Işıl Cinmen Hanımefedinin Yazısına Cevap

Işıl hanım hemcinsleri olan hanımlara arka çıkmak için, yazı yazmış. Bu yazıyla, hanımların açık saçıklıkları, pek mühim bir şey değil manasına gelen yazısı. Ve Kur’ani kerimden Ayete ma’na vererek: Kadınların sokağa çıkmalarını zaruret göstererek, “Erkekler sokakta yürürken yere baksınlar” önüne çıkan hanıma çarpsada mühim değil. Yeter ki yarım çıplak gezen kadınlara bakıp,  kendilerini günahtan kurtarsınlar. Işıl hanım bilmiyor ki sokaklar caddeler erkeklerindir. Bu sebepten Peygamberimiz a.s.m  “El evvelu leh vessani aleyh” buyurmuş. Yani erkek tarafından sokakta yürüyen hanımlara birinci bakış, bakanın lehindedir, ikinci bakış aleyhindedir. Yani ilk bakışta günah yoktur,ancak ikinci defa şehvet nazari ile bakarsa o zaman günaha girmiş olur erkekler.

Evet Allahımız, nesli çoğaltmak için şehvet duygusunu tatminden alınan lezzeti insana peşin ücret olarak vermiştir. Çünkü insan ücretsiz iş yapmaz ki. Bu sebepten yabancı erkek ve kadın o şehvet duygusunu canlandırmadan beraber kalamazlar. Yine bu sebepten, asırlarca Osmanlılar hakim oldukları zaman kadın vücudunu şöyle dursun yüzünü de Peçe ile örtmüştür. Benim Annem hayatı boyunca dışarıda peçeyle gezmiştir. Ve vücuduna fistan değil belden aşağı şalvar, belden yukarıda göğsünün büyüklüğü belli olmayacak şekilde, kadınlara mahsus bir gömlek giyerlerdi. Evet. Dini emirlere göre Tesettür kanunu, yalnız hanımın etini örtmek değil, örttüğü yerlerin kalınlığı belli olmayacak şekilde olmalı.

Işıl hanım, Kur’andaki Ayetten mana verirken, bilmiyor ki: Dini bir hüküm vermek için, onunla ilgili bütün Ayetleri ve hadisleri bilecek, ondan sonra mana verecek. Bakın İçki üç ayeti kerime ile yasaklanmıştır:

1- Sana şarap ve kumardan soruyorlar. de ki “Bu ikisinde büyük günah ve insanlara bazı yararlar vardır. Ancak günahları yararlardan daha büyüktür.” (Bakara 219)

2- “Ey iman edenler! Sarhoş bir vaziyetteyseniz, ne söylediğinizi bilebilecek hale gelinceye kadar namaza yaklaşmayın.” (Nisa 43)

3-  “Ey iman edenler! Hamr (Yani alkollü içkiler), talih oyunları (yani kumar), (tapmak üzere) dikilen taşlar ve fala bakıp kehanette bulunmak üzere kullanılan oklar, muhakkak ki şeytan işi birer pislik ve murdardır; o halde bunları terk edin! (Umulur ki felah ve başarıya erersiniz.” (Maide 90) 

İşte gördünüz ki bir ayeti okuyup mana veremeyiz üçünü bilmeliyiz ki Kur’andan doğru mana çıkaralım.

Bediüzzaman Hazretlerinin ifadesine göre Kur’ani kerimden  müfessirler 350.000 tefsir yazmışlardır. Kur’ani kerimin ayetlerdeki meallerinden herkes değil, yalınız o sahada alimler bazi şeyler anlayabilirler. Çünkü Kur’ani kerimin her asra munhasir bir yüzü vardır. Kelamullah her asrın ihtiyaçlarına cevap vermeye muheyyadır.

Evet görün Türkiye’de neler geçirdik Risale-i Nurların Müellifi 28 sene sürgün ve hapishanelerde. Hatta dünya kanunlarına ters düşen uzun hücre hapislerine maruz kaldığı halde ve 19 defa hükümet adamları tarafından zehirlenmiştir. Bediüzzamana bu zulmü ingilizler yapmamış, bizden görünen din düşmanları yapmış.

Evet o işkenceli yerlerde yazdığı Risale-i Nur eserleri bugün 60 dile tercüme edildi. Hatta: İstanbul’un, Ataköy Sinan Erdem Spor kompleksinde 22 Eylülde başlayıp 3 gün süren: 10. Uluslararası sempozyumuna 40 devletten 200 den ziyada Profesör ve yazarlar katılıp 6000 sahifeden müteşekkil olan Risale-i Nur ve onların Yazarı Olan Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerini nasıl methettiklerini Işıl hanım görmeliydi. Türkiyede Risale-i Nurlar ve okuyucuları, bin küsur def’a civarında mahkemeye çıktıkları halde Sekizinci Sempozyumda Bir Profesör dediki: araştırdık Türkiye’de 10.000.000 kişi Risale-i Nur Eserlerini okuyormuş

Evet  Kur’ani Kerimden meydana geldiği 350.000 tefsir bize gösteriyor ki: Bir ayetin ma’nasını verebilirsin. Fakat o ayetin manası yalınız öyle değildir. O derin ma’nalarını çıkarabilene aittir. Kur’anı kerimde “Verrasihune fil’ilmi” Yani (İlimde derinleşenler) o işi yapabilir manasında diyor.

Din bilgisinde derinleşme, bilgisine “İlmi kelam” denilir. Din bilgisinden nasibi az, veya hiç olamayanlar, bu sahada fikir yürütmezler. Onların mesleğine Felsefe denilir, Yani  o saha, din ile bağdaşmayan, yalnız kafadan bilgi atma sahasıdır felsefe sahası.

Işıl hanım “Men teşebbehe bi kavmin fehüve minhüm”  (Bir kimse başka bir kavimden birisine benzerse, o onlardandır.) Zaten Cumhuriyeti ilan etmeden önce bu hadisi tefsir edip kitap yazan İskilipli Atıf efendiyi o sebepten idam etmişler. Hakim ona: “Ne o kadar bunun üzerinde duruyorsun? Şapka bir bez parçasıdır” İskilipli hakime cevaben: Dayandığın bayrak da bir bez parçasıdır haydi yırt bakalım ve devamında demiş: Bir askeri gemiye Türk subayı yunan bayrağını assa, siz ona ne yaparsınız? Hakimin cevabı sukut.

Evet Işıl Hanım Bu hususta haklısınız. Diyorsunuz Müslümanların Müslüman olduklarına dair bir alamet yok. Müslümanların çoğu: Yahudi ve Hristiyan alameti olan kasket ve fötr dan kurtuldukları için rahat başaçık geziyorlar. Çünkü Şeyhülislam Zembilli ali efendi Demiş ki Bir Müslüman şaka ile de şapkayı başına koysa kâfir olur. Fakat ne yapsın zavallı Türk Müslümanları Cebir Altında.

Evet Işıl hanım! Hanımların hakları o zaman ellerinde idi, o zaman, ne zaman ki İslam şeriatı hakim idi. Dış düşmanlar içteki bazı hainlerle birleşerek Tepemizde tuz döğdüler. 80 sene bu mazlum milleti ezdiler Anlat bana 1923 ten 1950 ye kadar Türkiye’de nasıl ilerleme olmuş. 24 sene Türkiye’de Kur’an öğrenmek yasak. On sekiz sene ezan okumak yasak. Ezan yerine Minarelerde Türkçe şarkı söylüyorlarmış bu dünyanın hiç bir yerinde görülmemiş. Milletin çektiklerinden yalnız bir tane: Bediuzzamanın nasıl ve ne kadar çektiklerini yukarıda sana anlattım. Camide namaz kılan adam çıkarken takkesini çekmeğe unutmuş hemen hapse atmışlar.

Televizyonda Bir muhabir Öyle diyor Cumhuriyet devrinde 1800 tane cami yıkılmış. Kütahyadan bir dede bana anlatıyor: Askere İstanbula tayini çıkmış gelmiş Sultan Ahmed camiinde Ranzalar koymuşlar orada yatıyorduk diyor. O devirde insanların çektiklerinden sizde öğrenmişsiniz. İnönü devrinde İmansız Öğretmen yetiştirmek için Köy enstitüleri isimli okullar açılmış. bu sebepten dindarlar dinsiz olur diye evlatlarını okula göndermemişler ve bu millet bu hale gelmiş. Hanımlardan dini çok zayıf olanların kızları yarım çıplak. Güya dindar olanların kızları de DANDİK tesettürle geziyor.

Sen samimiyetten bahsediyorsun Bunu hiç bir zama “Eddinu Nasihatun” o Mübarek Peygamberimiz bu (Din nasihatten ibarettir) kelimesini 3 defa tekrarlamiş. Samimiyet değil bu kelime: Bilgi manasındadır. İnsan, Kulağından ve gözünden ne aldı ise o odur. Ha bilgisini sağlam aldıktan sonra samimi olabilir. Bu sebepten Yukarıda Risale-i Nur eserlerinden bahsettim onların tamamı 130 Risale dir. Fakat onlardan birtanesi de İhlas Risalesidir (yani samimiyet)  bu risale hakkında diyor en az onbeş günde bir defa bunu okuyunuz. Evet Samimiyet, ama o samimiyet bilgisiz olmaz

Hanımlara hak vermişler mi yoksa ellerinde olan haklarını almışlar mı? Bak sana hanımların haklarını anlatayım: Peygamberimizin a.s.m hanımları Müslümanların anneleri hükmündedir Ayeti kerimede: “Pergamberinizin a.s.m. hanımlarına gerekli bir şey soracağınızda bir perde arkasında sorun! Öyle yapmanız, hem sizin kalpleriniz hemde onların kalpleri için daha çok temizdir.” (Ahzab 52) Hanımlar âileden ve okuldan sağlam terbiye almadıkları için mahkemelerde 100.000 lerce boşanma dosyaları mevcut. Bediüzzaman Talebelerine emretmiş beş defa günde kıldıkları namazdan sonraki tesbihatta ” Allahım hanımların şerrinden, hanımların belasından, hanimların fitnesinden bizi Sen koru” duasını okuyun demiş ve her talebe onu okur.

Peygamberimiz Mi’racdan geldikten sonra: Cehennemin çoğunluğu hanımlarmış diye haber vermiş. Yani hanımlar kolay aldanabilir bir vaziyettedirler de ondan: Kendilerini cehenneme birer parça odun yapmaktan çekinmiyorlar zavallılar. Bunuda bildireyim ki hanımlar cumhuriyet sisteminden çok yara aldıkları için ben evimde bir daireyi onların toplanıp din iman ve öldükten sonra, ya ebedi cennet ya ebedi cehennem insanı beklediğini öğrenmeleri için orada Haftada bir umumi dersleri var ve ara sıra toplanıp programlar yaparlar. Mes’ele bundan ibaret Işıl hanım.

Bakın Üstad Bediüzzaman hazretleri SÖZLER eserinin Lemaat kısmında hanımın yerini nasıl tayin ediyor:

“Mim”siz medeniyet, tâife-i nisâyı yuvalardan uçurmuş, hürmetleri de kırmış, mebzul metâı yapmış. Şer’-i İslâm onları Rahmeten dâvet eder eski yuvalarına. Hürmetleri orada; rahatları evlerde, hayat-ı âilede. Temizlik zînetleri;

Haşmetleri hüsn-ü hulk, lûtuf ve cemâli ismet, hüsn-ü kemâli şefkat, eğlencesi evlâdı. Bunca esbâb-ı ifsad, demir sebat kararı Lâzımdır, tâ dayansın. Bir meclis-i ihvânda güzel karı girdikçe, riyâ ile rekabet, hased ile hodgâmlık debretir damarları.

Yatmış olan hevesât birden bire uyanır. Tâife-i nisâda serbestî inkişafı, sebep olmuş beşerde ahlâk-ı seyyienin birden bire inkişafı.

Şu medenî beşerin hırçınlaşmış ruhunda, şu sûretler denilen küçük cenazelerin, mütebessim meyyitlerin rolleri pek azîmdir; Hem müthiştir tesiri.

Abulkadir Haktanır

www.NurNet.org