Kalem

Yaratan Rabbinin adıyla oku. O insanı bir kan pıhtısından yarattı. Oku! Rabbin sonsuz kerem sahibidir. O Rab ki kalemle yazmayı öğretti. İnsana bilmediği şeyleri öğretti. (Alak Suresi,1-5 ayetler)

Kalemin  yazmak ve çizmek için kullanılan araç olduğunu hepimiz biliyoruz. Kalem tutma, anaokulundaki ve ilköğretimdeki en temel ve önemli konular arasındadır. İlkokula başladığımızda kurşun kalemi tutmayı öğrenerek yazı yazmaya öğrenmeye başlarız. Bu ölünceye kadar devam eder.  Bilmediğimiz şeyleri kalemle yazarak öğreniyoruz. Hayatımızın ilerleyen safhalarında  kalemler çeşitlenir, dolma kalem, tükenmez kalem, kırmızı kalem, çeşit çeşit renklerdeki kalemleri hayatımızın değişik safhalarında kullanırız. Teknolojinin gelişmesiyle  bilgisayarların ve telefonların tuşları da kalemin görevini yapmaktadırlar. Artık çoğumuz kalem olarak bilgisayarı ve  cep telefonlarını kullanmaktayız.

‘Alim unutur kalem unutmaz,’ ‘söz uçar, yazı kalır.’ Yazdığımız şeyleri unutmayız. Unuttuğumuzda yazıya bakarak hatırlarız. Ne kadar zeki olursak olalım, hafızamız ne kadar güçlü olursa olsun, öğrendiğimiz bilgileri bir ömür boyu aklımızda tutmak mümkün değildir. Bu sebeptendir ki yazı icat edilmiş ve bazı şeylerin unutulup kaybolmasının önüne geçilmiştir. Örneğin binlerce yıllık bilgiler, yazı sayesinde hiç bozulmadan bizlere ulaşmıştır. İnsanlık bu gün gelinen ilmi ve teknolojik gelişmeyi kaleme, yazıya borçludur. Gündelik hayatımızdaki eylemleri ifade ederken kalemin önemini görmezden gelemeyiz.. Örneğin aldığımız veya verdiğimiz bir borcu unutmak mümkündür. Oysa alacağını, vereceğini yazan, kaydeden kişide yanılma olmaz. Kişi unutsa bile yazdığına bakarak onu eksiksiz bir şekilde hatırlayabilir.

Yazmanın, ders çalışma konusunda da önemi büyüktür. Yazarak çalışan öğrencilerin, bilgileri daha iyi öğrendiği ve hafızada tuttuğu bilinmektedir. İnsan bildiklerini eksiksiz yazdığında başarısına başarı katmasına zemin hazırlar. Yazmanın, kalemin önemi bu kadar büyükken, bu nimetten faydalanmamak akıllı insanların harcı değildir. Unutmak istemediklerimizi hafızamızda kalıcı hale getirmek istiyorsak, hesaplarımızda kitaplarımızda yanlış yapmak istemiyorsan bilgilerimizi yazıya dökmeli böylece gerektiği zaman hatırlamalıyız.

Bizim tarihimizde çok güzel deyimler, tanımlar vardır. Muhteşem Osmanlı medeniyeti, her şeyden önce bir terbiye manzumesi vücuda getirmiştir. Günümüze kadar yansımalarını gördüğümüz bu sistem, toplumda sosyal barışı ve huzuru sağlamıştır. Meselâ ‘kalem efendisi’ o güzel tabirlerdendir.

Kalem efendisi, Osmanlı imparatorluğunda katip karşılığı olarak kullanılsa da daha çok eli kalem tutan, yazarlık hevesinde olan ve bu alanda eser veren insanlar için kullanılırdı. O vakitlerden günümüze kalemine sadık, onunla barışık  insanlar için kullanılan bir tabirdir.

Daha düne kadar yazmak denilince akla kalem, mürekkep, dik, bitişik ve eğik, süslü yazmak geliyordu, teknolojinin gelişmesiyle bunların yerini bilgisayar, ipad ve cep telefonu klavyelerinin aldığını görüyoruz.

Kalemle yazma ve el yazısı, öğrencinin yazma becerilerinin gelişimi, kişiliği, yazıya verdiği önem, temiz ve titiz yazma gibi konularda ipucu vermektedir.  Bu durum öğretmenin öğrencilerin el yazılarını tanımasına, ev ödevlerini el yazısından hareketle kontrolüne yardım etmektedir. Wisconsin Üniversitesinden bir grup araştırmacı, kalemle yazmanın metin üretmeye ve zihinsel becerileri geliştirmeye önemli katkılar sağladığını belirlemiştir. Öğrencilerin kalemle klavyeye göre daha hızlı yazdıkları, yazılarında kendilerini daha iyi ifade ettikleri ve çok daha özgün düşünceler dile getirdikleri tespit edilmiştir. Bu araştırmalara göre yazarken parmak hareketleri beynin düşünme, dil ve hızlı bellek gibi çeşitli bölümlerini harekete geçirmektedir. Bu durum öğrencilerin yapıcılığını arttırmakta, düşüncelerini kağıda aktarma ve kendilerini daha iyi ifade etme becerilerini geliştirmektedir. (14 Ekim 2014 Hürriyet) Çocuklarımız eğitim  hayatlarına devam ederken onları okumaya, yazmaya; duygu ve düşüncelerini kalemle yazmaya, günlük tutmaya teşvik etmeliyiz. Çünkü düşünmeyen, okumayan, yazmayan; bilgisayarın, akıllı telefonların esiri dijital bir gençlikle karşı karşıyayız.

Kalem bazen keskin bir bıçak, bazen uzlaştırıcı bir alet ve bazen de her alanda ilerlemeyi sağlayacak bir nesnedir. Ona hangi misyonu yüklersek etkisi o yönde olur. Bu yüzden kalemimizi kullanırken kin, öfke kusmamalıyız. Sevgiyi, kardeşliği,  barışı, paylaşmayı, tefekkürü yazmalıyız. Kalemimiz her zaman kin ve nefretten arındırılmış, iman süzgecinden geçmiş, adil, topluma doğru  mesaj veren, haktan hukuktan ayrılmayan düşünceleri yazmalıdır. Kalem doğru bilgiyi dağıtmalıdır. Kalemimizden dedikodu, beddua, iftira, fitne, ayrıştırıcı kelimeler dökülmemelidir. Dostluğumuza, kardeşliğimize, aile bağlarımıza zarar vermemelidir. Kalem sorumluluktur. Kalemi kullanan bu sorumluluğun hesabını vereceğini unutmamalıdır.

Kur’ân-ı Kerîm’in altmış sekizinci suresi, Kalem suresidir. Adını ilk ayetteki “kalem” kelimesinden alır. “Nûn” ve “Nûn ve’l-kalem” olarak da adlandırılır. Sure, ‘Nun. Kaleme ve yazmakta oldukları şeylere yemin olsun ‘ ayetiyle başlar. Kaleme ve yazıya yemin edilmesi Kur’an’ın okuma ve  yazmaya verdiği öneme işaret eder. 1-7. ayetlerde inkârcılar tarafından Hz. Peygamber’e (sav) yöneltilen iftiralara cevap verilerek onu aşağılamak ve gözden düşürmek isteyenlerin iddiasının aksine Resûlullah’ın mecnun olmadığı ve yüksek bir ahlâka sahip bulunduğu vurgulanır; kimin çarpılmış, akıldan yoksun kalmış olduğunu yakında herkesin göreceği belirtilir.
Bu surede, Allah’ın insanlığa mesajı, Kendisine kulluk ilkelerini kalemle yazdırarak kalıcı olmasını, sürekli hatırlanmasını ve insanlığın hiçbir mazerete mahal bırakmamasını istiyor, bunlar üzerine yemin ederek olayın çok ciddi bir iş olduğunu vurguluyor. Kalemle yazılan son ilahi mesaj Kur’an sizin hayat nizamınızdır. Sakın bunlardan gaflet etmeyin, bunları yazı ile kayıt altına alın hayatınıza geçirin ve tüm insanlığa iletin, mesajı hepimize…

Kalem ve yazı bizlere Kur’anı okumak, yaşamak  ve tebliğ etmek sorumluluğu ile birlikte, tüm amellerimizin yazı ile kayıt altına alınıyor olduğunun şuuruyla yaşamamızı sağlamalıdır. Çünkü,  Kader kalemi her şeyi kayıt altına alarak yazmaktadır. İnsanın ömrü boyunca işlediği iyi-kötü amelleri, Kirâmen Kâtibîn melekleri tarafından yazılmaktadır.

Yüce Allah kudret ve kader kalemini öylesine kusursuz kullanır ki gözle göremediğimiz mikroskobik alanlarda muazzam rakamlar ve detaylar saklar. Örneğin atomun çekirdeğinde kainattaki en büyük kuvvet saklı. Minik bir tohumda devasa bir ağaca dair tüm bilgiler kodlu. Yine çıplak gözle göremediğimiz kar tanelerinin her biri bir diğerinden farklı ve her biri birer sanat harikası. Kainatta ise Güneş ile Dünya arasındaki uzaklık, atmosferdeki gazların insan yaşamına en uygun oranları, güneş ışığının özelliklerinin fotosentez için uygunluğu, gece ve gündüzün oluşumu, suyun canlı yaşamına olan uyumu, hayvanların, bitkilerin, dağların, bulutların, hücrelerimizin ve her birindeki DNA’nın yapıları; tümü birbirinden ayrı ve tümü muhteşemdir…

Şu an etrafınızdaki insanlara bir bakın ve özelliklerinin neler olduğunu bir an için düşünün. Boyları, göz ve saç renkleri, seslerinin tonu gibi tüm bilgiler, her birinin DNA’larında kayıtlıdır. Bilgi bankası DNA, vücuttaki hücrelerin yapıları ve ihtiyaçları hakkındaki bilgileri içerir. Bedenimizin eksiksiz bir plan ve projesi her hücremizin çekirdeğinde bulunan DNA’larımıza yazılarak kayıt altına alınmıştır.

Bediüzzaman, her şeyin bir sınırı olduğunu, o şeyin o ölçü ile bağlandığını, Kader kaleminin her şeye bir miktar ve o miktara göre bir kalıp verdiğini, Feyyaz-ı Mutlak’tan aldığı feyze olan kabiliyetinin o kalıba göre olduğunu söyler.

“Güzel bir çiçeğin dakik programını, küçücük bir tohumunda toplamak, büyük bir ağacın hayatındaki bütün amel sayfalarını küçücük bir çekirdekte manevi kader kalemiyle yazmak; nihayetsiz bir hikmet kalemi işlediğini gösterir.”(Sözler, 10. Söz)

“Nakkaş-ı Ezeli gözümüzün önünde kışın beyaz sayfasını çevirip, bahar ve yaz yeşil yaprağını açıp, yeryüzü sayfasında üç yüz binden fazla çeşit mahlukatı kudret ve kader kalemiyle en güzel şekilde yazar. Birbiri içinde birbirine karışmaz; beraber yazar birbirine mani olmaz. Teşkilce, suretçe birbirinden ayrı, hiç şaşırtmaz, yanlış yazmaz.” .”(Sözler, 10. Söz)

Mehmet Abidin Kartal

www.NurNet.org

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: