İslam’da adalet!

“Şüphesiz Allah adaleti, iyilik yapmayı, yakınlara yardım etmeyi emreder; hayasızlığı, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O’ düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor.” 1 

Allah (c.c)  adaleti,  iyilik yapmayı ve doğru yolda olmamızı emreder. Adalette esas doğru hüküm vermek, haksızlıktan sakınmaktır; adalettin zıddı ise haksızlıktır…

Son Peygamber Hz. Muhammed (asm)’e kadar gelen tüm peygamberler ve onların varisleri olan müceddidler ve âlimler hak ve adalet anlayışını insanlara tebliğ etmişler. İlahî adalete uyulduğu müddetçe insanlar arasında huzur, barış, sevgi, hoşgörü, yardımlaşma, dayanışma hakim olmuş; uyulmadığı zamanlarda ise zulüm, kan ve haksızlık hâkim olmuştur.

İslâm dininde adalet denince din, dil, ırk cinsiyet memleket farkı gözetmeden insanlar kardeşçe bir arada yaşanır.  

 Adalette müsâvât var, kişiden kişiye fark gözetilmiyor. Hz. Muhammed (asm)’den bir örnek vermek istiyorum.

Mahsuboğulları kabilesinden bir kadın hırsızlık yapmıştı. Cezasının tatbik edilmemesi için Üsamme Bin Zeyd aracı yapılmış. Üssame durumu Efendimize söyleyince Efendimizin yüzü değişmiş ve şöyle buyurmuş:

 “Ey Üssame, sizden evvelkilerin helak olmalarının sebebi: Zengin ve soylu birisi hırsızlık yaptığında, bir suç işlediğinde onu bırakırlar, zayıf ve gariban birisi suç işlediğinde  ise ona ceza verirlerdi. Allah’a yemin ederim ki eğer Muhammed’in kızı Fatma da suç işlese aynı cezayı verirdim. 2- 

İşte bu prensip üzere İslâm devleti yaşamış ve sair dindekiler bu adalet anlayışıyla İslâmî kabul etmişlerdir.

Bundan dolayı adalet, hayatımızın her alanında görünmelidir. Savaşta adalet, barışta adalet, ölçü ve tartıda adalet, çalışmalarımızda adalet, sevgide adalet, miras dağıtımında adalet, komşularımıza ve akrabalarıma karşı adalet hülasa hayatımızın bütün safhasında adalet hakim olmalıdır.

Çünkü adalet saadetimizin kaynağıdır. Hatta devletin bekası dahi adalet üzerinde devam eder. İdari mekanizmada bulunan aile reisinden, muhtardan, nahiye müdüründen, kaymakamdan, validen, reis-i cumhura kadar uzanan bir düsturdur. ……Hüküm adalet üzere olmazsa ömrü kısa olur.

İnsanlar Hz. Adem’den, Adem ise topraktan yaratılmıştır. “Ne Arab’ın Arap olmayana, ne de  Arap olmayanın Arab’a bir üstünlüğü vardır… üstünlük takvadadır.

”Ey insanlar! Biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık. Birbirinizi tanımanız için sizi şubelere  ve kabilelere ayırdık. Şüphe yok ki Allah yanında en saygı değeriniz, günahtan en çok korunanızdır.” 3

Adalet ve eşitlik üzere dünya tarihinde yer alan Hz. Ömer’in bir anekdotu ile konumuzu kapatmak istiyorum.

Hz Ali (r.a.)  Hz. Ömer’in yanında iken bir adam geldi, şöyle dedi: Ebu Talibin oğlu Ali’den şikâyetçi olduğunu söyledi..

-Hz. Ömer:

-Ey Abelhasen! Kalk da davacı ile birlikte bulun” diye emir verdi.

 Hz. Ali kalkıp  davacının yanında yerini aldı. İki tarafta dinlendi, delilleri karşılaştırıldı ve netice hükme bağlandı. Davacı gittikten sonra, Hz. Ali’nin yüz hatlarından müteessir olduğunu anlaşılıyordu.

Hz. Ömer fark etti.

-Ey Ali! Adalet ve hükmümden memnun olmadın mı?

-Hz. Ali: Evet memnun olmadım.

-Niçin:

Çünkü siz davacının yanında bana künyemle hitap ettiniz. “ Ey Ebelhasan” dediniz. Bilirsiniz ki künye ile çağırmak Araplarda bir saygı ifadesidir. Hasmımın yanında beni künyemle çağırmanızı adaletinize yakıştırmadım.!…

-Hz. Ömer bu cevaba son derece sevindi.

– Allah senden razı olsun ey Ali! Beni irşad ettin, diyerek Hz. Ali’yi kucakladı..

Ey yöneticiler! Milletin beklentisi adalet-ı mahzayı tatbik etmenizdir….. Hatır için adam kayırmaz. Şahsi kin ve adavet için umuma zulüm edilemez. İslam adaletini tatbik ediniz….

29.08.2019

Rüstem Garzanlı

 Dipnotlar.

  • Nahl suresi, ayet 90
  • Buhari
  • Hücürat sure 13.Ayet