vücudumuzun o incecik faaliyetlerini, ancak Sen takip ediyorsun demelidir. Bakıp gördüğümüz şeylerden ibret almak için Sen bize göz verdin. Okuyup ders almamız için çiçeği, ağacı, ineği, sineği, ayı, güneşi, tesirli bir mektup olarak önümüze serdin.”Ferciil besara hel tera min futuur” (Haydi çevir gözü (nü), görebilir misin hiçbir çatlak, bir kusur?)  (Mülk 3) Ayeti ile bakmamızı ve ibret almamızı emrettin.

 

       Ya Rab! “Bize Hakkı hak olarak göster ki ona bağlanalım. Batılı batıl olarak göster ki ondan nefret edip kaçma ihtiyacını hissedelim.” Ta! İnsana layık işleri yapmaya çaba gösterelim. İmanımızı güçlendirmek için sebepleri arayıp bulmayı, şartlarına uymayı, Rahmetinle kolaylaştır ki, helak olmayalım.

 

              Elinde Kur’an-ı Kerim gibi eşsiz bir kitapla, âlemlere rahmet olarak gönderdiğin Peygamberimizin (a.s.m ) ın buyruklarına hiç şüphe etmeden boyun eğip uyalım. Uymaya ihtiyaç duyalım.

      

       Bu nankör insan! Hayata gelmesi için ancak bir sebep olan anne babasını çok sever, mahalle muhtarını tanır, belediye başkanını tanır, patronunun ismi sorulduğunda, hiç düşünmeden cevap verir. Başbakanı sorsan bakanların ismiyle söyler de, kendini yoktan var eden Allahın varlığını bilmezse, Onun varlığına inanmazsa? Allah’ın mucize olarak yarattığı mahlukatı tabiata veya tesadüfe havale ederse, Yirmi dört saatinden tek bir saatini namaz için ayırmazsa birkaç fakülte bitirse de,  insanı insan yapan ilimlerden hiçbir şey öğrenmemiş demektir. Allah’ın yanında o bir zavallıdır. İlimden nasibini alamamış, hakikati görememiştir. Kendini iki hayatta mutlu edecek olan gerçek sebebi bulamamıştır. Ufak tefek ibadetleri yapmamak için nefis ve şeytanların desiselerine uyup inkara sapmıştır.

 

 İnsan abdest alıp namaz için kıbleye döndüğü zaman Allaha ihtiyaçlarının giderilmesi için yalvarır, her tarafını düşmanlar sardığı için Ondan medet diler, Yoksa Allahın değil namaza hiçbir şeye ihtiyacı yok.

 

             İmansızlar ve gaflete saplananlar çok acınacak haldedirler. Çünkü önünde dimdik dikilen ölüm onu rahat bırakmaz, devamlı korkutur. İçinden ya Müslümanların dediği gibi, ölümden sonra tekrar dirilme olursa? Hayatın hesabını inceden inceye vermek gibi bir hadise karşımda durursa? İnkarcıları ve günahkarları yakmak için cehennem kurulursa? Halim ne olur derler ve rahat olamazlar?

             İnkarcıların bu sorulardan kurtulma imkanı yoktur. Akıl ile inkar etmeye çalıştıkları şeyler vicdanlarını daima bir azap içinde bırakır.

            

Ondokuzuncu asırdan  bu yana büyük bir hastalık olan, okullarda körpe yavrulara lazım olan Allahını dinini değil maddiyyunluk-materyalizm ve tabiatçılık fikri, yalınız Komunizim ve sosyalizim le idare edilen devletler değil laik sistemle idare edilen bütün devletlerin, eğitim sistemleri, okulları etkisi altına almış. İnsanlara Allah’ı ve ahireti unutturmak için ve insanları cehennem yolcusu etmek için, hatta cehenneme bir odun yapmak için  çalıştılar, bir iki nesli imandan mahrum bıraktılar. Bu çocukların anne ve babaları da dinde cahil oldukları için zavallılar dinle ilgili meselelere cahil kalarak Allaha karşı ibadetlerini yerine getirmeye alışamadılar.

 

 Bu çocuklar bilhassa hanım kızlar mantıklarını kullanıp Allahın emirlerine uysalar hem kendilerini hem anne babalarını hem de yarın onlardan doğacak yavruları da cehenneme birer odun parçası olmaktan kurtarmış olacaklar. Hatta onların Allahın dinine bağlı olmaları dindar bir erkekle evlenmek için bir sebeptir.  Evlenecekleri erkek dindar olmasada  dinine bağlı olması için o hanım kızın dindarlığı bir sebep olur ki, beyleri de dindar olsun. Hatta daha nişanlandıkları andan itibaren beyleri olacak nişanlılarına güzel örnek olurlar.

Çünkü ahirette cehennemlik olan bir kadına Allah tarafından ona karşı vazifesini yapmayan dört erkeği de sürükleyerek cehenneme götürebilmesi için kuvvet verilecektir. Kim o erkekler sorusuna? Başta babasını, sonra ağabeyini, ondan sonra kocasını ondan sonra eğer var idi ise büyük oğlunu da cehenneme götürebilecektir. Yani oğlu bile annesine sakın anneciğim yapma açık saçık gezme Allaha karşı ibadetini yap demeğe hakkı var. Çünkü kadınlar yaradılış itibariyle aldanmaya müsait nazik bir varlıktırlar.             

            

             Fakat Allah’a ne kadar şükretsek azdır ki, her kışın bir baharı, her gecenin bir nehâri (gündüzü) olduğu gibi, Allah Nurunu tamamlamak amacıyla, insanları inkârdan kurtarmak için,  Bediüzzaman gibi bir Zatı gönderdi. Onun yazdığı Risale-i Nur eserleri sayesinde, yalınız tahsilsizler değil, Profesörler de imanlarını kurtardılar. Dünya ile beraber ahiret için de çalışıp iki hayatın mutluluğunu yakaladılar. Şimdi yalnız Türkiye’de değil, bütün dünyada ilim adamları bu eserler sayesinde sağlam bir inanca sahip oluyorlar.

      

       Bunada nekadar şükretsek azdir Allah Türk milletinin başına dindar bir idareciş getird. Risalele-i yazarken Üstadımıza o eski idareciler o kadar çektirdiklerihalde bu idereciler o itapları basıyorlar çok şükür.

 

             Evet! Ölümle idam edilme korkusundan kurtulup iman hakikatine kavuşmak için her insanı aklı ve vicdanı zorlayacaktır. Bu hakikati arama hadisesi her insan için geçerlidir. İbadet yapmayan o Müslüman dedelerin torunları olan bu müslümanlar diğer insanlardan daha şiddetli azapla karşı karşıya kalacağını unutmasın.

 

Kainat kitabını okutan kitapları bulup okuyalım. Okuyalım ki mucize olarak yaratılan varlıkların arkasında ki büyük San’atkar olan Allah’ı aklımızla görelim.

 

Yapalıp ne yapalım Risale Nur eserlerine sarılalım. Dünyanın 54 diline tercüme edilip milyonların kana kana içtiği iman pınarından vakit geçirmeden bizde içelim. İçelim ki cehennemde yanmak için bir odun parçası yapmaya yarayan günahlardan kurtulalım. içtikçe değişelim. Karanlıktan kurtulmamız için, geleceğe ümitle bakmamız için, kalp gözümüzün görmesi için,  Risale-i Nurları okuyarak iman cevherini elde ederek nurlanalım ki her gördüğümüz şeyden farklı mana çıkaralım.  

 

Paylaşan: Abdülkadir Haktanır

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: