Kıssaları nasıl okuyalım?

Kur’ân-ı Kerim’in önemli bir kısmı, kıssalardan, yani önceki kavimlere ait ibretli vak’aların özlü bir şekilde anlatımından meydana gelir. Hattâ, Kur’ân’ın en önemli mesajlarının kıssalarda olduğunu söylemek dahi mübalâğa olmayacaktır. Ancak, kıssalardan istifade edebilmek ve onlardaki mesajları kavrayabilmek için bazı önemli şartlar vardır.

Birincisi: Bu kıssalar, gerçek hadiselerdir. Âyetlerde ve sahih hadislerde bu hadiselerden ne kadarı nakledilmişse, başka kaynaklardan birşeyler karıştırılmadığı takdirde bunların muhakkak surette cereyan etmiş gerçek hadiseler olduğu bilinmelidir.

İkincisi: Bunlar her ne kadar dış görünüşüyle geçmiş zamana ait olaylar ise de, mânâ itibarıyla güncelliği hiçbir zaman kaybolmayan ve eskimeyen gerçekleri içerirler. Kıssada anlatılan hakikat, o gün için Musa, Harun, Firavun, Hâmân, sihirbazlar, v.s. şeklinde cereyan etmiş olabilir; fakat bu mânâ, değişik zamanlarda ve değişik toplumlarda, daha başka isimler altında da cereyan etmektedir ve edecektir. Neyzen Tevfik’in mısraları bu gerçeği özlü bir şekilde dile getirir:

Hadisatı oku her an, o zaman geçti deme
Habil’i Kabil’i sağ belle, basiretle geçin
Asl-ı kanun-u tabiatta tagayyür yoktur
Vak’a tebdil-i kıyafetle gelir her gün için.

Üçüncüsü: Geçmiş ümmetlerin, kitaplarına yaptıkları ilâveler yüzünden yoldan çıktıklarını unutmamalıyız. Kur’ân ve Hadis, kıssaların özünü bize aktarmış, ders çıkarmamız gereken hususlarda bir eksik bırakmamıştır. Eğer insan kıssalardan çıkarılması gereken ibret dersleri yerine sadece merak saikiyle birtakım gereksiz ayrıntıların peşine düşecek olursa, kendisini yoldan çıkaracak ve Kur’ân’ın mesajından uzaklaştıracak hurafelerin kucağına atılmış olur. Unutmamak gerekir ki, “Nuh’un gemisi hangi ağaçtan yapıldı? Hz. Musa’nın ayakkabısı hangi hayvanın derisinden idi? Hz. Süleyman’ın kıssasında konuşan karıncanın adı neydi?” gibi anlamsız sorulara dikkatleri yönelten, “Zülkarneyn atını Ülker yıldızına bağlardı” gibi akıl almaz iddialarla kıssayı bütün ciddiyetinden soyutlayan hikâyeler, maalesef Kur’ân kıssalarının anlaşılması önünde büyük bir engel teşkil etmiştir.

Kıssalara nasıl yaklaşılması ve onlardan nasıl ders çıkarılması gerektiğini bize öğreten âyetlerden biri de şöyledir:

Elbette o peygamberlerin kıssalarında akıllı kimselerin çıkaracağı dersler vardır. Bu Kur’an uydurulabilecek bir söz değildir. O kendinden önce gelen kitapları doğrular, her şeyi iyice açıklar, iman eden kimselere de doğru yolu gösteren bir rehber ve rahmettir.[1]

Bu âyet, Kur’ân’ın bize “her şeyi iyice açıkladığını” bildiriyor. Onun için, gerek Kur’ân âyetlerinde, gerekse Kur’ân’ı açıklamakla görevli bulunan Peygamberimizden bize gelen sahih hadislerde bildirilen ayrıntılar, ibret almak isteyecek kimse için yeterli ayrıntılardır. Gayretimizi bu noktalar üzerinde yoğunlaştırmak, Kur’ân’ın kıssalarından yararlanabilmek için gerekli olan en önemli bir şarttır.

[1] Yusuf sûresi, 12:111.

Bu yazı, M. Ü. İlahiyat Vakfına ait Çamlıca Yayınlarında yayınlanan Namaz Sureleri Tefsiri adlı kitabımızdan alınmıştır.

Ümit Şimşek