İslam’ın Hürriyeti İçin “Ümmetin Birliği” Şarttır!

Bu gün müslümanlar olarak tüm dünyada yaşadığımız sıkıntıların temelinde yatan “ana sebeplerin  babası”na değinmek istiyorum: “Nedir Ümmetin birleşmesi?”

Halkı müslüman olan ülkelerde hürriyet kuran “putlaştırılmış rejimler/yönetimler”, bir yandan “İslam coğrafyasının yer altı ve yerüstü kaynakları”nı talan ederken, bir yandan da müslümanlar üzerindeki sosyal, kültürel, siyasi, idari, iktisadi, hukuki, adli, tedrisi, itikadi, kulluk vb. baskı ve zulümlerini korkunç boyutlara ulaştırdılar. “Vahyi imha, batılı ihya” temeli üzerine kurulan bu “ideolojik zulüm sistemleri”, İslam adına ne varsa baskıladı, hayatın dışına attı. Müslümasnlar imamsız Şeyhülislamsız kaldı. Bu sebepten Akif: “Medeniyyet bize çoktan beridir diş biliyor evvela parçalamak, sonrada yutmak diliyor”  sözü çok doğru. Bunun getirdiği noktada şimdi olan şu:

Müslüman toplum, inandığı İslam’ın ne-nasıl olduğunu da bilmiyor, onu ne şekilde ve hangi esaslara uygun olarak yaşayacağından da habersiz. Bu yüzden İslam toplumları İslam ile, vahiy ile, Kur’an ile ve Rasulullah’ın örnekliğine uygun olarak değil; bâtıl ile, küfür ile, putlaştırılmış yasalarla ve ideolojik İslamın dışında önderlerin örnekliğine uygun olarak idare olunuyor ve böyle bir hayatı yaşıyor.

Çünkü zavallı Müslümanlar dinlerini yaşama şartlarını bilmeyip, aman ibadetimden de geri kalmayayım fikri ile “uydurukça” fikirleri onlara empoze edenlerden bilgisizlik sebebi ile alabildiler.

Şimdi bu durumda tüm Müslümanlara düşen, Allah’ın insanlık için hayat nizamı olarak tayin buyurduğu İslam’ın hayat safhasında hür olmaları için mücadele etmektir. Zira Allah, Hz. Adem’den bu yana insanlık için İslam’dan başka bir din göndermemiştir. 

İslam, bütün Peygamberlerin insanlığa ortak mesajıdır. İnsanlığı içine düştüğü zilletten, adaletsizlikten, zulümden, sömürü çarkının dişlilerinden… kurtaracak,  refah ve mutluluğa ulaştıracak, sulh ve selameti sağlayacak tek din, tek nizam İslam’dır.

Allah’ın razı olacağı, kabul edeceği tek din de sevginin, merhametin, adaletin, barışın, kardeşliğin, insanlığın ortak doğrularının adı olan İslam’dır. İslam dünyaya nizam olması için, bütün insanlığın fert, aile, toplum ve devlet hayatını düzenlemesi için, İlahi bir lütuf olarak gelmiştir. İnsanlığın tek ve ortaksız Dini, hayat nizamı sadece ve sadece İslamı; hayat kitabı, hayatın anayasası sadece ve sadece Kur’an’dır…

Ancak görüyoruz ki İslam’ın değil “isyan”ın hürriyeti var bütün dünyada ve bunun sebebi, öyle sanıldığı gibi kâfirlerin, İslam düşmanlarının güçlü oluşu değil, müslümanların cahil kalışı ve parçalanmışlığıdır . O yüzden “İslam’ın egemenliği için Ümmet’in birliği şarttır”diyorum. Zira farklı meşrepler/gruplar çatısı altında “ayrı” olununca, müslümanlar arası dayanışma mümkün olmuyor. Hal böyle olunca, bütün müslümanların “kardeş” olduğu,“tek bir millet olan küfür” karşısında “yekvücut bir ümmet” olarak mücadeleye durmak gerektiği hakikatinin de üzeri örtülüyor. Müslümanlar ayrı-gayrı, paramparça olunca İslam davası “İlahi murad”a uygun olarak sürdürülemiyor; “hedef”inden de, “yol”undan da,“istikamet”inden de sapıyor, “doğru yol arkadaşları”ndan uzaklaşıyor. Böylece, “putlaşmış zorbaların zalim iktidarları”na son verilerek “İslam Şeriatı” hayata hakim kılınamıyor. Düşün aynı camide ani safta kıldığımız, hatta ayni mezhebe bağlı olduğumuz kimselerin namaz kılışının şekli başka senin ki başka bu nasıl olur dersin. Evet 24  sene kur’an okumak yasak olan memletin adamlarından başka bir şey bekleyemiyoruz. Dıştan empoze edilenler şöyle dursun iç düşmanlar milletin ayaklarına bağladığı prangaların neticesi bu oluyor. Hatta bu millete edilen İslami yasaklarından kurtulmak için içteki Sünni cemaatler olmasa idi halımız ne olurdu? 1945 te Bulgaristandan Türkeyeye gelen Süleyman Tunahan Hz. Olmasa idi. Evlerde Kur’an okumak ve okutmak yasak Ormanlarda talebe okutmaya başlamış ve çok kimseye Kur’anı Kerimi okutmuş. Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri:   28 sene hapishanelerde sürgünlerde yanında hiçbir kaynak eser yokken Risale- Nurları yazan Olmasa idi. Hatta 19 kere zehirlenerek Hizmetine, Davasına devam etmeiş,  Somunci Babanın cemaati, Mahmut Hüdai Babanın cemaati ile beraber çalışmaları olmasa idi. Nakşi Tarikatın Şeyhi Mahmud Efendi ve Hüseyin Hilmi Işık ve daha bunlar gibi zatlar olmasa idi buğün camide kaç kişiyi gürebilirdin. Çünkü Kütahyalı Kardeş anlatıyor askerliği istanbula çıkmış, Ranzalarla doldurulan Sultan Ahmet camiinde kendini yerleştiriyorlar ve ötesini sen anla…  

Ayeti Kerime: ” Bu dini ben indirdim ben korurum” kaidesi ile bu dini buraya kadar Allahın hıfzu emanında olması sebep Müslümanlar buraya kadar gelebilmişler. Evet Müslümanların vazifesi ve yaratılış amacı Allah’a kulluk… Kulluğun şartı hayatı  İslam’a göre yaşamak… Hayatı İslam’a göre yaşamanın şartı, İslam’ın ilavesiz-eksiksiz, bütün şartları ile-kurumlarıyla, tam olarak egemenliği… İslam’ın egemenliğinin şartı ise, Müslümanların “Ümmet birliği/vahdeti”ni sağlamaları…

İşte bunun için; “müslüman fertler arası birlik”in, “İslami hareketin örgütlenişinde yapılanmanın temel dinamikleri arasında koordine”nin ve “düşünce, tavır ve eylem birliği”nin sağlanması, böyle bir “vahdet tipolojisi”nin bir bütünlük içinde kurulması lazım.

Bu nedenle, İç ve dış düşmanlarının entrikaları bizlere bunu müsaade etmiyor kiyolları” belirlenip “vahdet/birlik” sağlanmalı. Bununla beraber bazı ehli bid’a guruplarını çekersek:Türkiyemizde görülelen ehli sünnet velcemat dahilinde olan bu cemaatlerin de: Ordunun Karacısı,Havacısı, Denizcisi ve candarmacısı na benzeterek, bunların hepsi Türk Ordusuna hizmet ettikleri gibi bu cemaatler de İslam dinine hizmet ediyorlar deyip geçeceğiz. Onlar olmasa idiler buğün biz dinsiz kalırdık. Fakat Allah korudu.

Bu ayrılıkta düşmanların ana gayeleri  yaralar açmak ve müslümanları birbirine öyle düşürmekti ki,“küfür cephesi” ile uğraşması gereken müslümanlar, mücadele ihtiyaçlarını birbirlerine sataşarak, birbirleri aleyhine tuzaklar kurarak engellemek, Evet düşmanların Provakasyon düşünceleri tarif edilmez. Hatta bu gün bir yazıda okudum PKK iran kontrolunda, onları İran koruyor,  Almanlar ve İngiltere finanse ediyor .

Hal böyle olunca “Ümmet birliği” sağlanamıyor ve tefrika, “İslam’ın yeniden hayata hakim olması mücadelesi”ne en büyük zararı veriyor. Kendi davamızı kendi ellerimizle boğuyoruz! Bakın Süriyeyi Bakın Mısırı ve çok diğer Müslüman devletlerinin halini. Çünkü Düşmanların provake hareketleri ile,bakın “saf”ımızı da, “yol”umuzu da terk etmiş bulunuyoruz!..

Müslümanların Birliğinin Mahiyeti “İslam’ın egemenliği için Ümmet’in birliği şarttır” anafikri etrafında, bir bütünlük içinde oluşturulması gereken “vahdet tipolojisi”ne değinmiş, “birliğin/vahdetin üç esası”na dikkat çekmiştim: “Müslüman fertler arası birlik”, “İslami hareketin örgütlenişinde yapılanmanın temel dinamikleri arasında koordine” ve “düşünce, tavır ve eylem birliği.” Bugün bu üç esasın mahiyetine değineceğim.

1- Müslüman Fertler Arası Birlik:

Bu, “müslüman fertlerin aynı helallar ve haramlar üzerinde ittifak etmesi” ile mümkün olur ve müslüman fertlerin itikadda, amelde, düşünüşte, eylemde, velâyette, harekette, cemaatte, cihadda vs. birleşmelerini gerektirir. Bu, müslüman fertlerin sırf “iman ve İslam kardeşliği”nin gereği olarak birbirlerini sevmeleri, saymaları, kollayıp gözetmeleri, eylem birliğine hazır hale gelmeleriyle mümkün olur. Müslüman fertler arası birlik Allahu Teala’nın “mü’minler ancak kardeştir”emr-i ilahisinin sırrına erip bunun gereğini icra etmekle gerçekleşir. Önemli olan, fertlerin aynı esaslar üzerinde “gönül birlikteliği”ni sağlayabilmeleridir.

2- İslami Hareketin cemaat halinde Yapılanmanın Temel Dinamikleri Arasında Koordine:

Bir İslami Hareketin yapılanmasındaki olmazsa olmaz temel esaslar şunlardır:  

Atmosferi İhlas, vücudu Vahdet, mayası Kardeşlik ve Uhuvvet, tabanı Cemaat, çatısı/başı Velayet, ekseni İlim ve Salih Amel, beyni Müşavere, Te’siri Tebliğ ve Nasihat, ufku Sabır ve Azim, yolu Hicret ve Cihad, ruhu Şehadet!.. 

İslami hareket, yapılanmasının bu esaslarını “insan unsuru”na dayanarak, “ortama göre” ve “aileler” üzerine bina ederse kalıcı nitelik kazanır.

“İhlas” atmosferi olmadan “Vahdet” vücudu oluşturulamaz, yaşatılamaz. “İhlas” atmosferinin soluk verdiği “Vahdet” vücuduna birleşmeyi sağlayacak ve koruyacak mayayı veren ve ayakta tutan iskelet, “Kardeşlik ve Uhuvvet”tir.Bunun kaynaği de Sağlam ilimdir. Bu vücudun ayakları/tabanı ise, ancak “Cemaat” olabilir. Böyle bir vücudun hareket esnasında yolunu şaşırmayacağı bir eksene oturtulması lazımdır, ki o da “İlim ve Salih Amel”dir. Hareketi bu eksende yürütecek “baş” ise “Rızai İlahi”dir.

Abdülkadir Haktanır

www.NurNet.Org