“İyiliği Emretmek, Kötülüğe Mani Olmak Her Müminin Görevidir”

Yazarlarımızdan Eyüphan Kaya bu hafta “Cuma sohbeti” sayfasına Bismil ilçe müftümüz Ahmet Durmuş Hocamızı konuk etti. İşte müftümüzün sorulara verdiği manidar cevaplar.

Kaya: Muhterem hocam kısaca kendini tanıtır mısınız?

Durmuş: Adım Ahmet Durmuş 1971 yılında Bismil’in Üçtepe köyünde dünyaya gelmişim, ilkokulu orada okudum, ayrıca sıra kitaplarımın bir kısmını da babamın yanında okudum, babam fahri imamdı, ama köyün hemen hemen  tüm çocuklarına ders vermiştir, hala da vermeye devam ediyor.

Daha sonra Karalar köyünde Seyda molla Hıdır’ın yayında bir yıl okudum, oradan da Yukarıdolan köyünde bir yıl okudum ve en son Kızıltepe’de Molla Mehmet Salih Ekinci hocanın yanında okuyup icaze aldım. Molla Salih hocam şu anda Konya’da müderrisliğine devam etmektedir.

Daha sonra evlendim, askerliğimi yaptım, iki yıl milli gençlik vakfında müderris olarak çalıştım. 1997 yılında Kızıltepe’de İmam Hatip olarak göreve başladım. Bir süre Bismil’de İmam-Hatiplik yaptım. Diyanetin açtığı Konya ihtisas kursunu kazandım ve tamamladıktan sonra Vaiz olarak Diyarbakır’a döndüm, bir süre Hani ve Kocaköy’de çalıştıktan sonra Bismil ilçe müftülüğüne geldim, halen buradaki görevimi deruhte etmeye çalışıyorum.

Kaya: Emri bil maruf nehyi anil münker (İyiliği emretmek, kötülükten alıkoymak) bir müminin vasfıdır. Bunu anlaşılır bir tarzda izah eder misiniz? 

Durmuş: Bu çok önemli bir sorudur. Cenabı Allah yer yüzünün imarı için insan oğlunu gönderdi. Kur’anı kerimin üçte biri peygamberler ve ümmetleri arasında geçen diyalogu anlatılıyor.

Malum Peygamberimizden sonra Sahabe,  Tabiin,  Etbai tabiin ve Alimler bu tebliği yapmaya devam ettiler.

Allah celle celaluhu, “insanları hikmetli bir tarzda onları kırmadan daha güzel cümlelerle hakka davet edin”, buyurmaktadır.

Peygamberimizin tebliğ konusunda kullandığı dil ve yaklaşımdan dolayı bir kimseye nasıl muamele ettiğine bir bakalım.

Bir gün gencin biri gelip ya Resulüllah çok azgın bir nefsim var, bana müsaade et ben zina etmek istiyorum, peygamber diyor ki, birisi annenle, kız kardeşinle ya da başka bir yakınınla zina etmeni ister misin? Genç hayır diyor, peygamber diyor ki o zaman sen de başkasıyla zina etme onun da yakınlarına ağır gelir, mübarek elini kalbine bırakıp Allah’ım şu gencin kalbini ıslah et, şevi duygularını teskin et şeklinde bir duada bulunuz ve  elhamdulillah o genç bu yanlış eğilimden uzaklaşıyor.

Yine bir gün bir bedevi mescidin içinde idrarını yapıyor, Sahabeler ona bağırıyorlar, Peygamber onları uyarıp, idrarını yaptığı yere bir kab su dökün deyip, adama mescide necaset bırakmanın doğru olmadığını yumuşak bir dille anlatıyor, adam tamam ya Resulallah diyerek teslim oluyor.

İyiliği emretme, kötülüğü men etmek vazifesi yapılırken, kırıcı ifadeler kullanmamak lazım. Peygamberimiz bir fiili eleştirirken, direk failine yüklenmeden “şu, şu işleri yapanlara ne olmuş?” diye eleştirisine başlıyormuş.

Ayrıca peygamberimiz diyor ki sizden biri bir münkeri görürse eliyle ortadan kaldırsın, gücü yetmiyorsa diliyle eleştirsin, en azında kalbiyle buğzetsin.

Yani bu konuda her mümin sorumludur, sadece bazı insanların işi değildir. İslam dininde “bana ne? sana ne?” gibi sorulara yer yoktur.

İslam’ın hoş görmediği her şey münker kavramı ile ifade edilir.

Kaya: Peygamberimiz “iki gününü bir eden ziyandadır” buyuruyor, bunu nasıl anlamak lazım?

Durmuş: Malum cenabı Allah zamanın önemine dikkat ediyor ve  asra yemin ediyor, bu da zamanın çok önemli olduğuna işarettir. Dolayısıyla zamanımızı Allah rızasına uygun değerlendirmek lazım. Allah-u Teala asra yemin ederek şu işleri yapanlar hariç diğer insanlar zarardadır diyor.

İman edenler, ameli Salih işleyenler, birbirine hakkı ve sabrı tavsiye edenler. Tabi ameli salıh ibadetten ibaret değildir, insanlığın lehine olan her şey ameli salıhtır.

Malum her geçen zaman insanı bir adım daha kabre yaklaştırıyor. Seyda Şeyh Muhammed Arapkendi tasavvufu tarif ederken; vakti en iyi şekilde değerlendirmektir diyor. Bir zaman dilimi içinde birçok şey yapabilir sizin en iyisini yapmaya çalışman evla olanıdır, takvaya en yakın olur.

Deniliyor ki, “zaman kılıç gibidir, sen onu kesmezsen o seni keser”. Öyleyse zamanı iyi değerlendirmemiz lazım. İnsan akşam başını yastığa koyunca acaba ben bu gün Allah için ne yaptım? diyerek bir muhasebe etmesi gerekir.

Günde beş vakit  Allah-u ekber nidalarıyla müminler camiye davet ediliyor. Kendimize bir soralım acaba kaç vakit camiye gidiyorum? Ya da namazlarımı zamanda kılıyor muyum, kılmıyor muyum? Başta Namaz kılmak umurunuzda değilse,  zaman tasarrufunda sıkıntı yaşıyorsunuz demektir.

Peygamberimiz , kişi iki şeyin değerini bilmiyor, biri sıhhat, diğeri boş zamandır. Zamanı hayırlı şeylerde kullanmak gerekiyor.

Peygamberimiz malayeni(İlgisiz) işleri terk etmemiz konusunda bizi uyarıyor, bu emri yerine getirirsek hayırlı işlerle uğraşırız, bunun için iyi insanlarla beraber olmamız işimizi kolaylaştırır diye düşünüyorum.

Kaya: Günümüzde akrabalık münasebetleri ne durumda İslami açıdan değerlendirir misiniz?

Durmuş: Maalesef bu ağır bir sorun. İslam dini akrabalık münasebetlerine çok önem vermiş. Ne yazık ki en yakınımız olan anne babayı bile ihmal edenler var.

Yüce Allah kendisine ibadetten sonra anne babasına ihsan etmekle emrediyor.

İnsan şu soruyu kendine sorması lazım; acaba anne babam benden razı mıdır? Çünkü peygamberimiz, “Allah rızası, anne babanın rızasına bağlıdır.”buyuruyor.

Yüce Allah anne babası Müslüman olmayan bir kimseye; Allah’ın emrine aykırı emirleri hariç, anne babanın dediğini yap, onları göz ardı etme, onlarla en güzel bir şekilde muamele et, diyor. Peki anne baba Müslüman olsa bu mesuliyet daha da artmaz mı?

Maalesef birçok Müslüman evlendikten sonra anne baba unutuluyor.

En yakınından başladım, çünkü anne babasına yaramayan diğer akrabasına nasıl yarayacak.

Hz.Peygamber (s.a.v)zamanında Elkeme adında bir sahabe sekerat halinde kelimeyi tevhit getiremiyor, bir türlü can vermiyor.

Peygamber annesini çağırıyor, Elkeme’yi helal etmesini talep ediyor. Annesi diyor ki o evlendikten sonra artık beni ihmal etti, ben ona hakkımı helal etmem.

Hz.Peygamber ısrarcı olmuyor, -hak senindir helal etmeye bilirsin diyor. Sahabelere diyor ki -hele bir miktar odun getirin, annesi diyor -ne yapacaksınız odunları?- Elkeme’yi yakacağım diyor, anne -niye onu yakıyorsun? diyor, peygamber,- zaten bu haliyle ölürse cehenneme gidiyor, deyince annesi ona olan hakkını helal ediyor ve Ekleme kelimeyi şahadeti getirerek vefat ediyor.

Ondan sonra Peygamberimiz, “Eşini annesine tercih edenlere lanet olsun, diğer ibadetleri de kabul edilmesin, tövbe edip onların gönlünü kazanana kadar” diyor.

Malum sılayı rahim konusunda çok önemeli hadisler var, akraba ziyaretinde, rızkın bolluğu ve ömrün uzaması olduğu gibi gelecekte insanın hayırla yad edilmesine de neden olur. Dolayısıyla akrabayı ilgisiz bırakmamak lazım. Bu aynı zamanda İslami bir vecibedir.

Kaya: Cuma gününün önemi hakkında neler söylemek istersiniz?

Durmuş: Cenabı Allah cemaate büyük bir önem vermiştir. Yedüllahi meel cemaeh(Allah’ın nusreti cemaatledir) buyuruyor. Malum bir araya gelemediğimiz için düşman üzerimizde birçok oyunları oynatıyor, bize zulüm ediyor.

Peygamberimiz güneşin üzerinde doğduğu en hayırlı gün Cuma günüdür.

Allah celle celaluhu bazı zaman ve mekanları ayrı bir önem atfetmiştir. Cuma günü de o mübarek zamanlardan biridir.

Vazifemin ilk yıllarıydı, bir camide va’z kürsüsüne çıktım, bir de baktım ki camide çok az insan var, gelenler de yavaş yavaş geliyorlar, halbuki Cuma gününün ayrı bir heyecanı  olmalı, yıkanıp, temiz elbiseler içinde erken abdestimizi alıp camiye gitmek gerekir; zikir, tespit, tefekkür ve selatu selamın yanı sıra verilen va’za nasihate kulak vermemiz, komşularımızın hal hatırını sorarak, onlarla hem hal olmamız  gereken bir gündür.

Cuma gününde duaların kabul olduğu bir an vardır, dolayısıyla bu günü mümkünse komple değerlendirmek lazım. Cuma günü bir maddi manevi kirden arınma günüdür, dua günüdür.

Özellikle Kehf suresinin Cuma günü okunması konusunda Peygamberimizin tavsiyesi vardır.

Öyle önemli bir gün ki, yüce Allah hızlı adımlarla camiye doğru gidin diye emrediyor. Çünkü Cuma namazı hakkıyla eda edilirse büyük günahlar hariç hafta içinde insandan sadır olan diğer günahlar da af olunur.

Yüce Allah ölünceye kadar bizi camiden, cemaatten ve özellikle Cuma’dan mahrum etmesin.

Kaya: Bize zaman verdiğiniz için Güncel gazetesi adına teşekkür ederim.

Durmuş: Sesimizin kamuoyuna ulaşmasına fırsat verdiğiniz için ben teşekkür ederim.

Eyüphan Kaya – guneydoguguncel.com