Kahraman…

Kahramanlık, doğruluğundan, hak olduğundan emin olunan bir dava  uğruna, insanın  sahip olduğu maddî-manevî bütün imkanlarını  sarf etmesidir.  Hatta canını feda etmesidir.

Malını, rahatını, vaktini ve gayretini  hak davasına harcayıp, düşünce dünyasını davasına göre şekillendiren insanlar kahramandır.

Kahraman haram lokma yemeyendir. Oğullarından, kızlarından, torunlarından çıkacağını bildiği için, devlet malı, yetim malı, vakıf malı yemeyen insan kahramandır.

“Allah size emanetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman, adaletle hükmetmenizi emreder…” (Nisa suresi, 58. Ayet)

Devlet adaletle yönetilir, devlet idaresi adaletle korunur. Adaletin olmadığı yerde zulüm hakim olur. Adaletle hükmeden devlet adamı kahramandır.

Kahraman,  olaylar karşısında doğruluktan taviz vermeyen,  imanı, inancı yolunda canını ortaya koyabilendir.

Dini, imanı, ezanı, vatanı, milleti, bayrağı için gözünü kırpmadan canını feda eden kahramandır.

Kadınlar şefkat kahramanıdır. Çocuğu için her şeyi yapar.

Bir anne çocuğunu tehlikeden kurtarmak için hiçbir ücret istemeden ruhunu feda etmesi, kendini evladına kurban etmesi gösteriyor ki, hanımlarda gayet yüksek bir kahramanlık var.

Bu milletin hürriyet ve bağımsızlığını kazanmasında milli mücadelede sırtında çocuğuyla cephane taşıyan kahraman Anadolu kadınının, cephede doğum yapan Döne kadının,  kahraman Dadaş gelini Nene hatunun kahramanlıkları tarihin şeref levhalarında yerini almıştır.

Nene Hatun… Kahraman dadaş gelini…Yaşadıkları bize ve çocuklarımıza yol gösterici örneklerle dolu…

Yirmi yaşlarında olan  Dadaş gelini “Nene Hatun” kundaktaki kız çocuğunu ve biraz büyükçe oğlunu “Sizleri Allah’a ısmarladım yavrularım” diyerek bağrına basıp öptükten sonra eline bir satır alarak cepheye koşmuştur.

Aziziye Tabyasına ulaşan Nene Hatun’un elindeki et satırı düşman askerlerinin kafalarına yıldırım gibi inmektedir. Bir yandan da “vurun gardaşlarım, vurun bacılarım, düşmana aman vermeyin” diye haykıran Nene Hatun’un bu kahramanlığını gören Erzurumlular coşmuştur. Neticede Aziziye tabyasındaki düşman bütünüyle imha edilmiş ve tabya düşmandan geri alınmıştır…

Kahraman, malı, şöhreti aşmış imanının gösterdiği  istikamette dünya ya meydan okuyandır.

“İman, insanı insan eder; belki, insanı sultan eder… İman hem nurdur, hem kuvvettir. Evet, hakikî imanı elde eden adam, kainata meydan okuyabilir. ” Sözü kahramanın pusulasıdır. 

Kahraman, düşmanların işgali, münafıkların  iftirası, fitnesi karşısında yılmaz, pes etmez. Hainleri affetmez.

Millî mücadelenin başarıyla sonuçlanmasında  mahalli  düzeyde gösterilen kahraman mücadelelerin önemli bir yeri bulunmaktadır.

Maraş halkı, 21 Ocak 1920’de başlayan ve 11 Şubat 1920’ye kadar 22 gün süren kurtuluş mücadelesi sonunda, kendi şehrini kurtarma şerefine erişmiştir. Maraş’ta Sütçü İmam önderliğinde işgalci düşmanlara karşı verilen örnek mücadele, şanlı tarihimizdeki unutulmaz yerini almıştır.

Milli mücadelenin  önderi olan Maraş, bu önder hareketiyle  5 Nisan 1925 tarihinde (dünyada ilk olarak) kırmızı şeritli istiklal madalyası ile taltif edilmiş ve yine 7 Şubat 1973 gün ve 1657 sayılı kanunla kahramanlık payesi verilerek ismi Kahramanmaraş olarak değiştirilmiştir.

15 Temmuz 2016  gecesi Türkiye’nin dört bir tarafında kahramanlık destanı yazıldı. Bu destanı yazanlar arasında 15 Temmuz sonrası ‘Kahraman’ unvanını alan Ankara’nın Kazan ilçesi de geliyordu. Darbecilerin merkez üs olarak belirlediği Akıncı 4. Ana Jet Üssü’nün bulunduğu yerden kalkan uçaklar Ankara’yı bombalıyordu. Kazan halkı ise uçakların kalkmasını engellemek için tarladaki biçilmiş ekinini, traktöründeki lastikleri yakmıştı. Kazan ilçesi, isminin başına ‘kahraman’ ifadesini bir lütuf olarak değil, verdiği 9 şehit ve 92 gaziyle, yüreğinin ve bileğinin hakkıyla elde etmiştir.

Kahraman, imanı, irfanı, dik duruşuyla millete, ümmete,  mazlumlara  ümit verendir.

Kahraman,  ölüme meydan okur, kahramanı olmayan milletin geleceği olmaz.

15 Temmuz 2016’da Millet Menderes’te, Özal’da yaptığı hatayı bu kez yapmadı. Başkomutanının etrafından tek yürek, tek bilek oldu. Darbeye karşı sonuç, dik duran kahraman  milletin başarısıdır ve çok değerlidir. Milletimiz dinine, imanına, ezanına, bayrağına, vatanına, millî iradeye ölümüne sahip çıkmıştır. Bu başarı hikayesinin kahramanı milletimizin her bir ferdidir.

Kahramanlar  sadece bir kez ölür derler… Gerçekte şehit olur, ölmezler… Korkaklar ise her gün ölür…

İnsanlar içinde en kahramanlar, peygamberlerdir.

Allah; insanlığa imanı, ebedi mutluluğun yolunu  göstermek için, onlara peygamberler ve kitaplar göndermiştir. Peygamberler insanların en şereflileri, en üstünleridirler.

Allah’ın mesajlarını taviz vermeden, bütün engellemelere, zorluklara, baskılara rağmen insanlara ulaştıran Peygamberler en kahraman insanlardır.

Kainatın Efendisi, Efendimiz (sav) “Allah’ın dinini tebliğ davasından  vazgeç” diyen müşriklere muhteşem cevabı.

Sağ elime güneşi, sol  elime de ayı verseler yine de davamdan vazgeçmem!

En kahramanın “Ashabım  gökteki yıldızlar gibidir. Hangisine uyarsanız hidayeti bulmuş olursunuz.”

Peygamberimiz (sav)’ın ashabına  uyanlar ve O’nun sünnetini yaşayanlar  kahramandır.

Hz. Ebubekir (ra), Hz. Ömer (ra), Hz. Osman (ra) Hz. Ali (ra) ve onlara uyanlar kahramandır.

Şehamet dini, gayret dini, ancak Müslümanlıktır. Hakiki Müslümanlık en büyük kahramanlıktır. (Mehmet Akif Ersoy)

Asırlardır İslamiyet’in bayraktarlığını yapan ve yapma azmi içinde olan Türk milleti ve Türk ordusu hakiki kahramandır.

Nizam-ı Alem davasının komutanları Alparslanlar, Ertuğrul gaziler, Osman Beyler, Fatihler, Kanuniler, Yavuzlar ve daha niceleri bu milletin kahramanlarıdırlar. Bu komutanlar yetiştiren manevi komutanlar, hocaları da kahramandır.

Müceddid-i  Ahirzaman  Bediüzzaman ‘ın Adnan Menderes’ten onun gıyabında idarecilerden istekleri vardır.

Bunlar, ezanın aslına çevrilmesi, Risale-i Nur eserlerinin resmen serbestiyetinin ilan edilerek Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından basılması,  din ilimleri ile fen ilimlerinin beraber okutulacağı Medresetüz Zehra Üniversitesinin kurulması,  Ayasofya’nın camiye çevrilmesi.

Dünya hayatında bazen tek bir amel insanın ebedi hayatını kurtarırken, bazen de insanı helak eder. Mesela, dindar birisi bir bidata müsaade edip onu yaysa, fasık birisi de bu bidata karşı çıkıp bunu önlese, fasık kimse o dindar kimseden daha kıymetli ve kahramanca bir iş yapmış olur.

Adnan Menderes ezanı aslına çevirerek  bidati kaldırdı, bunun bedelini asılarak idam edilerek, şehit olarak ödedi.

İslamiyet’in en önemli şeairinden ezanın aslına çevrilmesine sebep olmak,  sadaka-i câriye, yani hayrı devam eden iyiliktir. Her ezan okunuşunda Menderes’in amal defterine  hayır  yazılmaktadır inşallah. Biz  hüsnü zanna memuruz.

Adnan Menderes, İslamiyet’in en önemli şeairinden ezanı aslına çevirdiği ve dini hassasiyetlere sahip çıktığı için, Bediüzzaman’ın “İslâm kahramanı” teveccühüne mazhar olmuştur.

Bediüzzaman Menderese: “Ezanı aslına çevirdiniz on kuvvet kazandınız. Ayasofya’yı da ibadete açın yüz kuvvet kazanın.” Diyordu.

Demek ki ezan bir şeair-i İslâmîye. Ayasofya’da  da ezandan on kat daha fazla bir şeair-i İslâmîye manası var ki,  Bediüzzaman Said Nursî bunu söylemiş. 

Ayasofya İstanbul’un fethinin sembolüdür. Bediüzzaman Said Nursi, “Ayasofya İslam’ın fecri sadığıdır” diyor. İslamiyet yeniden dünyaya adalet, merhamet, şefkat, vicdan, infak,  sevgi yönüyle hakim olacaksa bunun sembolü Ayasofya’dır.

Bediüzzaman Said Nursî’nin talebesi Mehmet Fırıncı, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’la 2012 yılının Aralık ayında yaptıkları görüşmede, “din ilimleri ile fen bilimlerinin birlikte okutulacağı üniversitelerin açılması, Ayasofya’nın tekrar cami olarak ibadete açılması ve Risale-i Nur’ların Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından neşredilmesi” talebini ilettiklerini açıklıyordu.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Ayasofya Câmii’nin aslına rücu etmesi vesileyle; Bediüzzaman Said Nursi’nin 92 yaşındaki talebesi Mehmet Fırıncı’yı arayarak, ‘Hayırlı Mübarek Olsun’ temennilerini iletti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, ”Dualarınız, gayretleriniz Rabbim de elhamdülillah ‘Nusret’ini gönderdi’ ve bugünlere geldik” ifadelerini kullanırken Mehmet Fırıncı ise, ”Doğrusu ilk defa Sungur abinin vefatından sonra bizi davet etmiştiniz, orada söylemiştiniz, ‘bir zemini hazırlanması lazım’ diye ve hakikaten hazırlandı ve geldi elhamdülillah” dedi.

Cumhurbaşkanı  Recep Tayyip Erdoğan, Bediüzzaman Said Nursi’nin, ‘Ayasofya’nın açılmasını ben göremeyeceğim. Kabrimden seyredeceğim. Hüsnü görecek’ dediği talebesi  Hüsnü Bayramoğlu’nu da aradı. Bayramoğlu’nun ‘Cuma namazını sizin kıldırmanızı istiyoruz.’ şeklindeki isteğine Cumhurbaşkanı Erdoğan gülümseyerek, ‘O kadar da değil.’ Cevabını  verdi.

Ayasofya’nın cami kimliğiyle ibadete açılması Bediüzzaman’ın isteği idi. Onun nazarında Ayasofya, “kahraman bir milletin ebedî bir medar-ı şerefi ve Kur’ân ve cihad hizmetinde dünyada bir pırlanta gibi pek büyük bir nişanı ve kılıçlarının pek büyük ve antika bir yâdigârı” idi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Bediüzzaman’ın  isteği olan Ayasofya’nın camiye çevrilmesini  sağladı. Milletin ve ümmetin  86 yıllık hayalini yerine getirdi.Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerifi” millete ve ümmete hayırlı olsun.

15 Temmuz Türkiye’nin düştüğü yerden ayağa kalkışının dik duruşunun tarihidir. 15 Temmuz başarıya ulaşmış ve Türkiye küresel güç sahiplerinin oyuncağı haline gelmiş olsaydı, Ayasofya’yı camiye çevirme kararı alınabilir miydi? Ayasofya Camii’nin ibadete açılması 15 Temmuzda hainler karşısında dik duran milletin kahramanlığının sonucudur.  

Ayasofya’yı camiye çeviren kararı imzalayan Cumhurbaşkanımızı dinleyelim.

”Bugün Ayasofya, inşa edildiği tarihten itibaren defalarca şahit olduğu yeniden dirilişlerinden birini yaşıyor.

Ayasofya’nın dirilişi, Mescid-i Aksa’nın özgürlüğe kavuşmasının habercisidir.

Ayasofya’nın dirilişi, dünyanın dört bir yanındaki Müslümanların fetret devrinden çıkış iradesinin ayak sesidir.

Ayasofya’nın dirilişi, sadece Müslümanların değil, onlarla birlikte tüm mazlumların, mağdurların, ezilmişlerin, sömürülmüşlerin umut ateşinin yeniden alevlenişidir.

Ayasofya’nın dirilişi, Türk Milleti, Müslümanlar ve tüm insanlık olarak dünyaya söyleyecek yeni sözlerimiz olduğunun ifadesidir.

Ayasofya’nın dirilişi, Bedir’den Malazgirt’e, Niğbolu’dan Çanakkale’ye kadar tarihimizin tüm atılım dönemlerini yeniden hatırlayışımızın adıdır.

Ayasofya’nın dirilişi, şehitlerimizin ve gazilerimizin emanetlerine gerekirse canımız pahasına sahip çıkma kararlılığımızın remzidir.

Ayasofya’nın dirilişi, Buhara’dan Endülüs’e kadar medeniyetimizin tüm sembol şehirlerine verdiğimiz bir gönül selamıdır.

Ayasofya’nın dirilişi, Alparslan’dan Fatih’e ve Abdülhamit’e kadar ecdadın tamamına vefamızın gereğidir.

Ayasofya’nın dirilişi, Fatih’in fetih ruhunu şad etme yanında, Akşemsettin’in maneviyatını, Mimar Sinan’ın estetiğini ve zevkini de yeniden gönlümüzde canlandırmaktır.

Ayasofya’nın dirilişi, insanlığın özlemle beklediği temeli adalet, vicdan, ahlak, tevhid ve kardeşlik olan medeniyet güneşimizin yeniden yükselişinin sembolüdür.

Ayasofya’nın dirilişi, bu mabedin kapılarındaki zincirler yanında, topyekûn gönüllerdeki ve ayaklardaki prangaların da kırılıp atılmasıdır.

Ezanın aslına döndürülmesinden 70 yıl sonra Fatih’in emaneti Ayasofya’nın da Cami olarak hizmete girmesi, gecikmiş bir yeniden silkiniştir…”(Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan)

Menderes ve Erdoğan, biri ezanı aslına çevirdiği, diğeri ise Ayasofya’yı  camiye çevirerek ibadete  açtığı için milletin ve ümmetin  duasını kazanıp tarihin şeref levhaları arasında yerlerini aldılar. Ayasofya’yı camiye çevirerek   hak ettiği hürriyetine  kavuşturan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı millet ve ümmet alkışlıyor.

Bediüzzaman ezanı aslına çeviren Adnan Menderes’e ‘İslam Kahramanı’ demiştir.

Ayasofya’nın açılmasını ben göremeyeceğim. Kabrimden seyredeceğim diyen Bediüzzaman, Ayasofya’nın camiye çevrildiğini  görseydi, kararnameye imza atan ve 24 Temmuz 2020 Cuma günü 86 yıl sonra Cuma namazıyla ibadete açılmasına sebep olan,  Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a ne derdi?…

Mehmet Abidin Kartal