Kainatta her şey bizi iman etmeye çağırıyor

Kainat iman deyip sesleniyor! Varlık iman deyip sesleniyor! Her şey imanı söylüyor. İman sağlam bir marifeti gerektirir. İman çekirdeği üzerinde marifet neşvu-nema bulur. Allahı hakkıyla takdir edemediniz bilemediniz bilemezsiniz! siz nereden bileceksiniz! Ey varlığı her şeyden daha ayan olan Ey şiddeti zuhurundan gizli olan Allah’ım seni hakkıyla bilemedik!

Hz. Muhammed (s.a.v)şöyle diyor “Onu idrak edememeyi kabul etmek, tam idraktır. İnsan O’nu hisseder, her şeyde ayan beyan görür. Ama idrak edemez! Çünki Ona mütenahidir! Çünki insan mütenahidir. Çünki insanın duyguları, insanın aklı, insanın idraki, insanın hisleri sınırlıdır. Sınırlı aletlerle sınırsız ihata edilemez”. 

Kandan irinden deryaları geçmek için, dikenli yollardan yürüyebilmek için, o dikenleri ayağımıza batırmadan havalardan gidebilmek için marifete ihtiyacımız var! O’nu çok iyi bilmeye, O’na münacata, O’nun kapısının tokmağına dokunmaya ihtiyacımız var! Dualarla, münacatlarla, yakarışla O’nun kapısının tokmağına dokunalım! Seccadelerimizi döktüğümüz gözyaşlarıyla ıslatalım! Sonra alıp o seccadelerimizi ateşlerin üstüne sıkalım. Mahşerde cehennem kıvılcımlarını sağa sola saçarken Hz.Muhammedin eline bir şişe gözyaşı verilecek ve O bu ateşleri onlarla söndürecek!

Dua edelim Allah kalbimizi marifetiyle doldursun! O’na muhtaç olanların günahlarını bir an önce silsin. O’na teslimiyet imandır! Demekki imanı doruğunda yakalayamamışız! Yani Allah’ı işlerimize vekil tayinedememişiz! Hasbunallahu ve nimel vekil insanlarda ve ruhlarda söylenememiş! İyi bilinememiş! O’nu iyi bilince sonsuz bir güç kazanacağız. Zira Allah’ı tanıyan ve bilen her türlü huzursuzluk karşısında cehennemleri dahi cennete çevirir. Zira Allah’ı bilen O’na teslim olan kainata meydan okuyabilir! Yani destanlar yazanlar bunlarla kavga veriyor. Tamamen teslim olacak izzetle ölmeyi zilletle yaşamaya tercih edecek!

Allahın izdinde, Allah yolunda izzetimi korurum, izzetimle ölürüm ama kafirin önünde zelil olarak yaşamam diyecek ve karşı koyacaktır! Bunu iman yaptırır insana! Ama insanın o seviyede o marifeti kazanması lazımdır. O seviyede o marifet kazanılamayınca dünya ağır basar.  Allah’ın teklifleri kulak ardı edilir. Gelecek emirleri biz vicdanlarımızla duyamayız. Allahu  Teala bir ayetinde Resulüne söyle söylüyor“gökte ve yerde ne varsa hepsi Allah’ındır. Şu gök ve yer mülk olarak Allah’ındır. Nizam olarak Allah’ındır. Ahenk olarak Allah’ındır. Kainat bir nabız gibi atıyorsa Allah’ın elinde atıyor. Her şey Allah’ındır. İçinizde neyi açığa vurursanız, ve aleme duyurursanız ondan ve sakladığınız her şeyden dolayı Allah sizi hesaba çekecek!”

Yorganı başınıza çektiniz kötü hülyalara daldınız içinizden geçen bu kötü şeylerin hesabını Allah size soracak! Birine baktınız, gözünüz ilişti , kötü duygular içinizde tutuşmaya başladı Allah bunun  hesabını soracaktır sizden. Birine kötülük yapmayı düşündünüz. Allah bunun hesabını soracaktır! Aklımızdan geçen şeyden dolayı Allah’a hesap vereceğimiz şuur ve mülahazasıyla adımlarımızı atmalıyız.”

Ama ayet iner inmez rengi benzi atmış sahabiler teker teker mescidden içeri girmeye başlarlar. Baygın baygın düşecek halde hareket ediyorlardı.Herkes ayaklarının bağı çözülmüş gibi çöküyordu! Halden anlayan çoktan anlamıştı! Ne istiyorsunuz diyordu Hak Nebi! Dilleri tutuldu konuşamadılar. Bir zaman sonra aralarından biri ayağa kalktı: “Ya Resulallah Allah’ın bize farz kıldığı namaz, oruç , zekat bunlardan gücümüz yettiğine gücümüz yetiyor. Ama bu ayete vallahi gücümüz yetmeyecek!”

“Allah ne kadar büyük ise siz ne kadar küçükseniz o kadar korkun!” ayeti nazil olunca alınların asır tuttu dizleri nasır bağladı! Ashab of dememişti! Allah hallerine acıdı ve “şimdi gücünüz yettiğince”demişti! “ Gücünüz yettiğince O’ndan korkun!” her şeye dayanan ashab diyorduki buna gücümüz yetmiyor ya Resulallah! Ama Allah Resulu kaşlarını çattı: “sizden evvelki iki kitabın, Hristiyan ve Yahudilerin demek istediği gibi mi demek istiyorsunuz! Evet Allah’ım emirlerini duyduk ama baş kaldırıyoruz mu demek istiyorsunuz!!” ettikleri laftan bin pişman olmuşlardı! Başlarını eğmiş ölüm bile olsa Allah’ın emirlerine evet diyecek kadar marifete sahiptiler. insan içinden geçeninde hesabını verirse nasıl olur onun hali! Allah Resulü şöyle buyurdu “Allah’ım işittik ve itaat ettik! İşittik ve itaat ettik!

Cihan yangınlarla dolsa dahi, yangınlar başımızı sarsa dahi, cehennemlere koysanda, iflahımızı kessende işittik ve itaat ettik! Çünki senden kaçılamaz. Senin affını mağfiretini diliyoruz Allah’ım!” Kütür kütür etti belleri bir ağır yükün altında çatır çatır çatladı!..“Bir kimse bir kötülük yaparsa mutlaka onun karşılığını görecek! Allah’tan gayrı ne bir yardımcı ne de bir dost bulamayacak” Hz. Ebubekir bu ayeti duyunca “kendimi belim kütür kütür kırılıyor gibi hissettim” diyor. Öyle bir halde giriyor ki huzura Allah Resulu soruyor “ya Ebubekir nedir bu halin senin böyle?” cevaben diyorki “ey Allah’ın Resulü içimizde hangimiz vardır ki bir fenalık yapmış olmasın! Bizim halimiz nice olur..” Allah Resulü diyorki “senin dediğin kafirler içindir. Müminlere ise Allahu Teala yaptıkları ile çektirdiklerini, günahlarına keffaret sayar ve ak pak çıkarsın huzuruna!”Allah’ın emirleri karşısında duyarlı olmamız gerekiyor. Allah’la irtibatımızı koruduğumuz sürece Rabbim bizi terk etmeyecek! Ama bu irtibatı kavi tutmak gerekir! Gerektirdiği gibi bilemiyor, takdir edemiyor, azametiyle vicdanımızda duyamıyor ve bir de O’nu her şeyimizle sevemiyoruz! En sevdiğimiz birisini andığımızda burnumuzun kemiklerinin sızladığı gibi sızlatamıyoruz! 365 günlük senenin bu kadar günün içinden, bu kadar gecelerin kaçında bir aşıkın bir maşuka alaka ve muhabbet duygu havası içinde başımızı seccadeye koyduk! Allah’ım seni vuslat arzusu ile o kadar özledim ki kemiklerim sızlıyor ve ne zaman bu vuslat hasıl edecek diye ağladık! kaç gecemiz böyle oldu?.. Rabb’e  hisler dökülmüş, seccade duyulmadık laflara şahid olmuş bir gecemiz varmı?..Yoklayın vicdanlarınızı, yoklayın kulluğunuzu, var mı?                   

Paylaşan: Abdülkadir Haktanır

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: