İstikbalden zerre kadar endişe ve tereddüdümüz yok

Cenabı Hak bir şeyi murat ettiyse her türlü olumsuz hadiseye ve hadiselere rağmen onu meydana getirir. Bu millet Araplar ve Abbasilerden sonra farzı kifaye olan cihad vazifesini ifa etmiş ve etmektedir. Allah ömür verdikçe etmeye devam edecektir, kimsenin şüphesi olmasın. Şahıs bazında ahlak ve fazilet, millet bazında cihad vazifesini Allah bu milletin omuzlarına yüklemiştir.

Üstad Bediüzzaman Hazretleri buyuruyor ”Bin yıldan bu yana İslamiyet’e hizmet etmiş bu milletin evlatları ağlayan İslam milletlerinin yüzünü yine güldürecektir, bu orduda bir ruh var o ordu benimle dosttur.” Bu millet nasıl bir millet olduğunu bütün cihana tekrar-tekrar, gözlerine soka-soka gösterdi. Bu milletin fıtratı, mizacı başka milletlere benzemez. Cenabı Hak bu milletle beraber, bu millet Allah’ın koruma ve inayeti altında. Zorluk ne kadar çoksa Allah o kadar suhulet ve kolaylık veriyor, buna bütün alem şahit. 

Ekonomiyle korkutmaya çalışıyorlar, bu millet silindirin altından çıkmış, atının dışkısından arpa ayıklamış çoluk çocuğuna yedirmiş, çarık giymiş, Sarıkamış dağlarında o kar, kışın içinde çarığı da bulamamış yalın ayak gezmiş bir millet, Çanakkale’de cephede savaşan askerlerimize verilen günlük tahinatı bilmeyen yok. Sabah kahvaltısı: Üzüm hoşafı, yarım ekmek. Öğle yemeği: Yok. Akşam yemeği: Yarım ekmek bir de yağlı buğday çorbası.

Ezanlar susturulmuş, Kuran yasaklanmış tespihle, cübbeyle uğraşılmış. Vız gelir tırıs gider Alimallah. Üstadımız muhakemat adlı eserinde istikbalden zerre kadar endişe ve tereddüdümüz olmadığını söylemiştir, bu gün milletimizin bu müjdeyi duymaya ihtiyacı var. Ameliyat olundu, urlar atılmaya devam ediliyor. Her şeyi birbirine karıştırmak isteyenler olacak, vatandaşla devleti küstürmeye çalışacaklar, ülkemize ciddi bir operasyon yapılmaya çalışılmakta. Vicdanlar temiz olmalı, samimi olunmalı, ülke yeniden şekilleniyor. O ecnebinin çaktığı küflenmiş çiviler mıhlar çıkarılıyor, bu gacurtu-gucurtu ondan geliyor. Bu millet bu gürültüye pabuç bırakır mı? Emniyete, asayişe yardımcı olalım, faydalı olmaya çalışalım, sağduyulu olalım. 

Ülkemizin birliği, dirliği olmazsa camiye gidip namazlarımızı kılamayız, derslerimizi yapamayız, batan geminin lüks kamarası olmaz, bu hassasiyeti unutmayalım. Bediüzzaman Hazretleri “İslâmiyetin mağz ve lübbünü terk ederek kışrına ve zahirine vakf-ı nazar ettik ve aldandık.”Diyor İsrailiyetle, masallarla dini karıştırdık, Kuran bize yeter deyip Peygamberleri ortadan kaldıranların peşine düştük, Bediüzzaman gibi, İbni Sina gibi, Mevlana, İmam Şafi, İmam Hanefi, İmam Maliki, İmam Hanbelî gibi, Mimar Sinan gibi hüccet sahibi kimselerin üniversitede, bilgisayar karşısında öğrenenlerden aşağı olduğunu zannettirdiler. İmam Gazali’ye kafa tuttuk, İmam Hanefi Hazretleri’nin içtihadını atıp yerine zibidilerin içtihadını koyduk, balıktan da kurban olur dedik.

Namazın beş vakte tayinini sormadık öğrenmedik, Ramazanın hikmetini aç kalmaktan çok öte bir şey olduğunu araştırmadık, sonsuz şevkat sahibi olan Allah niçin kullarını aç susuz bırakmak ister bilemedik. Haccın kurban bayramında Arafat’ta oluşunun hikmetini bilemedik, hacdan sonra terazi tutulmaz diyerek yaşlıları hacca gönderdik, öncesinde de teraziye hassas olunmalı gerçeğini unutturdular. Oysa hac zengin olunur olunmaz farzdır, geciktirilmemeli idi. Doktorlarımız, hukukçularımız, devlet erkânımız buralardan bu gibi ibadetlerden hep alı konuldu, görev bırakılmaz denilip Kâbe’ye gidilmedi Romanya’ya kumar oynamaya gidildi.

Adam çıkmış etrafına da bir sürü insan toplamış,” oruçta, çok sıcak havalarda hiç olmadı biraz su içilmeliymiş, Hac aralık ayında daha rahat olurmuş” diye zırvaladı bizde bu gibi safsatalara kulak verdik. Acaba diye içimizden geçirdiysek vay halimize. Bir adam ”Yarabbi ben evlat sahibi olmak istiyorum” diye dua etse, evlenmese çocuk sahibi olamaz, bizim halimizde böyleydi.

Uyanıyoruz uyanmak istiyoruz, nice manevi büyükler bizi dürtmekteler, hele hele asrın hastalığını tespit edip Risale-i Nurları kaleme alan, bu uğurda ömrünü hapislerde çürüten, baki aleme göç ettiğinde sadece 39 kilo olan Üstad Bediüzzaman’a kulak vermezsek vay halimize. Allah ”Kuvvet toplayın” Diyor “İpime sarılın tefrikaya düşmeyin” Emrediyor.

Biz tespihin taneleri gibi olmuştuk, uyanıyoruz. İttihadı İslam gerçekleşecek inşallah. “Meşveret edin” buda Allah’ın emri. “İşi ehline verin” buda Allah’ın emri. Namaz gibi, oruç gibi ,hac gibi Allahın emri. 

Biz tebeden emirle yönetildik, işi taraftarımıza verdik, liyakatı hiçe saydık. Türkiye’nin içine düştüğü durum bu idi. Sanatta maharet esastır, biz ibadetine bakıp adam tayin ettik. Mekke’nin fethinde Hazreti Ali (ra) Kâbe’nin anahtarını müşrikten alıp Peygamberimiz(sav)’e getirdi Peygamberimiz(sav) “onu geri ver bu işi o biliyor “.Dedi. Fatih camiini Rum mimar yaptı içinde ibadet ediyoruz.

Din, ırk, mezheb, sanatta tayinde bakılmaz. Her cemaatten, her dinden, her milletten vatandaşımız yaşıyor bu ülkede, bunlarla dinimizin emrettiği şekilde münasebetlerimiz olmalı, kimseyi ötekileştirmemeli, cemaatler kadar cemiyetlerde esas tutulmalı, cemiyete adam kazandırmalı, çalışmalar bu mihenkte olmalı. Vel hâsıl Üsad Bediüzzaman’ın dediği gibi ” Su-i fehim ve su-i edeple İslâmiyetin hakkını ve müstehak olduğu hürmeti ifa edemedik. Tâ, o da bizden nefret ederek evhâm ve hayâlâtın bulutlarıyla sarılıp tesettür eyledi.”

İslamiyete tam teslim olmak gerek, mehrini eksiksiz vermek gerek. “Zira biz İsrailiyâtı usûlüne ve hikâyâtı akaidine ve mecazatı hakaikine karıştırarak kıymetini takdir edemedik. O da ceza olarak bizi dünyada tedip için zillet ve sefalet içinde bıraktı. Bizi kurtaracak, yine onu merhametidir.” “Öyle ise, ey ihvan-ı müslimîn! Geliniz, ona tarziye vereceğiz. Elbirliğiyle dest-i sadakati uzatacağız, biat edeceğiz. Onun hablü’l-metinine sarılacağız.” yine bizi İslamiyet ayağa kaldıracak.

Müjdeler olsun “Hem de bilâ-perva olarak ilân ederim: Beni geçmiş asırların efkârına karşı mübarezeye heyecan ve şecaate getiren ve yüzer senelerden beri sevkü’l-ceyş ile kuvvet bulan hayâlât ve evhâmın müdafaasına beni gayrete getiren itikadım ve yakînimdir ki: Hak neşvünema bulacaktır eğer çendan toprakta gizlense… Ve taraftar ve mültezimleri muzaffer olacaklardır.

Kıyamet alametlerinin en fazla zuhur ettiği, Peygamberlerin, sahabelerin korktuğu zaman bu zaman, buda bu asrın ümmetinin imtihanı. Allah kolay eyleye, şaşırtmaya, yardımını esirgemeye. Bir kez daha yazıyorum, “Hak neşvünema bulacaktır” kimsenin şüphesi olmasın, sıkıntılar kuvvetlenmemiz için, birbirimize kenetlenmemiz için, belki de geçmiş günahlarımızın af edilmesi için verilmekte. Allah nurunu tamamlayacak.

Şafi hakiki Allah’tır ama biz doktora gidiyoruz doğrusu bu, şifayı Allah doktorun eliyle verecek. Aynen öylede İslamiyet buradan bu milletin omuzlarında ayağa kalkacak, bunu fark ettiler bunun için uğraşıyorlar güçleri yetmeyecek inşallah.

“Hem de itikadımdır ki: İstikbale hüküm sürecek ve her kıt’asında hâkim-i mutlak olacak, yalnız hakikat-i İslâmiyettir.” Üstad daha ne desin, bunu okuyan kardeşim daha ümitsizliğe düşer mi? Kaderin bakışıyla bakan yanılmaz, Allah’ın hesabı doğru çıkar hiç şüphesiz. Sıradan bakış doktorun hastaya sadece göz ile bakması gibidir aldanabilir, kader bakışı ise doktorun tetkik için çeşitli laboratuar ve cihazlardan sonra teşhisini koyması gibidir, kolay kolay hata olmaz.

Bu millet Allah tarafından korunmakta bütün afat, bela ve musibetten himaye altındadır. Tarih boyunca böyle olmuştur, Allah dinini koruyacaksa bu toprakları bu insanları koruyacaktır. Biz inanıyoruz ve iman ediyoruz ki İsa( as) ölmemiştir yaşıyor, ahir zamanda mühim bir hizmet için münasip bir yerde bekletilmektedir, bunun arifesindeyiz Hıristiyanlık tasaffi edecek.

İman, Şeriat ve Hayat.
Bu milletin imanı kemal noktaya gelecek adeta şaha kalkacak, İslam devletleri bir araya gelecek. Uhuveti İslam, müttefikeyı İslam meydana gelecek. İnsanlık bir çizgiye gelecek, hakkı arayacak, insanı sevecek, böylece insanlıkta bir noktaya gelecek. İşte bu üçü bir araya gelince Allah nurunu tamamlama hakikati ortaya çıkacak, tam bunun eşiğinde ve arifesindeyiz, bir takım sıkıntılar bu yüzden başa gelmektedir.

Baba oğluna, hoca talebesine, amir memuruna, hatta memur vatandaşa hep baskı kurmaktadır. Ahlaksızlık, yalan söylemekte bir istibdattır. Müslüman malı Çin malı gibi olmuş kimse tercih etmez olmuş, hâlbuki gözü kapalı almalıydı öyle kaliteli ve güvenilir üretmeliydik. Hallerimizin karışıklığı; İçimizden de dostlarını bularak hep karışıklık çıkarttılar, tam kendimize geldik derken bir darbe, tam belimizi doğrulttuk derken banka hortumlamaları, değişik değişik operasyonlar, şeytan şöyle adam gibi karşımıza hiç çıkmadı, hep düzen, hep hile, hep ayak oyunları. İçimizdeki ihanet şebekeleri kurutulacak. Ataleti intaç eden yeis yani ümitsizlik ortadan kalkacak.

“Evet, saadet-saray-ı istikbâlde taht-nişin hakaik ve maarif yalnız İslâmiyet olacaktır. Onu fethedecek yalnız odur; emareler görünüyorlar. “ Üstan Bediüzzaman “Öyle bir şey olmayacak olsa ben bu kitabı yazmazdım gelin doğru İslamiyeti öğrenin.” Diye bize ciddi uyarıda bulunuyor. “Ey benim şu kitabıma im’ân-ı nazar ile nazar eden zât! Malûmun olsun, bu kitapla istediğim hizmet budur: İslâmiyette olan tarik-i müstakîmi göstermekle ehl-i tefrit olan a’dâ-yı dinin teşkîkâtını red ve yüzlerine vurmakla beraber; tarik-i müstakîmin öteki cânibini ve sadîk-ı ahmak ünvanına lâyık olan ehl-i ifrat ve zahirperestlerin tevehhümlerini tard ve asılsızlığını göstermek ve asıl rehber-i hakikat ve âlem-i İslâmiyetin ikbal ve istikbaline yol açan ve sırat-ı müstakîmde kemâl-i ümid-i zaferle çalışan muhakkikîn-i İslâm ve âkıl sıddıklara yardım etmek ve kuvvet vermektir.”

Bu vazife bu millete verildi, istikbal müjdelerle doludur. Benim ilmim bu yazıyı yazarken istifade ettiğim Bediüzzaman Hazretleri’nin “Muhakemat” adlı (sekizinci sayfasında Emmâ ba’d:.. diye başlayan ) eserini tarif etmeye, anlatmaya kifayetsiz kalır.Külliyatta ilgili yerin okunmasını tavsiye ediyorum.

Çetin KILIÇ
Kaynak : Risalei Nur Külliyatı
Mustafa Karaman

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: