ismail AMBARLI Ağabeyin dilinden Bayram YÜKSEL Ağabey

Bediüzzaman Hazretleri 23 Mart 1960 tarihinde Urfa’da vefat ettikten kısa bir süre sonra ilin mülkî amiri defin işlemini erkene alır. Cenaze namazı kılındıktan sonra (Şanlıurfa) Ulu Camii’nden Halilürrahman Dergâhı’na eller üstünde getirilip iki kubbeli yere defnedilir.

İlin mülkî amiri defin işi biter bitmez Bediüzzaman’ın talebelerini bir suçlu gibi hemen şehir dışına çıkarır. Bediüzzaman’ın talebelerinden olan Bayram Yüksel, onun kabri başında Yasin okurken polisler ona hemen şehri terk etmesini emreder. Bayram Yüksel polislere “Yasin’i okuyayım hemen giderim” demesine rağmen izin verilmez. Polisler hemen kollarına girip onu götürür. Bayram Yüksel kabirden uzaklaştıkça kalbi bir çalıya takılmış tülbent gibi paramparça olur. Bayram Yüksel her şeye rağmen başını kabre doğru çevirerek, kalan iki sahife Yasin’i okur. Böylece acı ve azap içinde kabirden uzaklaştırılır.

İçine öyle bir sıkıntı dolar ki sanki Bediüzzaman Hazretleri bir meçhule götürülecek ve bir daha Urfa’daki bu kabri ziyaret edemeyeceği hissine kapılır. Bayram Yüksel o keder dolu günleri şöyle anlatır: “O an ruhumun kanadığını hissettim. Bayılmışım. Uzun bir zamandır yemekte yememiştim. Beni karakola getirmişler; kendime gelince oradan iki polisin nezaretinde otobüse bindirdiler, hatta saati gelen otobüsü benim için bekletmişler.”

Bayram Yüksel ne zaman o elim ve feci hatırayı anlatsa gözyaşlarına hâkim olamazdı. Bayram Yüksel için bekletilen yolcu otobüsü onu Adana’da bırakır. Birkaç gün sonra Adana’dan Isparta’ya gider. O günlerde Nur Talebelerine öyle baskılar uygulanır ki hak-hukuk ve insan hakları onlar için rafa kaldırılır. Bayram Yüksel Bediüzzaman Hazretleri’nin hatırasını yaşamak için Isparta’ya gelir. Birkaç gün sonra polis gözetiminde Emirdağ’ına gönderilir.

Bediüzzaman Hazretleri hayatta iken, talebelerinin Isparta’dan ayrılmaları yasakken şimdi Isparta’da ikamet etmeleri yasaklanır. Bayram Yüksel bir suçlu gibi oradan oraya sürülür. Bir kaç günlüğüne de olsa köyüne gider, ama köyde duramaz ve gizli bir şekilde Ankara’da bir hafta kalır. Ardından dâvet üzerine Nazilli’ye geçer ve üç ay da orada kalır. Karabüklü Mustafa Osman’la mektuplaşır ve Karabük’e gidip oraya yerleşir. Ortaklaşa bir dükkân açarlar.

Zübeyir Gündüzalp ağabey, İstanbul’da Avukat Bekir Berk’in bürosunda, Bekir Berk’e, “Bekir Bey, Bayram kardeş Karabük’e yerleşerek dükkân açmış. Gidip Bayram kardeşle konuşunuz, Ankara’ya yerleşsin ve hizmete Üstadımızın hayatındaki gibi sadâkat ve vefakârlıkla hizmetine devam etsin” der.

Bekir Berk Ankara’ya gider ve Hacı Bayram’da, 27 numaralı evi tutar. Oradan Karabük’e giderek Bayram Yüksel’e, Zübeyir Gündüzalp’ın söylediklerini eksiksiz bir şekilde söyler. Bayram Yüksel çok duygulanır. Bekir Berk, Bayram Yüksel’i Ankara’ya gelmesi için ikna eder ve 1962 yılının sonlarına doğru 27 numaralı eve (Medreseye) yerleşir. Bayram Yüksel Bediüzzaman Hazretleri’nden öğrendiklerini yaşayarak talebelere öğretir ve talebelere Bediüzzaman’ın, “Benim mesleğim sahabe mesleğidir, bunda meşakkat var” sözünü sürekli hatırlatırdı.

Bazı talebeler ona, “Ağabey, bazı kardeşlerimiz Cevşen okumayı çok önemsiyorlar” diye söylediklerinde onlara, “Meczupluğun gereği yok. Ben Üstaddan Cevşen okuyan Risale-i Nur Talebesi olur diye duymadım. Risale-i Nur çok okunmalı. Siz de ehl-i ilimsiniz, tefekkür makamında Risale-i Nur’u okuyabilirsiniz” diye cevap verdi.

Talebelere; Risale-i Nur’a talebe olmanın şartı, Risale-i Nurlar’a hizmetle meşgul olmaktır derdi. Her talebe Risale-i Nur derslerini sanki “ilk defa dinliyormuş gibi” dikkatle dinlemeli. Pantolonu ve ceketini sürekli ütülü tutardı. Özellikle bir yere seyahate gittiğinde, en güzel ve yeni elbiselerini giyerdi. Ayrıca gençlerin hal ve hareketlerinde dengeli, beyefendi zarif olmalarını isterdi.

Medrese temizliğine çok dikkat ederdi.

Bayram Yüksel, bir dershane (medrese) ziyaretine gittiğinde önce mutfak, banyo ve tuvalet gibi yerlere baktıktan sonra vakıf odasının tertip ve düzenini önemserdi. Ayrıca talebelerin evlerini ziyaret eder, sıkıntılı ailelerin dertlerine çare arardı.

Bayram Yüksel Ağabey talebelerle yaptığı sohbetlerde; Bediüzzaman Hazretleri’nin mesleğinden ayrılmayacaklarına dair kendisine nasıl Kur’ân’a el bastırarak yemin ettirdiğini sürekli anlatırdı. Risale-i Nurlar’ın bu günkü noktaya nasıl geldiğini öğrenmek isteyenler Bayram Yüksel’in o günlerde neler yaptığına iyi bakması gerekir.

Kaynak: İsmail Ambarlı’nın hatıraları

www.NurNet.org

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: