işarat-ül i’caz Risalesi Hakkında . .

Tenbih

İfadetü’l-Meram

Kur’ân Nedir, Tarifi Nasıldır ?

Fatiha Sûresi

Bakara Sûresi

 1. âyetin tefsiri: “Elif, Lam, mim”  Sûrelerin başlarında bulunan mukattaa harf­lerine ait açıklamalar.


2. 
âyetin tefsiri: “Şu yüce kitap ki, onda asla şüphe yoktur. O, Allah’ın emir ve yasaklarına karşı gelmekten sakınanlar için bir yol göstericidir.” (Bakara Sûresi, 2:2.)


3.  
âyetin tefsiri: “O takva sahipleri ki, görmedikleri halde Allah’a ve Onun bildirdiklerine îmân ederler, namazı dosdoğru kılarlar ve kendilerine rızık ola­rak verdiklerimizden Allah yolunda bağışta bulunurlar.” (Bakara Sûresi, 2:3.)


4. 
âyetin tefsiri: “Onlar sana indirilen Kur’ân’a da, senden önceki peygamber­lere indirilen kitaplara da inanırlar. Onlar, âhirete de kesin olarak iman etmiş kimselerdir.” (Bakara Sûresi, 2:4.)


5. 
âyetin tefsiri: “İşte, Rablerinin gösterdiği doğru yol üzerinde olanlar onlar­dır. Dünya ve âhirette saadet ve kurtuluşa erenler de onlardır.” (Bakara Sûresi, 2:5.)

 

6.  âyetin tefsiri: “İnkâr edenlere gelince, sen onlan inkârlarının akıbetinden sakındırsan da birdir, sakındırmasan da. Onlar inanmazlar.” (Bakara Sûresi, 2:6.)

 

7.  âyetin tefsiri: “İnkârlarında ısrar ettikleri için Allah onların kalblerini de, kulaklarını da mühürlemiştir. Gözlerinin üzerinde de, hakkı görmelerine mâni bir perde vardır. Âhirette ise onlann hakkı pek büyük bir azaptır.” (Bakara Sû­resi, 2:7.)


8. 
âyetin tefsiri: “İnsanlardan bir kısmı da, mü’min olmadıkları halde, ‘Allah’a ve âhiret gününe inandık’ derler.” (Bakara Sûresi, 2:8.)

 

9-10. âyetin tefsiri: “Allah’ı ve mü’minleri güya aldatmaktadırlar. Halbuki onlar yalnız kendilerini aldatırlar da farkında bile olmazlar. Onlann kalblerinde nifak hastalığı vardır. Âyetler peş peşe inip İslâm inkişaf ettikçe, Allah da onlann o hastalıklannı arttırmıştır. Âyetlerimizi yalanlayıp durmaları yüzün­den onlara pek acı bir azap vardır.” (Bakara Sûresi, 2:9-10.)

 

11-12. âyetin tefsiri: “Onlara ‘Yeryüzünde fesat çıkarmayın’ dendiği zaman, ‘Biz ancak ıslah ediciyiz’ derler. “Dikkat edin, asıl bozguncular onlardır; fakat farkında değildirler.” (Bakara Sûresi, 2:11-12.)

 

13. âyetin tefsiri: “Halkın imana geldikleri gibi siz de imana geliniz, diye ima­na davet edildikleri zaman, ‘Süfeha takımının imana geldiği gibi biz de mi imana geleceğiz?’ diye cevapta bulunurlar. Fakat süfeha takımı ancak ve ancak onlardır; lâkin bilmiyorlar.”

 

14-15. âyetin tefsiri: “îman edenlere rastladıklarında ‘İnandık’ derler. Şeytanlaşmış reisleri ve arkadaşlanyla baş başa kalınca da, ‘Aslında biz sizinle bera­beriz; onlarla sadece alay ediyoruz’ derler. Alaylarına karşılık Allah onları maskaraya çevirir. Ve onlara mühlet verip azgınlıkları içinde bırakır da, şaşkın şaşkın bocalayıp dururlar.” (Bakara Sûresi, 2:14-15.)

 

16. âyetin tefsiri: “Onlar, hidayeti verip dalâleti satın alan birtakım kafasızlar­dır ki, ticaretlerinden bir fayda görmedikleri gibi o zarardan kurtulmak için yol da bulamıyorlar.”

 

17-20. âyetin tefsiri: “O münafıklann hali, karanlık bir gecede ateş yakan kimsenin durumu gibidir ki, ateş tam onlann çevresini aydınlatmışken, Allah birden nurlarını alıp götürmüş ve onları karanlıklar içinde bırakmış; onlar da artık hiçbir şeyi göremez olmuşlardır. Sağır, dilsiz ve kördürler; gece karanlı­ğında bir ses işitmez, kimseye birşey işittiremez, bağırsalar da yardıma gelen olmaz, yollannı bulamazlar. Çabaladıkça batar, o musibetten kurtulup geri dö­nemezler. Yahut onların hali, şiddetle boşanan karanlıklı, gök gürültülü ve şimşekli bir yağmura tutulmuş yolculann misaline benzer. Yıldırımdan ölme korkusuyla parmaklarını kulaklarına tıkarlar. Halbuki Allah o kâfirleri kudre­tiyle çepe çevre kuşatmıştır. Şimşeğin çakması neredeyse gözlerini alır. Etraflarını aydınlatınca birkaç adım yürürler. Fakat üzerlerine karanlık çökünce ol­dukları yerde kalırlar. Eğer Allah dileseydi onlara verdiği işitme ve görme ni­metlerini de alıverirdi. Muhakkak ki Allah herşeye hakkıyla kadirdir.” (Bakara Sûresi, 2:17-20.)
 

21-22. âyetin tefsiri: “Ey insanlar! Sizi ve sizden evvelkileri yaratan Rabbinize ibadet ediniz ki, takva mertebesine vâsıl olasınız. Ve yine Rabbinize ibadet ediniz ki, arzı size döşek, semayı binanıza dam yapmış ve semâdan suları in­dirmiş ki, sizlere rızık olmak üzere yerden meyve ve sair gıdaları çıkartsın. Öyleyse, Allah’a misil ve şerik yapmayınız. Bilirsiniz ki, Allah’tan başka mâbud ve halikınız yoktur.”

23-24. 
âyetin tefsiri: “Abdimiz üzerine inzal ettiğimiz Kur’ân’da bir şüpheniz varsa, Kur’ân’ın mislinden bir sûre yapınız. Hem de, Allah’tan başka, işleriniz­de kendilerine müracaat ettiğiniz şüheda ve muinlerinizi de çağırınız, yardım etsinler. Eğer sözünüzde sâdık iseniz hepiniz beraber çalışınız, Kur’ân’ın mis­linden bir sûre getiriniz. Eğer bir misil getiremediğiniz takdirde —zaten getire­mezsiniz ya— öyle bir ateşten sakınınız ki, odunu, insanlar ile taşlardır.”


25. 
âyetin tefsiri: “İman eden ve iyi işler işleyen mü’minlere beşaret ver ki, al­tında nehirler akan Cennetler onlarındır. O Cennetlerden bir meyve yedikleri zaman, ‘Bu, bundan evvel yediğimiz meyvedir’ derler. Biribirine benzer bir surette rızıkları getirilip verilir. Ve o Cennetlerde, onlar için temiz kadınlar vardır. Ve onlar, o Cennetlerde de daimî bir şekilde kalacaklardır.”

 

26-27. âyetin tefsiri: “Cenab-ı Hak, kullarını irşad ve ikaz etmek üzere, sivri­sinek gibi hakîr, kıymetsiz bir hayvanla veya bir mahlûkla misal getirmeyi, kâ­firlerin keyfi için terk etmez. İmanı olanlar, onun, Rablerinden hak olduğunu bilirler. Amma kâfirler, ‘Allah bu gibi hakîr misallerden neyi irade etmiştir?’ diyorlar. Allah, onunla çoklarını dalâlete atar ve çoklarını da hidayete götürür. Fakat fâsıklardan maada dalâlete attığı yoktur. Fâsıklar da ol adamlardır ki, Allah’ın tâatinden huruçla, mîsak-ı ezelîden sonra ahidlerini bozarlar ve Allah’ın akrabalar arasında veya mü’minler beyninde emrettiği hatt-ı muvasa­layı keserler; yeryüzünde işleri ifsattır. Dünya ve âhirette zarar ve hüsrana ma­ruz kalan ancak onlardır.”

 

28. âyetin tefsiri: “Ne suretle Allah’ı inkâr ediyorsunuz? Halbuki sizin hayatı­nız yoktu, O size hayatı verdi. Sonra sizi öldürecektir, sonra yine hayat vere­cektir, sonra ona rücu edip gideceksiniz.”

 

29. âyetin tefsiri: “Yeryüzünde ne varsa sizin için O yarattı. Bundan başka se­maya da iradesini yöneltti ve gökleri yedi tabaka olarak tanzim etti. O herşeyi hakkıyla bilendir.” (Bakara Sûresi, 2:29.)

 

30. âyetin tefsiri: “Düşün o zamanı ki, Rabbin melâikeye hitaben ‘Ben yerde bir halifeyi yaratacağım’ dedi. Melâike de ‘Yerde fesat yapacak, kan dökecek kimseleri mi yaratacaksın? Halbuki biz, hamdinle Seni tesbih ve takdis ediyo­ruz’ dediler. Rabbin de ‘Sizin bilmediğinizi Ben biliyorum’ diye onlara cevap verdi.”

 

 31-33. âyetin tefsiri: “Eşyayı melâikeye göstererek dedi ki: ‘Eğer iddianızda sadık iseniz, bunların isimlerini bana söyleyiniz.’ Melâike, dediler ki: ‘Seni her nekaisden tenzih ve bütün sıfât-ı kemaliye ile muttasıf olduğunu ikrar ederiz. Senin bize öğrettiğin ilimden başka bir ilmimiz yoktur; herşeyi bilici ve her kimseye liyakatine göre ilim ve irfan ihsan edici Sensin.’ Cenab-ı Hak dedi ki: ‘Ya Âdem! Bunların isimlerini onlara söyle.’ Vakta ki Âdem, isimlerini onlara söyledi, Cenab-ı Hak dedi ki: ‘Size demedim mi semavat ve arzın gaybını bili­rim ve sizin Âdem hakkında lisanla izhar ettiğinizi ve kalben gizlediğinizi bili­rim.'”

Ecnebî Filozofların Kur’ân’ı Tasdiklerine Dair Şehadetleri

Bir Müdafaa (Takriz)

Kaynak:SorularlaRisale

www.NurNet.org

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: