İslamda makbul olan orta yoldur

Müslüman her halukârda ifrat ve tefritten kaçma gayretinde olmalıdır. Yani, orta yol olan Allah’ın yolu Sıratı Müstakimi takip edebilme gayretinde olmalıdır. Allah’ın emirlerini yerine getirirken bile; def’i şerre dikkat edip, Allah’ın yasaklarını terk ettikten sonra: Allah’ın yap emri olan farzları yerine getirmeye gayret edeceğiz. Biz bu hali hayatımızın her safhasında tatbike çalışacağız. Hiçbir zaman unutmayacağız ki: Dünyanın yaradılışından bu güne kadar, bu gün yaşadığımızın bu şerli devir kadar kötü bir devir yaşamamıştır. Bu sebepten Peygamberimiz a.s.m dan bu güne kadar Aleyhissatu Vasselamın okudugu duayı: Allah’tan korkan bütün insanlar Allah’a sığınma duası olan: “Allah’ümme ecirna min fitneti Âhiriz’zaman ve min fitneti mesihiddeccali vessüfyan duasını” ihmal etmemişler.

Bugün bende Müslümanım demekle işi hal edemezsin! Bugün gaye adamı olmak icab eder. Yani: ibadetimizi yapacağız: fakat dünyalık için de, imansız ve imanı zayıf olanlardan daha çok çalışacağız. Çünkü Peygamberimiz a.s.m. buyurmuş: “Yedül ula hayrum’min yedüs’süfla.” (Yani veren el alan elden daha hayırlıdır. Yani: İyilik yapıp veren, dilenciden daha hayırlı insandır.)

Dinimiz bizi çok muhtaç olmadan: başkasından dilenmeyi müsaade etmez. Yalnız hiç unutmayalım ki: önümüzde bizi bekleyen sonsuz cennet ve cehennem hayatı vardır: O hayat yanında: burada yaşadığımız hayatın kıymeti zerre kadardır.

“Bu hayat olmasa idi o sonsuz hayatta olmazdı” sebebiyle bu hayat değer kazanır. Yoksa buranın değeri evet hiç hükmünde kalırdı. Bu sebepten müslümanın ana hedefinde; o sonsuz cehennem azabından kurtulma gayreti olacaktır. İlk önce kendimizi kurtarmaya gayret edeceğiz. Ondan sonra: hanım ve evlatlarımızdan başlayıp sırasıyla herkesi o iman hakikatine kavuşturma gayreti içerisinde olabilme şerefini kazanma ve kazandırma gayreti içerisinde olmalıyız. Ana gayemiz bu olacaktır.

Anne veya baba seviyesine ulaşan müttaki biri, her hangi günah aklına geldiği zaman onun neticesinden vücudu tir tir titremelidir. Fakat Allah’ın emrini yerine getirmek maksadıyla; sabah namazına kalkarken, aman geç kalmayayım endişesi ile yorganı bir metre yukarı fırlatır. Bu tarzı hayatı yaşayanlardan doğan evlatlar da, Allah’ın yolunu takip etme yolundan olurlar da sapmazlar.

Takvayı yaşamaya gayret eden, anne babaya: Allah tarafından ihsan edilen evlatlar o yolu takip etmezlerse: Anne baba kalbi muhabbetle onları sevemez. Sevgi neticesinde, onları öpemez. Zaten onların dindar olmaları için ebeveyn evlatları beş yaşına geldiklerinden sonra: Kur’an okuturlar ve namaz kılmayı öğretirler. On beş yaşına gelinceye kadar ebeveyn evlatlarına namaz alışkanlığı oluncaya kadar onlara: Namazını kıldın mı? Devamında öğle, ikindi ve akşam namazınızı kıldınız mı diyerek sorar kontrol eder. Hele evlatlar evde olunca cemaatle kılma gayretinde olmaları için baba onları teşvik eder. Kızlara: sen başörtünü niye bağlamadın. Kötü arkadaş edinmeyin; gibi ibareleri ebeveynler ağızlarından eksik etmemeli. İmanları sağlam olan, anne ve babanın hedefleri evlatlarını dindar olarak yetiştirmektir.

Eğer anne ile baba: Var vakit; evlatlarımız 16-17 yaşında olduktan sonra onlara namazı öğretiriz derseler: Sonra onlar evlatlarını namaz kılmaya yaklaşmadıklarını görünce; hayıflanarak “Ah! Ne yaptık deyip dururlar ve bu yolu takip eden anne baba hayatları boyunca endişe ve hüzünden başka elde edemezler!

Anlatmak hoşuma gitmez. Çünkü öğünmek olur. Ama belki kimseye gayret verir düşüncesi ile yaşadığım bu hali nakledeyim: Benim bir kız evladım var. Altı yaşındayken Kur’anı Kerimi hatmetti. 1970’te Türkiye’ye geldim, kızımın yaşı yedi oldu. Burada itimat ettiğim bazı kimselere sordum? Kızımı okula göndermesem: Devlet beni cezalandırır mı? Cevabını “hayır” alınca evimizden 2 km. uzakta olan sevdiğim bir hocaya 4 sene yürüyerek her gün kızı âileden birimiz götürüp getirdik ve 4 senede kızım 11 yaşında hafız oldu.

Merhum Said Özdemir bana: kardeş ilk okul diploması olmadan olmaz diplomasız Her hangi yerde hizmet yapamaz deyince dışarıdan imtihanı verme tarihini öğrendim. Hemen hazırlandık dışarıdan imtihana kızımla beraber girdik. İmtihanda 60 kişi vardı. Ben matematikte birinci oldum, kızım de Türk dilinde birinci oldu, diplomaları aldık. Bu mesele halloldu.

Kızımı Yüksek İslam enstitüsünden biriyle evlendirdim. Doğru olmasa bile benim gönlümü hoş etmek için olsa da; damat: bana baba ben kızınız kadar kitap seri okuyamam; demesi hoşuma gitti. Çünkü benim ana hedefim evlatlarımı bilgilendirmekti. Çünkü insan için ilim kadar değerli bir şey yoktur. Kütüphanemi bir gün kontrol ettim: Kitaplıkta 800 küsur kitabım varmış.

Bunu da anlatayım: Çok kimse kız veya erkek evlatları evlenme çağına geldikleri zaman evlatlar beğendikleri kimseler ile evlensinler diyorlar. Kardeşler zaten bu günkü boşanmalar bundan oluyor. Çünkü şehevi duygularını tatmin için beğenmek başkadır, hayat boyunca iyi geçinip onunla rahat yaşayabilecek adamı beğenip ondan ötürü sevmek çok çok başkadır. Bu tecrübe işidir. Bugünkü gençlerde tecrübe yok ki. Tecrübe çok mühim bir haslettir.

Bu fakir, iki kız kardeşimi, beş evladımı ve 5 torunumu kendim evlendirdim. Onlara damat ve gelin ben seçmişim. Tabii ki seçtiklerimi onlarda beğenmişlerdir. Bunlardan hiç biri boşanmamışlardır. Bir erkek torunum kızı kendi beğendi, Nişanlandıktan 4-5 ay sonra boşandılar. İşte gördünüz mü?

Evet kardeşler Bu kötü asırda Türkiye’de o tek parti devrinde dinsiz idarenin şerrini yaşayan müslümanlar en ağır darbeyi yediler. O devirde ve onun mahsulü olan 80 sene civarında bir müddet zarfında; halkımız lazım olan dini eğitimi alamadılar. İnşaAllah bundan sonra değişir.

Bu sebepten Üstad Bediüzzaman Hazretleri: “İman insanı insan eder belki insanı sultan eder. Küfür ise insanı canavar bir hayvan eder.” İbaresini eserlerinde buyurmuş. Erkeklerin dindarlığı ve dinsizliği kıyafetinden kolay belli olmaz. Fakat bir hanımı görünce, kalbi durumu belli olmasa da Onun dindarlığı kıyafetinden belli olur. Eskide ecdat dindar olduklarından, bu gün bile, yaşlı hanım ninelerden çok azı baş örtüsüz gezer. Genç kızlardan ancak %30’u âile terbiyesinden ötürü, tesettüre bürünürler. %70’i vücutlarını açıyorlar.

Bunu da anlatayım: Türkiye’de bu günahkar kadar şükür ile Allah’a karşı borçlu kul çok azdır. Çünkü Allah bana beş evlat vermiş. Ailemde 39 nüfus var. Fakat ailemde buluğ çağında olanlardan namazsız yok Allah’ıma çok şükür. Zengin olmadığım halde evimin bir katı Nur Dershanesidir. Orası hanımlara aittir. Onlardan vakıf olmadığı için, salı akşamı biz erkekler toplanıp iman dersi alırız, elhamdülillah…

Paylaşan: Abdülkadir Haktanır

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: