Kâinat ve İnsan (İnsanlığın Mikro Hikayesi)

Türkiye Diyanet Vakfı tarafından organize edilen ve İBB Kültür A.Ş.’nin katkılarıyla düzenlenen 31. Türkiye Kitap ve Kültür Fuarı’nın Edebiyat Sanat ve Kültür Araştırmaları Derneği (ESKADER)’nin katkılarıyla gerçekleştirdiği Beyazıt Ramazan Sohbetleri, her gün bir yazarı hem Beyazıt’la hem de ziyaretçilerle buluşturuyor. Beyazıt Camii yanında kurulan çadırın konuğu, Ramazan’ın 11. gününde yazar Ümit Şimşek oldu. “Kâinat ve İnsan” başlıklı bir konuşma yapan Ümit Şimşek, içinde yaşadığımız evren ile ilgili son derece şaşırtıcı verileri dinleyenlerle paylaştı

“NİÇİN?” İÇİN…

Kâinatın büyüklüğünü hem rakam hem de görsel mukayeselerle dinleyicilerin hayallerinde canlandıran Ümit Şimşek, Yeşilköy Havalimanı’ndan başlayarak evrenin derinliklerine doğru kısa zamanda uzun bir yolculuk yaptırdı:

“Bir gece vakti, İstanbul’un tüm ışıkları yanarken onu gökyüzünden izlesek, ona yüz bin ışık daha ilâve etsek ancak içinde yaşadığımız galaksideki yıldızların sayısına ulaşabiliyoruz. Galaksi, bir gece vakti bütün şehrin ışıkları yanıyormuşçasına bir görüntü sunabilir. Ama biz gökyüzünü yapay ışıklarla kirlettiğimiz için o aydınlığı artık göremiyoruz. Dünün insanı sadece başını gökyüzüne kaldırarak orada başka bir âlem görüyordu. Bu görüntüyü dağ başlarında yakalayabilirsiniz; ama her gece görmeniz imkânsız. Böyle bir gökyüzüne tanık olamadıkça “Niçin?” sorusunu soramıyoruz. Niçin yaşadığımızı bile. Zaten onun yerine bizi başka sorularla muhatap ediyorlar. Ama hayal gücümüzü zorlamalıyız.”

İNSANLIĞIN MİKRO HİKÂYESİ

Bu dünyadan ışık hızıyla hareket edilerek önce aya sonra da güneşe makul zamanlarda varılabileceğini anlatan Ümit Şimşek, güneşten sonra herhangi bir yıldıza ulaşmanın 4-5 yıl sürdüğünü, Samanyolu (Dünyanın içinde bulunduğu galaksi) içindeki yıldızların birbirine mesafesinin yaklaşık aynı civarda olduğunu ifade ederek “Dünya nüfusunu Samanyolu’ndaki yıldızlara dağıtsak her birimizin 20 yıldızı olurdu. Samanyolu’na en yakın Andromeda galaksisi 2 milyon ışık yılı uzakta. Hatta bu mesafeler zaman zaman azalıyor veya çoğalıyor.

100 bin şehir ışığına karşılık her bir yıldızın yerine galaksi koyarsak dünyada yaşayan her bir insana 30 ile 60 arası galaksi düşecek kadar büyük bir kâinatta yaşadığımızı anlarız. Dünya nüfusu içinde bir adam bulmak ne kadar güçse o galaksiler arasında kendi galaksimizi bulmak o kadar güçtür. Maddî dünyamızın büyüklüğü budur” dedi.

Kâinatın 15 milyar yaşında olarak tahmin edildiğini, bu süre bir gün olarak düşünüldüğünde, 24 saatin ancak son saniyesinin insan neslinin yaşama süresi olduğunu kaydeden Şimşek, şöyle devam etti:

İKİ PERSPEKTİF, İKİ BOYUT

Bütün o savaşlar, kavgalar, çekişmeler ve başka bütün olaylar, o son saniyede yaşanmıştır. Bunun yanında mikroskobik ölçülerde bakarsak bir metabolizmada 50-100 trilyon insan hücresi vardır. Kâinattaki galaksi sayısını çok geride bırakan bir rakamdır bu. Dünya nüfusunun 10 bin katına eşittir ve mükemmel şekilde işler. Bir taraftan bakınca insan çok küçülüyor, diğer taraftan devasa bir mekanizmaya dönüşüyor. Ama insanın maharetlerine baktığımızda oturduğu yerden kâinatın öbür ucundaki verileri hesaplayabiliyor. İnsan tüm kâinatı öğrenme, soru sorma ve sonuçlar elde etme kabiliyetine sahip.”

Ümit Şimşek, bu kâinat kitabının tercüme edilmeden anlaşılmasının imkânsız olduğunu söyleyerek bunu sağlayacak başka bir kitabın yani Kur’ân’ın okunması gerektiğini, batıdaki bilim içerikli anlatımlardan çok uzak ve bambaşka bir dille kâinatı bize izah ettiğini vurguladı. Batıda bütün kâinat oluşumlarının tesadüfî ve kendiliğindenmiş gibi anlatıldığını, Kur’ân’a bakınca da bütün bu düzeni Allah’ın kurduğunu öğrendiğimizi, ama anlayışımızın temelinde tesadüfle gerçekleştiğinin artık kanıksanmış olduğunun altını çizdi.

İNSANIN KÂİNATLA İLİŞKİSİ

Kâinat gerçeğinin bilincimizdekinden farklı olduğunu Kur’ân’a bakıp anlasak da tam bir idrak gerçekleşmediğini anlatan Ümit Şimşek, Kur’ân’ın bize anlattıklarını tam manasıyla kavrayabilmek için zihnimizi sıfırlamak gerektiğini ve bunun sanıldığından çok daha zor olduğunu ifade etti. Ayetlerle anlatılan yeryüzünün bilimsel açıklamalardan farkını şöyle ifade etti:

Taş da vardır ki, Allah korkusuyla (yerinden kopup) düşüyor’ ayetinin karşısına yerçekimini koyuyoruz. ‘Göklerde ve yerde ne varsa, hepsi Allah’ı tesbîh ederler’ ayeti ise Kur’ân’da çok sık tekrarlanır. ‘Bu Kuran’ı bir dağın üzerine indirseydik, Allah’a olan saygıdan ötürü onun titreyip paramparça olduğunu görecektin’ bir başka örnektir. Bu ayetler, yeryüzündeki her varlığın bir canlı olarak anlatıldığını gösteriyor.

Batı bilinciyle bakınca dış görüntüyü görüyor, Kur’ân’da ise bambaşka bir anlatımla karşılaşıyoruz. Peygamber Efendimizin mucizeleri, dünyadaki ve kâinattaki her varlık üzerinden zuhur etmiş. Kâinat, neredeyse bunun için sıraya girmiş. Kur’ân bize her işin Allah iradesinde olduğunu gösterir. O dilemeden yere bir yaprak dahi düşmeyeceğini anlıyoruz. Üstelik âlim ve cahil herkesin anlayabileceği gibi apaçık ayetler vardır.”

BİLİM İLE KUR’AN FARKI

Gezegenlerin birbirini çekmesine bilim, çekim kuvveti derken; mahlukâtlar arasındaki kan çekiminin ancak muhabbetle, rahmetle açıklanabileceğini söyleyen Ümit Şimşek, “Kâinat, aynı iradenin çeşitli yansımalarıdır” dedi. Her şeyde Hikmet-i İlâhî olduğunu hatırlatan Şimşek, batının moleküllerin çarpışması dediği şeyin, bu bakışla kucaklaşmaya dönüşeceğini, şu anda etrafımızda gezen hava moleküllerinin Âdem ile Havva’dan bu yana aynı olduklarını, sürekli seslerimizi kaydederek günü geldiğinde yeniden karşımıza çıkarılacağını dile getirdi ve yağmurun oluşumuna da moleküller gibi Kur’ân’da farklı bir izahı olduğunu sözlerine ekledi.

Kur’ân’ı, kâinata bakarak ve ayetlerini tekrar tekrar tefekkür ederek okumamız gerektiğini söyleyen Şimşek, Kur’ân’ın “Göklerde ve yerlerde ayetler var” sözünün çok mühim olduğunu belirtti ve şöyle devam etti:

Kur’ân olmasa kâinatın alfabesini sökemeyiz ve yanlış okuruz. Doğayı tek başına algılamak gafletine düşeriz. Reklamlarla ve dizilerle bu durum dilimize giderek yerleşiyor. Kasıtlı bir delalettir bu. Basit bir sözmüş gibi duran “doğaya şükür” çağrısı, çok ağır bir mesuliyet gerektirir. Hiç kimse bunu kaldıramaz. Kendisine ortak koşanları Allah affetmeyeceğini net bir şekilde ifade etmiştir. Kâinatta bir gerçek var. Çalışmayana ekmek yok. Canlı cansız herkes için böyle. Bu dünyanın mutluluğu ve cennet çalışmakla elde edilir.”

ÇOCUKTAKİ YARATICI BİLİNCİ

ESKADER Başkanı Mehmet Nuri Yardım’ın Türkiye’deki ders kitaplarının insan ve kâinat ilişkisini anlatacak şekilde düzenlenip düzenlenmediğini sorması üzerine Ümit Şimşek; “Eğitim reformu bu noktada bir gelişme gösteremedi. Yeni sistemle birlikte çok erken yaştaki çocuklar okula gitmesiyle aileden alabileceği ilmî eğitimin de önü kesilmiş oldu. Bu durumda çocukların fikirleri, yaratıcısız formatlanıyor. Tesadüf ve abesiyet üzerinden kâinatı anlatırsanız, dinsiz bir bilinç oluşturmuş olursunuz. Kâinatın oluşumunun kendiliğinden gerçekleştiğine inanır. Yaratıcı fikrinde birleşen bir eğitim sistemi üretilmeli.”dedi.

Aydınlarımızda bir dindarlaşma gözlemlediğini de anlatan Ümit Şimşek, Ayhan Songar ve Haluk Nur Baki gibi isimlerin çabalarıyla meseleye ışık tutulduğunu ve daha rahat konuşulduğunu hatırlattı ve dinleyicilerden gelen dinî soruları yanıtladı.

Beyazıt Ramazan Sohbetleri, Kadir Gecesi’ne dek her gün saat 18.00’de Beyazıt Camii yanındaki sohbet çadırında birbirinden değerli yazarlarla dinleyicilerini bekliyor

Kaynak: moralhaber.net