Konuşma tarzı, insanın kişiliğini ortaya çıkarıyor…

Dini konularda, ahiret, ölüm, cennet, cehennem ve namaz ile ilgili uygun olmayan espiriler ve açıklamalar yapmak, fıkralar anlatmak bir çeşit dinsizlik propagandasıdır.

İnsanı tanıtan en önemli özelliklerden biri konuşma tarzıdır. Hayata bakışı, inancı, fikir, görüş ve düşünceleri, insanın sözleriyle anlaşılır. Kalpte hissedilenler, zihindeki gizli düşünceler, istekler, idealler, hedefler ve korkular konuşmalara yansır. İnsanları birbirine tanıtan, dost kılan konulardan biri, sohbetleridir.

Kur’an’ın haber verdiği konuşma ve ahlak özellikleri samimiyetle uygulandığında ise saygılı ve hikmetli her söz kalplerde çok güzel etki oluşturur. İnsan, Allah’a sığınarak, samimi olmaya niyet ederek duygularını konuşmalarına aktardığında, oluşan ortam da samimi olur.

İnsan yaratılışı gereği, karşısındakini rahatsız etmeyen, samimi, saygılı ve alçak gönüllü bir üslupla edilen sohbetten büyük zevk alır. Görüşler farklı da olsa saygılı bir üslupla konuşmak, olumlu etki uyandırır, gerçek dostluğa zemin oluşturur.

Kişinin sürekli kendi doğrularını öne çıkararak, saygısız bir üslupla konuşarak bilmişlik yapması, rahatsızlık verici ortamlar oluşturur. Bu üslup, karşı tarafta son derece itici bir izlenim uyandırır. Baskın çıkacak şekilde, karşısındakinin sözünü keserek, hatta konuşma hakkı tanımayarak konuşmak, cehalet göstergesidir ve dinleyenler açısından eziyettir.

Uzmanlık gerektiren konular dışında, sohbete herkes katılmalı, görüşlerini açıklamalıdır. “Ben daha iyi biliyorum; o bilgisiz, konuşmasın” gibi düşünceler son derece yanlıştır. Diğerine oranla daha az şey biliyor da olsa bazı insanlar, Allah’ın lütfettiği hikmetle olayların herkesin bilemeyeceği karmaşık yönlerini fark edebilir. Konuyla ilgili detaylı bilgi sahibi olan kişi ise detaylarda boğulmuş ve konunun hikmetli yönlerini görememiş olabilir. Bu nedenle, her insanın fikrini açıklaması, yeni bakış açıları ortaya çıkarabilir.

Sohbet ortamlarında  konuşanı dinlememek, aynı anda ve tartışır bir üslupla konuşmak, sıkça rastlanılan davranışlardır. Televizyonlardaki tartışma programlarında bunun örneklerini görmek mümkündür. Kendi dalında uzman kişiler dahi zaman zaman kaba ve saygıdan uzak bir üslupla konuşurlar. Birçoğu, yüksek sesle ve büyüklenerek kendi sözlerini kabul ettirmeye çalışır. Dahası birkaç cümleyle özetleyebileceği konuyu, birkaç saate yayarak dinleyenleri sıkar.

Birçok insan, bir konuda ne kadar derin bilgiye sahip olduğunu ortaya koyabilmek için, dinleyenlerin hiçbir işine yaramayacak pek çok gereksiz konuşma yapar. Kimi zaman da kısa birkaç cümleyle anlatabileceği bir konuyu, iki-üç saatlik bir konuşmanın içinde boğar. Bu gibi konuşmalar karşıdaki kişinin kalbinde istenen etkiyi uyandırmadığı gibi aynı zamanda insanı sıkar. Hiç kimse böyle insanları dinlemekten hoşlanmaz.

Peygamberimiz (sav) de bir hadislerinde, gereksiz konuşmayla ilgili şu şekilde buyurur: “Allah’ın zikri dışında kelamı çok yapmayın. Zira, Allah’ın zikri dışında çok kelam, kalbe kasvet (katılık) verir. Şunu bilin ki, insanların Allah’a en uzak olanı kalbi katı olanlardır.” (Tirmizi, Zühd 62, (2413). (5891)

Samimi inanan insanlar ise açık ve anlaşılır konuşurlar. Gereksiz konuşmazlar; üste çıkmak, son sözü söylemek gibi nefsani amaçlar gütmezler. Kur’an ahlakından kaynaklanan üslupları nezaketlidir; sakin bir ses tonuyla konuşur, karşılarındaki insana öncelik tanırlar. “… Her bilgi sahibinin üstünde daha iyi bir bilen vardır.” (Yusuf Suresi, 76) ayeti gereği mütevazı tavırlar sergilerler.

Dikkat edilmesi gereken konulardan biri de din ve kutsallar ile ilgili espriler ve alaycı sözlerdir. Bu şekilde konuşan kişinin sözü hemen kesilmeli, saygıya uygun olmayan esprinin yanlışlığı  anlatılmalı ve kişi kesinlikle uyarılmalıdır. Dini konularda espri, fıkra ya da alaylı bir söz karşısında gülmek, aynı yanlışa ortak olmak anlamındadır. Kur’an bu konuda inananları birçok ayetle uyarır.

O, size Kitap’ta: “Allah’ın ayetlerinin inkar edildiğini ve onlarla alay edildiğini işittiğinizde, onlar bir başka söze dalıp geçinceye kadar, onlarla oturmayın, yoksa siz de onlar gibi olursunuz” diye indirdi. Doğrusu Allah, münafıkların ve kafirlerin tümünü cehennemde toplayacak olandır. (Nisa Suresi, 140)

Dini konularda, ahiret, ölüm, cennet ve cehennem ile ilgili uygun olmayan espriler ve açıklamalar yapmak, fıkralar anlatmak bir çeşit dinsizlik propagandasıdır. Müminler böyle bir hataya ortak olmaktan titizlikle sakınırlar. Bu yönde saygısız üslup kullananları samimiyetle uyarmak, Kur’an ahlakına uygun olan davranıştır.

Sonuç Olarak;
Müminler karşılaştıkları insanların, dünya hayatında kendileri için yaratılan imtihanın bir parçası olduğunun bilincindedirler. Kur’an ahlakını gereği gibi yaşamaya, insanlara güzel sözle yaklaşmaya ve insanların sözlerine en güzel şekilde karşılık vermeye çalışırlar.

Birbirine sevgi ile yaklaşan müminlerden birbirine muhabbet geçer; kalplerine ferahlık gelir. Sohbet ortamlarında söylenen onore edici, şevklendirici, cesaret ve ümit verici bir söz, samimi ve dürüst bir konuşma çoğu zaman çevredeki maddi nimetlerden çok daha önem taşır. Allah, cennette, müminlerin huzur dolu ortamlarda karşılıklı sohbet ettiklerini bize haber verir. Allah’ın cennetine kabul ettiği salih kullarıyla sohbetin yanı sıra her türlü yalandan, boş ve olumsuz konuşmadan uzak olmak, müminler için çok büyük nimet ve çok büyük bağıştır.

İçinde, ne ‘boş ve saçma bir söz’ işitirler, ne bir yalan. Rabbinden bir karşılık olmak üzere yeterli bir bağış(tır bu). (Nebe Suresi, 35-36)

Peygamberimizin (sav) hadislerinde müminlerin dünyadaki samimi sohbetlerinin ahirette de devam ettiği bildirilir. Cennette müminlerin kendi aralarında sohbet ederlerken dünya hayatında yaptıklarını anımsadıklarından bir hadiste şöyle bahsedilir:

“Ehli cennet, cennette karar kıldıklarında kardeşlerden bazıları bazılarını görmek isterler. Birinin sediri diğerinin sedirine, berinin de ötekinin sedirinin yanına gider. Onlar buluşunca her ikisi de yaslanır ve dünyada aralarında olan şeyleri karşılıklı konuşmaya başlarlar. Birisi şöyle der: “Ey kardeşim, hatırlar mısın biz dünyada falan mescitte iken Allah’a dua etmiştik, İşte Allah da bizi bağışladı.” [Ramuz el-Ehadis-1, s. 29/12]

Fuat TÜRKER

www.nurdergi.com

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: