İyi ki Yeşilay var!

Yeşilay, 1920’de İngiliz işgal güçlerinin İstanbul Limanı’na gemilerle getirdiği binlerce kasa alkollü içkiyi gençlerimize bedava dağıtıp onları zehirlemesine, işgale karşı direnişi kırarak hürriyetlerini ve onurlarını  ellerinden almak istemelerine karşı alkollü içkilerle mücadele amacıyla dönemin Şeyhülislam’ı İbrahim Haydarizadenin himayesinde Dr. Mazhar Osman ve arkadaşları tarafından Padişahın izniyle 5 Mart 1920’de İstanbul’da “Hilal-i Ahdar” adıyla kuruldu.“Hilal-i Ahdar” ismi daha sonra “Yeşil Hilal” ve “Yeşilay” olarak değiştirildi.

Yeşilay’ın kuruluşuna sebep olan  ortamı göz önüne getirecek olursak yapılanlar tam bir kurtuluş savaşıdır. İngilizler İstanbul’u işgalinden itibaren, gemiler dolusu içki getirerek Müslüman halka parasız olarak dağıtmaları savaşın bir diğer cephesin gösteriyordu.İngilizlerin beyin uyuşturan içkileri getirip İstanbul’a sokmaları uyuşturulmuş beyinli,  geleceği düşünmeyen, vatan savunmasına katılmayan, vatan elden gitmiş ne olur ki diyebilecek, duygusuz, ruhsuz, başıboş, serseri, aklı uçkurunda bir gençliğin oluşması düşmanın işini kolaylaştıracaktı. Şimdide düşmanlar boş durmuyorlar toplumumuzda beyni uyuşturan planlar devam ettiğini hepimiz görüyor, şahit oluyoruz. Suriye’de savaş var, iç kargaşa var.Vatanını zalim Esed rejimine karşı savunan vatanseverler var. Suriye’de görmediğimiz  bir savaş daha yaşanıyor. İngilizler gemilerle  İstanbul’a getirdikleri içkileri, şimdilerde  Suriye’ye getirdikleri içki ve uyuşturucuları kıyı şehirlerinde Rum kadın ve kızlarını da kullanarak bu içkilerin gençler arasında yayılmasını sağladıkları ifade ediliyor. Eğer bu doğruysa, Suriye’de bunun içinde mücadele yapılması gerekir. Düşmanlar boş durmuyor.Geçmişte yaptıkları gibi, halkın ahlâkını bozmak suretiyle direnme gücünü kırmak ve kendilerine taraftar yapmak için birçok girişimlerde bulundular ve hâlâ da bulunuyorlar.Su uyur, düşman uyumaz.Maddi savaşın yanında her ortamda manevi savaş devam ediyor. Manevi savaşı kazanamayan, maddi savaşı kazanamaz.

İngilizlerin geçmişte cennet vatanımızı ele geçirmek için kurduğu bedava içki dağıtarak gençleri duygusuz, ruhsuz, vatan sevgisinden yoksun hale getirmek için, şeytani plana karşı, manevi savaşı kazanmak için, Hilâl-i Ahdar (Yeşilay) kurulmuştur. Kurucuları arasında, o zamanın meşihat diğer adı “Darül Hikmetül İslâmiye” azalarından Bediüzzaman, Fahrettin Kerim Gökay, Mazhar Osman, Eşref Edip gibi birçok ünlü isim yer almıştır. O dönemin vatansever aydınlarının hepsi neredeyse bu oluşumun içinde bulundular. Savaşlar sadece maddî anlamda olmaz asıl savaş maneviyat ile olanıdır.
Resmî kurucuları on yedi kişi olan ve günümüze kadar hâlâ varlığını sürdüren Yeşilay’ın amacı, içki ve benzeri zararlı maddelerle mücadele edip, halkımızı bunlara karşı korumaktır. Bu konuda da büyük çaba sarf ederek içkinin yaygınlaşmasını önlemeye çalışılmaktadır. Zaman içerisinde sigara, alkol, uyuşturucu, kumar, fuhuşt vs. bunlar Yeşilay’ın tüzüğüne giriyor. Son dönemde de internet ve TV bağımlılığı yine Yeşilay tüzüğüne girmiş bulunmaktadır. “Uyuşturucu kültürü”, nün amacı  egemen güçlerin toplum yapısının temelini teşkil eden manevî değerleri, inanç ve mukaddesleri yok etme faaliyetidir.

Bediüzzaman Hazretlerinin Hilâl-i Ahdar ile münasebetine gelecek olursak. Üstad  1897- 1898 yıllarında Van’da Tahir Paşa Konağında kalırken; Tahir Paşa, bir gazetenin haberini Bediüzzaman’a gösterir. Gazetenin haberi şu idi: William Ewart Gladstone Kur’ân’ı eline alarak İngiliz Avam Kamarası’nda yaptığı konuşmada: “Bu Kur’ân Müslümanların elinde bulunduğu müddetçe, biz onlara hakikî hâkim olamayız. Ne yapıp yapıp, ya bu Kur’ân’ı sükût ettirip ortadan kaldırmalıyız. Veyahut da Müslümanları ondan soğutmalıyız” der. Bu haberi okuyan Bediüzzaman ta o tarihte İngiliz siyasetçilerinin Müslümanlar için tertipledikleri oyunları bilmiş ve İngiliz siyaseti ile mücadelesini ta o zamandan başlatmıştır. Okuduğu bir haberden sonra İngiliz siyasetinin en azılı düşmanı olan Bediüzzaman, “İngiliz Muhipler Cemiyeti” (İngilizleri Sevenler Derneği) karşı, İngilizlerin İstanbul’u işgal günlerinde, büyük bir gayret göstererek İngilizlerin yaptıklarını gözler önüne sererek, aldatıcı ve koyu bir İslâm düşmanı olduğunu anlatıp, halkın büyük bir kısmını, özellikle âlimleri İngilizlerin aleyhine çevirmeyi başarmış. Yayınladığı “Hutuvat-ı Sitte” (Şeytanın Altı Oyunu) adlı eserini el altından dağıttırmış, böylece İngilizlerin oyunlarını büyük ölçüde bozup, uydurma fitnelerini deşifre etmiştir.

Yeşilay, her yıl 1-7 Mart tarihleri arasında kutlanan Yeşilay Haftası’nı da vesile kılarak halkımızın bağımlılık konusunda bilinç ve farkındalık düzeylerini daha da artırmayı hedeflemektedir. Bu yıl “İyi ki Yeşilay var!” konseptiyle kutlanan hafta, bağımlılıkla ve bağımlılığı teşvik eden güç ve odaklarla mücadele etmek konusunda tüm otoriteleri ve toplumu harekete geçirmeyi amaçlamaktadır.

Yeşilay, Türkiye Bağımlılıkla Mücadele Eğitim Programı (TBM) kapsamında, 20 milyon öğrencinin bağımlılıkla mücadele eğitimini başlatmış, hükümetin açıkladığı Uyuşturucu Eylem Planı’nın her safhasında yer almış, Yeşilay Eğitim ve Danışmanlık Merkeziyle (YEDAM) birlikte madde bağımlısı ya da madde bağımlılığına yakalanma riski olan çocuk ve gençlerin topluma kazandırılması ve rehabilitasyon görevini üstlenmiştir.

Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye Yeşilay Cemiyeti tarafından bu yıl 3’üncüsü düzenlenen Zümrüdüanka Ödül Töreni‘ne katıldı. Törende özetle şöyle diyordu: (4 Mart 2016 Cuma, Anadolu Ajansı)

“….Sosyal medya da bir cinayet. Maalesef birileri ısrarla bu ülkede özgürlüğü, milletin kültürüne, tarihine, medeniyet ve inanç değerlerine düşmanlığın bir kılıfı, bir bahanesi gibi kullanmaya çalışıyor. Çağdaşlaşmayı, alkol kullanmakla, zararlı alışkanlıkları teşvik etmekle, tek tip bir hayat tarzına sahip olmakla özdeş hale getirenler var. Bu ne yeni bir tavırdır ne de ülkemize münhasırdır” diyordu.

Alkolle ilgili 2 yıl önce yapılan düzenlemeleri hatırlayalım. Ülkemiz için hayırlı olan bu düzenlemeler gazeteler, sosyal medyada, ekranlarda ve kimi siyasetçiler tarafından günlerce adeta yerden yere vuruluyordu..Alkol tüketimi, kansere neden olan ilk 10 neden arasında yer alıyor. “İçki bütün kötülüklerin anasıdır.”diyor, Kainatın efendisi (sav). Cinayetlerin, cinsel saldırıların, trafik kazalarının ve kadına şiddet olaylarının en önemli sebebi  alkoldür. Dünyada bağımlılığı en yaygın madde olan alkol, başta kanser olmak üzere 200 hastalığa davetiye çıkarıyor. Ciddi hastalıklara yol açan alkol, vücutta en fazla hasarı beyne veriyor.Bu tıbbı gerçeklere rağmen, daha düne kadar devletin en üst makamının kokteyllerinde alkolün başı çektiği zihinlerimizde. İçki içmeyenlerin, alkol kullanmayanların fişlendiği günleri de unutmadık. Yedek subay olarak askerlik yaptığım dönemde Tugay komutanlığı askeri subay, astsubay personelini ve eşleriyle birlikte yemekli tanışma toplantısına davet etmişti. Toplantıya katıldım. Masaların içki şişeleri ile donatılmış olduğunu gördüm. Aradığın her türlü içki var. Toplantının yemek parasını gelen personel ödüyor. Ben personel subayına yemeğin bedelini öderken içki içmediğimi söyledim. ” İç içme herkesten aynı parayı alıyoruz” dedi. Bende lütfen bundan sonra beni bu tür içkili toplantılara çağırmayın dedim.Böylece fişlenmiş olduk….

İstanbul’un işgali sırasında gençlerin işgal güçleri tarafından alkol kullanmaya teşvik edildiğini gören bir avuç kahramanın, bağımlılıkla savaşmak için Yeşilay çatısı altında bir araya geldiğini kaydeden Erdoğan, Yeşilay törenindeki konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Tek parti döneminin jakobenleri, Batılılaşma ve modernleşme adına alkol kullanımını teşvik etmişlerdir. Bu ülke afişler asılarak, tüm toplumun alkolün ne kadar faydalı olduğunu ikna edilmeye çalışıldığını günlerce, haftalarca görmüştür. Aileler, sağlığa faydalı denilerek ilkokul çağından itibaren çocuklarına birayı sevdirmeye çalışmıştır. Bunlar bu ülkede yaşandı, hatta zorladılar. Tarih kitaplarını karıştırdığınızda maalesef, Atatürk Orman Çiftliği’nde ellerine bira şişeleri tutuşturulmuş çocuk fotoğrafları görürsünüz. Bunlar vaka. Bu dönemde alkol toplumu zorla dönüştürmenin, kimliksiz hale getirmenin, değerlerinden koparmanın bir aracı olarak kullanılmıştır. Günümüzde de aynı zihniyete mensup belediye başkanları, sözüm ona üniversite profesörleri kültürel etkinlik olarak alkolü teşvik edici etkinlikler düzenlemeyi maharet sanıyordu, biliyorsunuz, Antalya’da yaşandı ve o genç öldü… Olaydan hemen kısa bir süre sonra öldü. Dediğim gibi bu sadece ülkemizde uygulamaya konulan bir politika da değildir. Afrika ülkelerinde sömürgecilerin de benzer yöntemlere başvurduklarını görürsünüz. Sömürgeciler özellikle plantasyon sahipleri, zorla yurtlarından kopardıkları köle gibi çalıştırdıkları Afrikalı işçilere çoğu zaman ücret yerine alkol vermişlerdir. Çok manidardır. İşçilerin içinde bulundukları şartlara, kendilerine reva görülen işkenceye karşı dirençleri, kişilikleri karakterleri alkol bağımlılığıyla kırılmak istenmiştir. Bugün hala ziyaret ettiğimiz ülkelerdeki bazı kronik sorunların temelinde sömürgecilerin bıraktığı bu acı ve kanlı mirasın etkilerini görüyorsunuz.”diyordu.

Zararlı alışkanlıklarla mücadelede sadece kanunlar, sadece yasaklar, sadece cezalar yeterli olmaz. Bunlar olacak ama asıl milletimizin her bir ferdinin bu mücadelede yerini almasını sağlamalıyız. Her bir ferdin. Nasıl teröre karşı yekvücut olmak durumundaysak bağımlılıkla ve zararlı alışkanlıklarla da mücadelede aynı şekilde bir ve beraber olmalıyız. Bizler çocuklarımızın alkole, tütüne, teknolojiye veya başka bir şeye bağımlı olmasını istemiyorsak öncelikle kendi alışkanlıklarımızı gözden geçirmeli ve onlara doğru örnek olmalıyız. Çocuklarının fiziki ihtiyaçları yanında manevi ihtiyaçlarıyla da alakadar olmayan anne-babalar siperde bekleyen fırsat kollayan kötü alışkanlıkların ve terör örgütlerinin onlarla çok yakından ilgilendiklerini bilmelidirler. O dağlara götürülenlerin uyuşturucu verilerek götürüldüğünü hepimiz biliyoruz.Canlı bombaların uyuşturucu bağımlısı haline getirildiğini biliyoruz. Ruh ve beden sağlığı yerinde olan insan terörist olmaz. Bu konularda anneler, babalar, komşular, akrabalar, mahalle ve tüm toplum tam bir seferberlik ruhuyla hareket etmelidir.Sigara, alkol, uyuşturucu, internet  bağımlılığına karşı mücadele de en başta aileler uyanık olmalıdır. Sigara, alkol, uyuşturucu gibi kötü alışkanlıklar, huzuru, huzurlu aileyi yok eden bombalardır.

Bir aile, evladına sahip çıkmazsa, bütün dünya sahip çıksa ne işe yarar? Bir toplum kendi insanına sahip çıkmazsa, en müreffeh bir hayata kavuşsa ne işe yarar? Cinayetlerin, intiharların artmaması, gençlerimizin telef olmaması için, aileden hareketle  toplumun bütün birimleri üzerlerine düşen görevleri yapmalıdırlar.

Unutmayalım, gençlik damarı,  akıldan ziyade,  duyguları dinler.  Bundan dolayı ailenin çocuklarının yanlış yapmaması için,  sabırla iletişim kurarak,  gencin aklı ile  duygularının dengeli kullanmasına yardımcı olmalıdırlar. Gençlik çağının önünde tuzaklar ve ağlar vardır. Kötü arkadaşlar,  sigara, alkol, uyuşturucu, internet bağımlılığı, sınır tanımayan kız erkek arkadaşlığı…Gencin bu tuzaklara düşmeden hayat merdivenlerini çıkması,  başarılı ve huzurlu yaşaması için  en önemli  şartlardandır.

Çağın ölüm tuzaklarına düşmemek, gerçek huzur ve mutluluğu yakalamak için, yapmamız gereken,Yeşilay’ın kurucularından Bediüzzaman’ın dediği gibi “Hayatın lezzetini ve zevkini isterseniz, hayatınızı iman ile hayatlandırınız ve feraizle zinetlendiriniz ve günahlardan çekinmekle muhafaza ediniz.” cümlesinin uygulanmasında yatmaktadır. Bir hayat, iman ile kemale erer ve canlılık kazanırsa, onu hemen ibadet takip eder; “feraizle ziynetlendirmek”, yani farzları işlemekle onu süslemek, daha da güzelleştirmek görevi başlar. Kazanılan bu nimetin kaybedilmemesi, bu süslerin bozulmaması, çirkinliğe dönüşmemesi, tuzaklara düşülmemesi için de takvaya, günahlardan çekinmeye ihtiyaç vardır.

Yeşilay, her yıl 1-7 Mart tarihleri arasında kutlanan Yeşilay haftası, bu yıl “İyi ki Yeşilay var!” konseptiyle kutlamaktadır.Meydanlarda Yeşilay çadırlarını görüyoruz. Broşürler, gazeteler, dergiler dağıtılarak, halk kötü alışkanlıklara, sigara, alkol, teknoloji bağımlılığına karşı uyarılıyor. Yeşilay, bakanlık ve yerel yönetimlerin el ele vererek bağımlılıklar alanında yürüttüğü projelerle çocukların, gençlerin bağımlılıktan uzak bir geleceğe adım atmaları hedefleniyor. Yeşilay’ın ev sahipliğinde gerçekleşecek 3. Uluslararası Teknoloji Bağımlılığı Kongresi 3-4 Mayıs 2016’da konunun uzmanlarını bir araya getirecek.

Yeşilay’a şu öneride bulunuyoruz. Yeşilay’ın kurucuları arsında bulunan, Bediüzzaman’ın eserleri insanlığın, gençlerin gerçek huzuru ve mutluluğu yakalamaları için yazılmış, insanlığın yaralarını tedavi eden, sağlıklı, huzurlu bir toplumu hedefleyen Kur’an tefsirleridir. Yeşilay  yaptığı faaliyetlerde, bu eserlerden faydalanırsa, faaliyetlerinin tesirleri görüleceği gibi, kurucuları arasında bulunan Bediüzzaman’a da vefa borcunu ödemiş olacaktır…Yetkililere duyurulur.

Mehmet Abidin Kartal

www.NurNet.org

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: