İslam Alemi’ndeki Olaylar Cenab-ı Hakk’ın Adaletine Ters Değil Mi?

islam-alemindeki-olaylar-cenab-i-hakkin-adaletine-ters-degil-miMısır’da yaşanan katliam insanlık tarihinin sayfalarında kara bir leke olarak duracaktır. Sadece Mısır’da yaşanan katliam değil, Suriye’de, Filistin’de, Arakan’da, Doğu Türkistan’da, Çeçenistan’da, Afganistan’da ve daha pek çok İslam ülkesinde yaşanan bu dram şüphesiz bütün Müslümanları derinden yaralamaktadır.

Tüm bu yaşananlar akıllara “Müslümanların yaşadığı bu eziyet Cenab-ı Hakkın mutlak adaletine ters değil mi?” sorusunu akıllara getirebilir. Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri kainattaki mutlak adalet kavramından yola çıkarak bu durumu şöyle izah eder;

“Evet, görüyoruz ki, alelekser, gaddar, facir zalimler lezzetler, nimetler içinde pek rahat yaşıyorlar. Yine görüyoruz ki, masum, mütedeyyin, fakir mazlumlar zahmetler, zilletler, tahkirler, tahakkümler altında can veriyorlar. Sonra ölüm gelir, ikisini de götürür. Bu vaziyetten bir zulüm kokusu gelir. Halbuki kainatın şehadetiyle, adalet ve hikmet-i İlahiye zulümden pak ve münezzehtirler. Öyleyse, adalet-i İlahiyenin tam manasıyla tecelli etmesi için haşre ve mahkeme-i kübraya lüzum vardır ki, biri cezasını, diğeri mükafatını görsün. (İşaratü’l-İ’caz)”

Bediüzzaman Hazretleri kainattaki işleyişten, bu nizam içindeki mutlak adaletten ahretin varlığına deliller sunar. Böylece zalimler ve mazlumlar arasında mutlak adaletin büyük mahkemede sağlanacağını belirtir.
Bediüzzaman 10. Söz’de ahiretin varlığını ispat ederken zalimlerin cezasız kalmasını Cenab-ı Hakk’ın izzetine uygun olmadığını ifade eder.

Hem, o celal ve izzete uygun bir dar-ı mücazat olacaktır. Çünkü, ekseriya zalim izzetinde, mazlum zilletinde kalıp, buradan göçüp gidiyorlar. Demek, bir mahkeme-i kübraya bırakılıyor, tehir ediliyor; yoksa, bakılmıyor değil. Bazan dünyada dahi ceza verir. Kurun-u salifede cereyan eden asi ve mütemerrid kavimlere gelen azablar gösteriyor ki, insan başıboş değil; bir celal ve gayret sillesine her vakit maruzdur. (Sözler-10.Söz)

Hiç mümkün müdür ki, zerrelerden güneşlere kadar cereyan eden hikmet ve intizam, adalet ve mizanla Rububiyetin saltanatını gösteren Zat-ı Zülcelal, Rububiyetin cenah-ı himayesine iltica eden ve hikmet ve adalete iman ve ubudiyetle tevfik-ı hareket eden mü’minleri taltif etmesin ve o hikmet ve adalete küfür ve tuğyan ile isyan eden edebsizleri te’dib etmesin? Halbuki, bu muvakkat dünyada, o hikmet, o adalete layık binden biri insanda icra edilmiyor, tehir ediliyor. Ehl-i dalaletin çoğu ceza almadan, ehl-i hidayetin de çoğu mükafat görmeden buradan göçüp gidiyorlar. Demek, bir mahkeme-i kübraya, bir saadet-i uzmaya bırakılıyor.(Sözler-10.Söz)

Risale Ajans

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: