Kainat Kitabını Kimler Okuyor?

Bir büyük kitap gibi yazılmış olan bu evreni kim okuyacak, onun niçin yazıldığını ve anlamlarını kim bilecektir?

*ins ve cin gibi, şu âlem sarayının seyircileri ve şu kâinat kitâbının mütâlâacıları ve şu saltanat-ı Rubûbiyetin dellâllarıdırlar. (SÖZLER,15.Söz)

Cinler ve insanlar, melekler ve ruhani varlıklar; şu saray gibi âlemini dolduran varlıklardır. İnsanlar ve cinler; bu sarayı seyrederler, kâinat kitabını en ince meselelerine kadar tetkik ederler ve sonuçta bu kâinatın sahibinin, her canlı varlığa muhtaç olduğu şeyleri verdiğini, onları beslediğini ve onları idare ettiğini ilan ederler.

Bütün bu varlıklar arasında insan; şu haşmetli evrenin dikkatli bir seyircisi, hikmetli mevcudatın güzel ve yerinde konuşan dili, ve her şeyi tetkik eden araştırmacısıdır. Yaratıcının kusursuzluğunu ilan eden varlıklara bir nezaretcisi ve ibadet eden sanatlı varlıkların da saygın bir ustabaşısıdır.

*sen şu haşmetli kâinatın dikkatli bir seyircisi, şu hikmetli mevcudâtın belâgatlı bir lisân-ı nâtıkı ve şu kitâb-ı âlemin anlayışlı bir mütâlâacısı ve şu tesbih eden mahlûkatın hayretli bir nâzırı ve şu ibâdet eden masnuâtın hürmetli bir ustabaşısı hükmündesin. (SÖZLER,23.Söz)

İnsan; o büyük kitabının her bir harfinde gizli olan manaları ve hikmetleri çözebilecek bir muhatapdır. Ve insanlar içinde bulunan Peygamberler de bu büyük kitabın anlamlarını açıklamışlar ve onlardaki incelikleri tefsir etmişlerdir. Evrenin yaratılmasındaki ilahi amacı, evrendeki hareket ve devamlı değişimin sebeblerini, onlara verilen görevleri ve neticelerini anlatmışlardır. Gerçekleri keşfeden ve araştıran bir üstad olmuşlardır.

*Elbette, herbir harfinde yüzer mânâlar, hikmetler bulunan bu kitab-ı kebîr-i kâinatın muhatabı olan nev-i insan. (LEMALAR,30.Lema)

*kitab-ı kebirin manalarını ve ayat-ı tekviniyesinin hikmetlerini tefsir edecek (ŞUALAR, 15.ŞUA)

*kâinatın hilkatindeki makasıd-ı İlâhiyeyi bilecek ve bildirecek ve tahavvülâtındaki Rabbânî hikmetlerini talim edecek ve vazifedarâne harekâtındaki neticeleri ders verecek ve mahiyetindeki kıymetini ve içindeki mevcudatın kemâlâtını ilân edecek ve o kitab-ı kebîrin mânâlarını ifade edecek bir yüksek dellâl, bir doğru keşşaf, bir muhakkik üstad (ŞUALAR,7.ŞUA)

Hz.Adem den beri bütün insanlar, başını kaldırıp evrene baktığında ve mevcut fenler onu incelediğinde; onun yazılmış bir kitap olduğunu görmüşlerdir. Herbir harfinde yüzer anlam taşıyan bu kitabın okuyucusu, muhatabı insandır. Ama insanlar henüz, o kitapta yazılanlarda, Allah’ın isimlerine ve mükemmelliğine bakan anlamların, yüzde birini bile çözememişlerdir.

*başını kaldır, gözünü aç, şu kainat kitab-ı kebirine bir bak göreceksin ki, (SÖZLER,22.Söz)

İnsan bu büyük kâinat kitabını incelerken aklını, kâinatın sırlarını açan bir anahtar olarak kullanmalı, gözünü mucize olan her bir sanat eserinin seyircisi yapmalı ve rahmet çiçeklerinin bir arısı gibi çalıştırmalıdır. Dilindeki tat duyusuna da mutfaklarda pişen yemekleri teftiş eden bir gurme görevlisi olarak görmelidir. İnsan kendindeki bütün duyular ve duygularla da evrene bakıp düşünmelidir.

Duyguların merkezi olan kalp ise şu büyük evrende kendini gösteren ilahi isimlerin yansımalarını göstermekte onlardan geride kalmaz. Bütün incelikleriyle o da bir ayna olur ve güzel isimlerin ışıklarını yansıtır.

* göz, şu kitâb-ı kebîr-i kâinatın bir mütâlaacısı ve şu âlemdeki mu’cizât-ı san’at-ı Rabbâniyenin bir seyircisi ve şu küre-i arz bahçesindeki rahmet çiçeklerinin mübârek bir arısı derecesine çıkar.(SÖZLER,6.Söz)

* dildeki kuvve-i zâika, rahmet-i İlâhiye hazînelerinin bir nâzır-ı mâhiri ve kudret-i Samedâniye matbahlarının bir müfettiş-i şâkiri rütbesine çıkar.(SÖZLER,6.Söz)

* akıl, dikkat et! Meş’um bir âlet nerede, kâinat anahtarı nerede? (SÖZLER,6.Söz)

*kalb-i beşerde şu âlem-i kebîrin safahâtında tecellî ve ihâta eden bütün esmânın âsârını göstermek (SÖZLER,22.Söz)

*şu kâinat bütün mevcudâtıyla gösterir. Ve öyle bir tarzda gösterir ki, bütün fünûn, bütün desâtiriyle, şu kitâb-ı kâinatı zaman-ı Âdem’den beri mütâlâa ediyor. Halbuki o kitap esmâ ve kemâlât-ı İlâhiyeye dâir ifade ettiği mânâların ve gösterdiği âyetlerin öşr-i mişârını daha okuyamamış. (SÖZLER,31.Söz)

İnsan, hem kâinata bakacak onu okuyacak hem de, kendine bakıp kendini okuyacaktır. Çünki kendisinde de kâinatın birçok kitapcığı yazılmıştır. Bu büyük evren kitabında yazılan yazıların çoğunu insanın mahiyetinde de bulabiliriz. Onu da incelesek aynı yazarın mektubu ve sanatı olduğunu görürüz. Çünki insan küçük bir kâinattır, evren ise büyük bir insandır

*insanda şu kitab-ı kainatın ekser meselelerini yazmak (SÖZLER,22.Söz)

*kitab-ı kâinatın ekser mesâilini insanın mahiyetinde yazan (M.NURİYE, Lemalar)

*insan, şu âlem-i kebîrin bir misâl-i musağğarıdır (SÖZLER, 9.Söz)

*kalem-i kudret âlemin kitâb-ı kebîrinde ne yazmış ise, icmâlini mahiyet-i insaniyede yazmıştır; kalem-i kader dağ gibi bir ağaçta ne yazmış ise, tırnak gibi meyvesinde dahi derc etmiştir. (SÖZLER,22.Söz)

İnsan; bu büyük evren kitabını okurken, harflerin süsüne ve birbirleriyle ilişkisine dalıp sersemlemeden yürümeli, gerçeğin yolundan sapmamalıdır. Fizik, kimya, biyoloji ve diğer ilimler kendi durduğu yerden evreni anlatır ve birbirleriyle iç içedir. İnsan evrendeki her şeye iyice bakmalı, her şeyi incelemeli ama güzellikleri görüp ’’Ne güzeldir ’’ deyip geçmemeli,’’Ne güzel yapılmış’’ diyerek onun sanatkârını da görebilmelidir. Eserden mutlaka sanatkâra varabilmelidir.

*Ammâ, ilm-i hikmet dedikleri felsefe ise, hurûf-u mevcudâtın tezyinâtında ve münâsebâtında dalmış ve sersemleşmiş, hakikatin yolunu şaşırmış. Şu kitâb-ı kebîrin hurufâtına mânâ-i harfî ile, yani, Allah hesâbına bakmak lâzım gelirken, öyle etmeyip, mânâ-i ismî ile, yani, mevcudâta mevcudât hesâbına bakar, öyle bahseder. “Ne güzel yapılmış”a bedel “Ne güzeldir” der, çirkinleştirir. Bununla kâinatı tahkir edip kendisine müştekî eder. Evet, dinsiz felsefe hakikatsiz bir safsatadır ve kâinata bir tahkirdir. (SÖZLER,12.Söz)

Kâinat; büyük bir kitap olup kendi yazarını anlattığı gibi, Kur’an da, bu büyük kâinat kitabının yazarını ve yazılanların anlamını en güzel şekilde anlatan bir okuma kitabıdır. Kâinatı iyi anlayabilmek için Kur’an’a bakılır, onun ne söylediği dinlenirse evrenin kapalı olansır kapılarına ulaşmak mümkündür.

*kainat kitab-ı kebirinin bir nevi kıraati olan kur’an, (SÖZLER,25.Söz)

Dr.Selçuk Eskiçubuk

www.NurNet.Org

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: