İnsanın Duygusunu Güzelleştiren: İffet!

İffet, kötü sözlerden uzak kalma, hayâ ve edep dairesinde bulunma, ahlaki değerlere bağlı olma, namus ve şeref adâbı üzere yaşama demektir.

Kişi insani değerlerden uzaklaşması halinde hayvandan daha aşağı bir dereceye düşer. Kısaca namus ne kadar önemli ise; namussuzluk da o kadar kötüdür.

İnsan, göz, kulak, el, ayak gibi bütün azaların helâl dairesindeki lezzetleriyle yetinerek iffetini muhafaza etmelidir. İslâm dini, insan fıtratına aykırı olan gıybet, hırsızlık, emanete hıyanet, içki ve zina gibi çirkin fiil ve eylemleri yasaklamıştır. Bu eylemler insanın kıymet ve kalitesini düşürüyor. İffet, sadece Müslümanlara münhasır değildir. Belki insanlık âlemine ait izzetli bir sembol ve şeref madalyasıdır. İnsanın duygusunu güzelleştiren, iffettir.

Cenab-ı Allah’ın insanlara verdiği duyguların her birinin ayrı görev ve sorumlulukları vardır. Meselâ göz duygusu için Bedîüzzamân şöyle diyor: “Ey göz, güzel bak! Âdi bir kavat nerede? Kütüphane-i İlahi’nin mütefennin bir nazırı nerede?”1, Kıymettar bir organ olan göz, nefs-i emare hesabına namahreme baktığı zaman, niyet ve nazarı kötü bir emel hükmüne geçer, mütefennin bir nazır iken; bir kavat ve bir tahrik duruma geçiyor.

Allah,(cc) Âyât-ı Kerimede şöyle ferman eder: “Allah, gözlerin hain bakışını ve kalplerin gizlediğini bilir.” 2

Gözün ve kalbin hain bakışlarını insanlar fark etmeseler bile, Kudret sahibi olan Allah (cc) fark ediyor ve biliyor. Bundan da anlaşılıyor ki, hiç kimse İlâhi kontrol ve denetimin dışında kalma şansına sahip değildir. Her varlık bütün hal ve hareketleri ile kayıt ve gözettim altındadır. Allah (cc) evvel, ahir, batın ve zahiri bilendir.

Peygamber Efendimiz (asm)’ın hatadan muaf olarak bildirdiği bakış,” ansızın göze çarpan ilk bakıştır.” Göz namahrem üzerinde durursa “bakışı bakışa eklemek olur.” Haram olan gözün ihaneti ve alçak nefsin keyfiyeti olur. İnsanlar rahat ve emin bir ortamda beraber yaşamak için aralarında güven ve merhamet olmalıdır.

“Kendin için istemediğin bir şeyi bir başka din kardeşin için istemedikçe gerçek mü’min olamazsın.” Bin dört yüz sene önce Efendimiz, (asm) mü’minleri kendi aralarında empati yapmaya dâvet etmiştir. Şayet başkasının yerine kendimizi koyabilseydik, her halde yaptığımız hataların hiç birini yapmayacaktık.

İffet, hayâ ve edep dairesinde ahlakî değerlere bağlı kalmayı esas tutar; iffetsizlik ise insanı ahlâkî değerlerden uzaklaştırarak bir nevi hayvanlaştırıyor. Görüldüğü üzere insanda ki duygular mütefennin birer nazır iken; birer tahrik ve bozucu gayri ahlâkî duruma geçebilir.

Rüstem Garzanlı

25.08.2015

Dipnotlar: 

1-Sözler, 32.Söz,3, katre
2- Mü’min, sûre 40, ayet, 19