“Kısas”ta Hayat Vardır!

Ülkemizin gündemi çok çabuk değişiyor. Her gün değişik bir gündem maddesini tartışmaya başlıyoruz. Son zamanlarda başbakanımızın ortaya attığı idamın gerekliliği ile ilgili sarf edilen sözleri dikkatle dinliyorum. Çok farklı görüşler ortaya atılıyor. Özellikle televizyonlarda bu konuyu ele alan aydınların çoğu idama karşı tavır alıyor. Bu tavrına dayanak olarak batı toplumlarının çoğunda idamın olmadığını gösteriyorlar. Ben şahsen bu görüşlere katılmıyorum. Halkın da benim gibi düşündüğüne inanıyorum.

Bir vatandaş olarak bir çok insan gibi, medeniyet ile idam cezası arasında bağlantı kuran- sözüm ona- aydın kesimine katılmıyorum. Bana göre bir kişinin işlemiş olduğu cezanın ağırlığına göre idamı hak ediyorsa idam cezası ile cezalandırılması  gerekir. ABD’de ve Avrupa Birliğinde bazı ülkelerde suçun mahiyetine göre  idam cezaları uygulanmış ve şimdide uygulanmaktadır.

Yüce kitabımız Kuran-ı kerimde de bu idam cezasının yani kısas cezasının uygulanabileceğine dair açık ayetler  vardır.

Bu cezaların dayanağı olarak Kuran-ı Kerim de geçen bazı ayetler  şunlardır:

Bakara 178.ayeti :

‘’Ey iman edenler! Öldürülenler hakkında size kısas farz kılındı. Hüre karşı hür, köleye karşı köle, kadına karşı kadın kısas edilir. Ancak öldüren kimse, kardeşi (öldürülenin vârisi, velisi) tarafından affedilirse, aklın ve dinin gereklerine uygun yol izlemek ve güzellikle diyet ödemek gerekir. Bu, Rabbinizden bir hafifletme ve rahmettir. Bundan sonra tecavüzde bulunana elem dolu bir azap vardır. ‘’

Bakara 179.ayeti :

‘’Ey akıl sahipleri! Kısasta sizin için hayat vardır. Umulur ki (bu hükme uyarak) korunursunuz.’’

Ayetlerde anlaşıldığı gibi Kısas, aynıyla karşılık vermek demektir. İslâm hukukunda ise, kasten ve haksız yere bir kimsenin canına kıyma ya da bedenine veya uzvuna zarar verme suçlarını işleyen kimselerin, verdikleri zararın aynıyla cezalandırılmaları demektir. Bu ayette kısas, “cana can” kuralını ifade etmektedir. Mâide suresinin 45. ayeti, kısasa tabi suçları topluca belirtmektedir. İlgili şahsın vazgeçmesi halinde kısas diyete dönüşür. Hıristiyanlıkta adam öldürenin affedilmesi, Yahudilikte ise, mutlaka kısasa tabi tutulması esastı. İslâm, diyet uygulaması ile orta yolu getirmiş oldu.

Kısasta hayat olduğuna dair bir çok örnek verebiliriz. Uzağa gitmeye gerek yok.Özellikle çevremizde yaşanan kan davalarının devam etmesi buna en iyi örnektir. Yakın zamanda Mardin ilinde Bilge köyünde kan davası nedeniyle bir katliam yaşandı. Eğer bir kişi birisini öldürdüğünde  öldüren kişiye hapis cezası değil de kısas cezası uygulansa kan davasının sürmesi engellenirdi.

Kısasın uygulanmasına gelince ise öldürülen kişinin yakınlarına iki tercih hakkı sunulur:

1.Tercih: Ölenin ailesinin isteği doğrultusunda eğer maktulun ailesi kısas isterse katile devlet eliyle kısas yani idam cezası uygulanarak kan davasının sürmesi engellenir.Bir nevi maktulün öcü devlet eliyle alınmış olur.

2.Tercih: Öldüren kişinin, ölen kişinin ailesine diyet ödemesi.Bu yöntem de yöremizde genelde aşiretler arasında uygulanmaktadır.Fakat devlet eliyle olmadığı için çoğu zaman gereği tam olarak yerine getirilememektedir.Öldürülen kişi  güçlü bir aileye veya aşirete mensup ise çoğunlukla ölenin ailesi hem diyetini alıyor hem de daha sonra öcünü alıyor.Böylece kan davası devam ediyor.

Vermiş olduğum örnekte olduğu gibi eğer bu kan davalarında kısas uygulansa dava başlamadan biterdi. Çünkü devlet ya kısas yolu ile  yada diyet yolu ile maktulun hakkını katilden alırdı. Kan davası da sürmezdi.Kan davası ile gelecekte olabilecek ölümlerin yolu kesilir ve bu insanların hayatlarının devamı sağlanırdı.Böylece” kısasta hayat vardır.”ayetinin hükmü de yaşanmış olurdu.

Başka bir örnek vermek gerekirse yüz kızartıcı suçlarda kısas cezası uygulansa bu suçlar toplumda bu kadar fazla olmazdı.Yani birçok  küçük çocuğa tecavüz edip onları öldüren bir caniye idam cezasını uygulamazsanız ve  bu insan bozması canavarı hapiste besleyip daha sonra dışarı salarsanız.Sokaktaki çocukların hayatlarını tehlikeye atmış olursunuz.

 Sonuç olarak bazıları çeşitli nedenlerle idam cezasına karşı olabilir. Fakat buna karşı çıkarken kendi düşündüğü şeyleri sanki bütün toplum düşünüyor diye genel konuşmamalı. Çevrenizdeki insanlara sorsanız bu televizyonlarda idam cezasına karşı çıkan insanlar gibi düşünmediklerini görürsünüz. Sokakta herhangi bir insana idamın gerekliliği ile ilgili bir soru sorun. Size idamın geri gelmesi gerektiğini söyleyecektir.

Hasılı kelam bir baba bir anne olarak düşünelim.Kendimize soralım. Eğer birisi küçücük çocuğumuzu hunharca katlederse biz onu bağışlar mıyız? Yoksa bu caninin idamını mı isteriz? Bu soruya vicdanını dinleyerek verilecek  bir cevap idamın gereklimi ? yoksa gereksiz mi ? olduğunu açık bir şekilde ortaya koyar.

Hamit Derman

www.NurNet.Org

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: