İslâm’a Göre, Kadın Devlet Başkanı Olabilir Mi?

Bu mevzuda, www.sorularlaislamiyet.com sitesindeki bir soru ve o soruya verilmiş uzun cevabın ilk kısmı şöyledir:

Soru: “Kadının devlet başkanı, hâkim ve vali olması ile ilgili, ‘Bir kavmin başına kadın hükümdar gelirse, o kavim helak olmaya mahkumdur.’ şeklinde bir hadis-i şerif var mıdır?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Evet, böyle bir Hadis-i Şerif vardır:

“İşlerini bir kadına bırakan topluluk asla felah bulamaz.”(Buhârî, Meğâzî, 82, Fiten, 18; Tirmizî, Fiten, 75; Nesaî, Kudât, 8; Ahmed b. Hanbel, V/43, 51, 38, 47).

Hanefilere göre, kadının malî konularda hâkimlik yapması caizdir. Çünkü günlük muamelelerde onun şahitliği geçerlidir. Ancak had ve kısas cezasını gerektiren davalarda kadın hâkim görev yapamaz.

Çoğunluk fakihlere göre ise, hâkimlikte ve devlet başkanlığı görevinde erkek olmak şarttır. Kadın kazâ ve devlet başkanlığı görevini üstlenemez; delil yukarıda verilen hadistir.

Aynı hadis bazı rivayetlerde;

“Kendilerine bir kadını devlet başkanı (melike) yapan bir topluluk asla felah bulmaz.”

şeklindedir. Devlet başkanlığı kazâ görevini de kapsadığı için buradaki rivayet farklılığı, sonucu etkilemez. Klâsik fıkıh kaynaklarında kadının kazâ görevi dışında tutulmasının gerekçesi şöyle açıklanır: Kazâ görevi tam görüş sahibi olmayı, uyanık bulunmayı, bir de hayat olayları karşısında tecrübe kazanmış olmayı gerektirir. Kadının ise tecrübesinin azlığı ve hayat olaylarının içinde bulunmayışı çok önemlidir. Diğer yandan hâkimin, fakihler, şahitler ve hasımlardan bir takım erkeklerle oturum yapması gerekir. Kadına, fitne korkusu yüzünden, erkeklerle oturum yapması ise yasaklanmıştır.

Allah Teâlâ, kadınların şahitliği konusunda onların bir özelliğini şöyle belirler:

“Erkeklerinizden iki de şahit yapın. Eğer iki erkek bulunmazsa, razı olacağız şahitlerden bir erkekle iki kadın yeter. Böylece kadınlardan biri unutursa, diğerinin hatırlatması (sağlanmış olur).” (Bakara, 2/282).

Bu duruma göre kadınlar İslâm devlet başkanlığı veya valilik görevi için de elverişli bulunmazlar. Çünkü ne Hz. Peygamber (asm) ne dört halife ve ne de ondan sonra gelenler, herhangi bir kadına yargı veya valilik görevi vermemişlerdir. (bk. İbn Rüşd, II/449; eş-Şirbînî, IV/375; İbn Kudâme, IX/39).

Ancak günümüz mü’min kadınlardan İslâmî ölçüler içinde eğitim görmüş, hukuk formasyonunu tamamlamış, Müslümanların karşılaştığı problemlerin şer’î fetvalarını verecek dirayeti kazanmış, İslâm toplumunu yakından tanıyan, sosyal olayları yakından izleyerek tecrübe kazanmış olan bilgin hanımlar için, yukarıdaki gerekçeler önemini kaybetmiş olabilir.”

———————————————————————————————————————————————————

“Seçim” denildiğinde, sadece birkaç yılda bir yapılan siyasî seçimler değil; her zaman ve  en başta akla gelmesi gereken ise şudur.:

Bütün iktidar, güç, kuvvet Allah’ındır; insana verdiği ise, sadece “seçmek”tir. İnsanın yaptığı seçimlerine göre fiillerini Allah gerçekleştirir; fakat yapmış olduğu tüm seçimleriyle insanı mesul eder. Bu, akıl taşıyan insanların tüm hayatlarındaki her seçimleri için böyledir.

Prof.Dr.Mustafa Nutku

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: