İslam’da Dünya ve Güneş Sisteminin Yaratılışı

Kur’an ayetlerine ve hadislere bakılarak, evren hakkında İslam âlimlerinin yaptıkları açıklamalar, günümüz bilim adamlarının henüz buldukları bilgilerin çok ötesindedir. Allah; ’’Ol’’ deyince her şey ’’Oluverir’’.

Kur’an’ın bildirdiğine göre Allah; önce tek bir madde yaratmış, sonra o maddenin bir kısmını buhar, bir kısmını sıvı hale getirmiştir. Sonra da sıvı kısımdan, yoğunlaştırma sonucu köpük meydana getirtmiştir.

Bundan sonra da dünya ile birlikte yedi küreyi, o köpükten yaratmıştır. Herbir küreye bulutlardan bir sema yapılmıştır. Sonra buhar maddesini açıp genişleterek yedi katmanlı semayı düzenlemiş ve yıldızları da içine eker gibi koymuştur. Ve yıldızları tohum gibi içine alan semayı onlarla bağlayarak yaratılışlarını tamamlamıştır.

* Şeriatın nakliyatına nazaran, Cenab-ı Hak bir cevhereyi, bir maddeyi yaratmıştır, sonra o maddeye tecelli etmekle bir kısmını buhar, bir kısmını da mayi kılmıştır; sonra mayi kısmı da, tecellisiyle tekâsüf edip “ZEBED” köpük kesilmiştir; sonra arz veya yedi küre-i arziyeyi o köpükten halketmiştir. Bu itibarla herbir arz için hava-i nesimîden bir sema hasıl olmuştur. Sonra o madde-i buhariyeyi bastetmekle yedi kat semavatı tesviye edip yıldızları içine zer’etmiştir ve o yıldızlar tohumuna müştemil olan semavat in’ikad etmiş, vücuda gelmiştir. (İ.İCAZ)

Kur’an’ın ifadesine göre Allah; kudretini göstererek güneş sistemi ve dünyayı başlangıçta esir maddesinden yoğurulmuş bir hamur şeklinde yapmıştır. Esir maddesi; diğer mevcudata göre akıcı su gibi bir özellik gösteren ve bütün varlıklar arasında yayılabilen bir maddedir.

Hud suresi 7. Ayette göre, Allah’ın arşı, su hükmünde olan esir üzerinde imiş. Evrenin yaratılırken önce esir denilen madde yaratılmış ve bu madde daha sonraki ilk yaratılışın da kaynağı olarak kullanılmıştır. Daha sonra ise, esirden başka temel parçacıklar da yaratılmıştır. Bunlardan bir kısmı yoğunlaştırılarak 7 küre yaratılmıştır ki Dünya da bunlardan bir tanesidir.

Dünya; diğerlerinden önce yoğunlaşmış, sertleşmiş ve kabuk bağlamış ve uzun zaman dilimlerinden beri hayat kaynağı olmuştur. Bu yönüyle yaratılmasının başlangıcı, semadan önce gelir. Fakat dünyanın döşenmesinden sonra insanların orada yaşamasına elverişli hale getirilmesi göz önüne alınırsa, semanın düzenlenmesinden sonra yaratılmıştır da denir. Ama başlangıçta ikisi de berabermişler, sonra ayrılmışlardır.

İkisi de birbirine bitişikti, sonra ayrı ettik” manasında olan “Enbiya, 30” nın ifadesine nazaran, manzume-i şemsiye ile arz, dest-i kudretin madde-i esîriyeden yoğurmuş olduğu bir hamur şeklinde imiş. Madde-i esîriye, mevcudata nazaran akıcı bir su gibi mevcudatın aralarına nüfuz etmiş bir maddedir. “ O’nu arşı su üzerindeydi.” Hud,7 âyeti, şu madde-i esîriyeye işarettir ki, Cenab-ı Hakk’ın Arş’ı, su hükmünde olan şu esîr maddesi üzerinde imiş. Esîr maddesi yaratıldıktan sonra, Sâni’in ilk icadlarının tecellisine merkez olmuştur. Yani Esîri halkettikten sonra, cevâhir-i ferd’e kalbetmiştir. Sonra bir kısmını kesif kılmıştır ve bu kesif kısımdan, meskûn olmak üzere yedi küre yaratmıştır. Arz, bunlardandır. İşte arzın -hepsinden evvel tekâsüf ve tasallüb etmekle acele kabuk bağlayarak uzun zamanlardan beri menşe-i hayat olması itibariyle- hilkat-i teşekkülü semavâtdan evveldir. Fakat arzın bastedilmesiyle nev’-i beşerin taayyüşüne elverişli bir vaziyete geldiği, semavatın tesviye ve tanziminden sonra olduğu cihetle, hilkatı semavattan sonra başlarsa da bidayette, mebde’de ikisi beraber imişler. (İ.İ’CAZ)

Bediüzaman ise, yazdığı eserinde çok daha önceleri 12 gezegenden bahsederek bunların hikmetli hareket, emre itaat, düzenli vazife ve önemli uydularıyla Allah’ın varlığı ve birliğiyle beraber ilahlığının salatanatına işaret ettiklerini ifade eder.

* Ve on iki seyyareden hiçbir seyyare yıldız yoktur ki, hikmetli hareketiyle ve itaatli musahhariyetiyle ve intizamlı vazifesiyle ve ehemmiyetli peykleriyle Senin vücub-u vücuduna şehadet ve saltanat-ı ulûhiyetine işaret etmesin.(3. ŞUA, Münacaat)

* Bu harika yıldızlar, bu acîp güneşler, aylar, Senin mülkünde, Senin semâvâtında, Senin emrinle ve kuvvetin ve kudretinle ve Senin idare ve tedbirinle teshir ve tanzim ve tavzif edilmişlerdir. Bütün o ecram-ı ulviye, kendilerini yaratan ve döndüren ve idare eden birtek Halıka tesbih ederler, tekbir ederler, lisan-ı hal ile Sübhânallah, Allahu Ekber derler. Ben dahi onların bütün tesbihatıyla Seni takdis ederim. (LEM’ALAR, Münâcat)

Esir maddesi, yine esir kalma koşuluyla suyun buhar ve buz gibi maddelere değişimi gibi değişimler geçirip farklı yapılanmalar oluşturabilir. Varlıkların en zayıf şekli ve en ince derecesi gibidir. Evrenin her tarafına yayılmıştır ve en çok bulunan bir maddedir.

Esir; Allah’ın icraatlarında emre amade ve itaat eden, yumuşak ve hafif bir sayfa gibidir. Yalnız O’nun emirlerini taşıyan, bir nakil aracıdır. O’nun tasarruflarını örten ince bir perdeye benzer. O’nun evrende yazdığı yazılar için akıcı bir mürekkep olmuştur. Allah’ın yarattığı varlıkların üzerine giydirdiği hafif bir elbise gbidir. O’nun sanat eserlerinin bir mayası ve attığı tohumların bir tarlasıdır.

* Esir maddesinin, yine esir kalmak şartı ile, diğer maddeler gibi muhtelif teşekkülleri ve ayrı ayrı nevileri vardır. Buhar ile su ve buzun teşekkülleri gibi.” (İ.İ’CAZ )

” ….. Vücudun en zayıf mertebesi, en incecik derecesi, en değişken tavrı, en ziyade mekâna yayılmış olan hadsiz, kesretli bir maddî madde olan esir. (LEMALAR, 30.Lema, 6. Nükte)

* ” …. Cenab-ı Hakk’ın gayet lâtif, nâzenin, itaatlı, emre âmâde bir icraat sayfası, emirlerinin bir nakil vasıtası, tasarruflarının zayıf bir perdesi, yazısının lâtif bir mürekkebi, icadlarının en nazenin bir hullesi, sanatlı yarattığı varlıkların bir mayası ve hububatının bir tarlası olan esir maddesi…

Esir maddesi, geçmişte hakkında görüş bildiren Materyalist felsefecilerin içinde boğuldukları “parçacık” maddesinden daha hafif bir maddedir.

İslam felsefecilerinin de saplandıkları ve varlığın başlangıcı olan adına “heyula” dedikleri maddeden de daha yoğun, cansız ve şuursuz bir maddedir.

Evrenin oluşumu hakkında her iki görüşün de dayandıkları fikirler yanlıştır.

* Esir maddesi, maddecileri boğduran zerrat maddesinden daha lâtîf, eski filozofların saplandıkları heyûlat maddesinden daha kesif, iradesiz, şuursuz, câmid bir maddedir. (LEMALAR, 30. Lema, 6.Nükte )

Yaratılan her parçacığın bir de zıddı ya da çifti yaratılmaktadır. Madde ve karşı madde, yaratılarak evrende çeşitli seviyeler meydana getirilmiş sonra da bu karşıtlıklardan evrendeki değişim süreci başlatılmıştır.

* Mümkinâtta zıdlar birbirine girebilmiş; mertebeler tevellüd ederek, ihtilâfât ile tegayyürât-ı âlem neş’et etmiştir.(SÖZLER,29. Söz)

Dr. Selçuk Eskiçubuk

www.NurNet.Org

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: