Kadınlar yapmaz fakat yaptırır

Evlerde olandan da daha hazini, dışarıda yaşanıyor. Bir yanda, kadının para için çalışma hayatına atılması gibi bir olaya tesettürlü hanımların da tam bir arzu ile boyun eğmesinin beraberinde gelen arızalar mevcut.

George Gilder gibi iktisatçıların hesaba vurarak ortaya koyduğu ve herkesin de fiilen tecrübe ettiği üzere, çalışan kadın, ‘aile bütçesine katkı’dan daha ziyade, kapitalizmin ‘KÂR maksimizasyonu’ çarkına katkıda bulunuyor.

Bu vesileyle, elbiseden deodoranta, ayakkabıdan kreş ve yuvalara bir dizi ‘harcama’ kalemi ortaya çıkıyor meselâ. Ama, asıl, iş hayatında kadınlar erkekleşiyor; ve bu erkekleşme, evde kocasına karşı asileşen KADIN şeklinde belli ediyor – dışarıda çalışmıyor bile olsa – sırf feminizmden aldığı cesaretle, aynı ‘ERKEKLEŞMEYİ’yi sergileyen ev hanımları cabası!

Feminizmden doğrudan veya dolaylı etkilenmeler ile gelen bir husus ise, kadınları erkekleştirip erkekleri kadınlaştıran ve böylece birbirini tamamlayan iki karşı cinsi, birbirinin benzeri bir ‘tek cins’e dönüşme gibi gayr-i fıtrî bir yöne zorlayan bu gelişme paralelinde, kadınların erkeklerle münasebet ve muhatabiyette sergilediği rahatlık.

Birçok ehl-i dinde dahi, bu rahatlığın lâubâlîlik ve lâçkalık boyutlarına uzanan tezahürlerini ‘İslâmî radyo’ ları arayan kadınların – ve bilhassa genç kızların – önemli kısmının sergilediği fütursuzlukta, keza işyerlerinde ve yolda-beride gördüğümüz şakalaşmalarda apaçık görebiliyoruz.

Hele hele, bir ucundan şöhret edinmiş birçok mü’minin eşlerinden, bu fütursuzluğun aile hayatının vazgeçilmez lâzımı olan SADAKAT ve EMNİYETİ sarsan tezahürleri dahi olduğunu öğreniyoruz. Bir mü’mine hanımla da çözebileceği sıradan konuları şöhretli bir mü’min erkeğe yöneltme; hatta bunu evini telefonla arayarak gerçekleştirme.. gibi.

Metin Karabaşoğlu

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: