Köprüler Kurmak…

Dere, çay, nehir, vadi ve denizleri birbirine bağlayan boğazlar gibi  geçilmesi güç bir engelin iki kıyısını bağlayan veya herhangi bir engelle ayrılmış iki yakayı birbirine bağlayan veya trafik akımının, başka bir trafik akımını kesmeden üstten geçmesini sağlayan yapılara köprü diyoruz.. .

Köprülerin bir çok çeşitleri vardır. Ahşap köprüler, Taş köprüler, Demir ve çelik köprüler, Betonarme köprüler, Çelik köprüler, Kiriş köprüler, Kemer köprüler, Asma köprüler, Hareketli köprüler…Köprüler gelişmenin, medeniyetin bir göstergesidir. Tarihi süreç içinde köprü teknolojisi gelişerek günümüze kadar gelmiştir. Teknoloji sayesinde bugün asma köprüler yapılmaktadır. Bu köprüler insanların maddi dünyalarını bağlarken,  ruh dünyalarına kapılar açıyor, gönülleri birleştiriyorlar. Köprülerin esas fonksiyonu, manevi dünyaları, ruh dünyalarını birleştirmeleri, kaynaştırmalarıdır. Gönül köprüleri, sevgi köprüleri, kardeşlik köprüleri, yardım köprüleri…

Köprü den bahsedip Mimar Sinan’dan söz etmezsek haksızlık yapmış oluruz. Mimar Sinan, çağını aşan teknikleri ve bilimsel uygulamaları kullanarak sosyal meselelere  mimarlık boyutunda çözümler getirmiştir. Yaptığı uygulamalar bu anlamda oldukça ilginçtir. Su kemerleriyle uzaklardan getirdiği içme suyunu Taksim’deki kuleden tazyikli olarak tüm İstanbul’a dağıtmıştır (taksim etmiştir).Mimar Sinan’ın getirilen suları bugünkü Taksim meydanından, İstanbul’a dağıtması, taksim etmesi, buraya Taksim adının verilmesine sebep olmuştur. Mimar Sinan’ın çok sayıda köprü inşa ettiği bilinir. Sinan eserleri arasında adları geçen köprülerinin bugünkü Türkiye sınırları dışında kalan ikisi haricinde diğerleri Marmara Bölgesi’nde bulunur. Büyükçekmece Köprüsü, birbirlerine yapay adalarla eklemlenen dört parçalı sistemi ve 638 metrelik uzunluğuyla önemli bir mimari eserdir. Sinan’ın tezkirelerinde, gerekse döneminin tarihi kayıtlarında özellikle vurgulanmıştır. Büyükçekmece Gölü üzerindeki köprü, dünyada göl üzerine yapılabilmiş tek köprüdür Mimar Sinan’ın kendi mührü Büyükçekmece Köprüsü üzerinde kazılıdır.

Mühür şöyledir:

El fakirul – Hakir Ser Mimaranı Hassa
(Değersiz ve muhtaç kul, Saray özel mimarlarının başkanı)

Sinan, olgun başak misali doldukça eğilebilmeyi, mütevazi olmayı başarabilen bir şahsiyettir
Mimar Sinan, 84 cami, 52 mescit, 57 medrese, 7 okul ve darülkurra, 22 türbe, 17 imaret 3 darüşşifa, 7 suyolu kemeri, 8 köprü, 20 kervansaray, 35 köşk ve saray, 6 ambar ve mahzen, 48 hamam olmak üzere sayılamayanlarla birlikte üç yüz elliyi aşkın yapı gerçekleştirmiştir.

Osmanlı Devletinde köprülerin korunması ile bakım ve onarımından sorumlu olanları “köprücü” olarak adlandıran özel bir hizmet sınıfı meydana getirilmiştir. Devlet tarafından ya da vakıf olarak yapılmalarına bakılmaksızın köprülerin bakım ve korunmasına tayin edilmiş olan kimselere genelde köprücü adı verilmektedir.

Köprü denince ülkemizde hemen aklımıza gelen köprüler…

MALABADİ KÖPRÜSÜ: Türkülere konu olan bu köprü, Silvan ilçesi yakınlarında bulunan, Artuklu dönemi eserlerindendir. Köprü taş köprüler arasında kemeri en geniş olan köprülerden sayılıyor. Kemerlerin iki yanında kervan ve yolcuların konaklaması için odalar bulunuyor.

TAŞ KÖPRÜ (ADANA) Adana şehir merkezini ikiye ayıran Seyhan Nehri üzerindeki tarihi Taşköprü, bir Roma dönemi eseri. Roma İmparatoru Hadrianus zamanında mimar Auxentus’a yaptırılan köprü, 310 metre uzunluğunda ve 11,5 metre genişliğindedir. Orijinali 21 gözlü olarak inşa edilen köprünün bugün sadece 14 kemer gözü kalmış durumda. İlk restorasyonlar sırasında taş korkuluklar kaldırılarak yerine metal olanlar konulduysa da, 2007 yılındaki çalışmalarda taş korkuluklar ve döşemeler aslına uygun olarak yenilendi. Günümüzde Seyhan ile Yüreğir ilçelerini birbirine bağlayan Taşköprü, tarihi Saat Kulesi ile modern binalar arasında kalan Adana’nın simgesidir. Günümüzde şehir logosunu süsleyen dev taş gövdesiyle Taşköprü, taşıt trafiğine kapatılarak sadece yayalara hizmet veriyor.

UZUN KÖPRÜ (EDİRNE) Sultan II. Murat döneminde Mimar Muslihiddin’e yaptırılan ve 1443 yılında tamamlanan bu tarihi eserin inşası kayıtlara göre tam 18 yıl sürdü. Yunanistan sınırına 6 kilometre uzaklıkta yer alan Edirne’nin Uzunköprü ilçesi, Osmanlı İmparatorluğu’nun Trakya’daki ilk yerleşimlerinden biri. Ergene Ovası’na yayılan bereketli topraklarıyla ünlü ilçe, bazı kaynaklara göre dünyanın en uzun taş köprüsü olarak nitelendirilen Uzun Köprü’ye de ev sahipliği yapıyor.

GALATA KÖPRÜSÜ (İSTANBUL) İstanbul’un sembolü haline gelen Galata Köprüsü, bu şehirde hayatını  sürdüren hemen herkesin anılarını süsleyen bir mekân. Şehrin merkezine konumlanan bu nostaljik köprü öğrencilik dönemlerinin kahve kaçamaklarına, öğün arasına sıkıştırılan balık ekmek lezzetlerine, aşıkların ilk buluşmalarına tanıklık etti nesiller boyunca.“Altın Boynuz” olarak tanımlanan Haliç üzerindeki ilk köprü, Bizans tarihçilerine göre I. Iustinianus döneminde Eyüp-Sütlüce arasına yapıldı. Sonraki devirlerde Haliç’in iki yakasını birleştirmek için pek çok köprü projesi geliştirildi ama bu projeler çeşitli nedenlerden dolayı 19. yüzyıla kadar ertelendi. 1836 yılında Hayratiye adıyla Unkapanı-Azapkapı arasına yapılan köprünün ardından, İstanbul’un gelişen ticari yoğunluğunu karşılamak üzere Galata Köprüsü inşa edildi. Sultan Abdülmecit döneminde, 1845 yılında, annesi Bezmialem Valide Sultan tarafından yaptırılan bu köprü sonraki yıllarda Yeni Köprü, Büyük Köprü, Valide Köprüsü, Yenicami Köprüsü ve Güvercinli Köprü gibi farklı isimlerle anıldı.

Eski İstanbul’u simgeleyen Sultanahmet ve Kaleiçi semtleriyle, Haliç’in karşı kıyısına doğru genişleyen Karaköy, Beyoğlu ve Harbiye semtlerinin oluşturduğu yeni kent arasında farklı kültürleri de birleştiren bir köprü vazifesi gördü Galata. Haliç üzerindeki benzerleri gibi teknelerin geçebilmesi için açılır kapanır bir sistemle tasarlanan köprü, birçok kez onarımdan geçerek yenilendi. Bir zamanlar eski İstanbul’un günlük görüntülerinden olan tramvayların kampanalar çalarak üzerinden geçtiği Galata Köprüsü, 1992 yılındaki büyük yangın sonrası Balat-Hasköy arasına yerleştirildi. Yerine ise eskisinin nostaljik görüntüsünden uzak, metal donanımlı modern bir köprü konuldu..

BOĞAZ KÖPRÜLERİ (İSTANBUL) 

İstanbul Boğazı’nın incileri sayılan köprüler, Asya ve Avrupa kıtasını birbirine bağladıkları için hem Türkiye hem de İstanbul tarihinde önemli bir yere sahiptirler. İsterseniz İstanbul’daki boğaz köprülerinin yapılmasına ve yaşananlara göz atalım.

Nuri Demirağ 1931 yılında İstanbul’da Asya’yı Avrupa’ya bağlayacak Boğaz Köprüsü projesinin etütlerine başlar. CHP hükümetinin Bayındırlık Bakanı Ali Çetinkaya “Boğazın güzelliğini bozar” diye projeyi reddeder. Dönemin CHP’li Başbakanı İsmet İnönü de hiç oralı olmayınca Demirağ, “İstanbul buna muhtaçtır, ben yapmazsam çocuklarıma bırakırım” der.
Çok da sürmez. Demirağ’ın öngördüğü bu büyük ihtiyaç kendisini iyice gösterir. 1950’de DP ile tek başına iktidar olan Adnan Menderes, Nuri Demirağ’ın havada bırakılan projesinin o günün İstanbul’u için elzem olduğunu tespit ederek Karayollarından, Boğaz’a 9 ayrı yerden köprü yapmanın mümkün olduğu raporunu alır. 25 Mayıs 1960’da bir İngiliz müşavirlik firmasıyla sözleşme imzalanır. Ama iki gün sonra 27 Mayıs Darbesi olur ve projeye de darbe vurulur. Adalet Partisi’nin 1965’te tek başına iktidara gelmesine kadar proje rafta kalır. Süleyman Demirel‘in başbakanlığı döneminde, 1967’de 4 uzman mühendislik firmasına yeni bir proje yaptırılır. En uygun öneriyi yapan İngiliz firmasıyla 1968’de anlaşma imzalanır. İnşaatına 1970 yılında başlanan köprünün temel atma törenine dönemin ve aynı zamanda darbe yönetimlerinin ilk Cumhurbaşkanı olan Cevdet Sunay da katılır.

CHP ve sol medya köprü yapılmasın diye büyük bir kampanya başlatır. Türkiye’de köprü düşmanları meydana gelir. İlhan Selçuk, “Bu köprüyle ne biz övünebiliriz, ne çocuklarımız. Boğazın iki yakasında evleri olan zenginlere tüketim malları taşıyan kamyonlara yol açmak için çare: Boğaz köprüsü.derken,  Nadir Nadi ise “ Bu köprü sağcıların köprüsüdür. Boğaziçi köprüsü kel başa şimşir tarak. diye yaygarasını kopartır. CHP ağzıyla yapılan kampanyalara rağmen yapımı üç yıl süren köprü, Cumhuriyetin ilanının 50. Yılı olan 30 Ekim 1973’te hizmete girer.

Boğaz Köprüsü hizmete girer fakat artan araç sayısı ile İstanbul’un yükünü kaldıramaz. Nüfus patlaması yaşayan kente ikinci bir köprü yapılması gereklidir. Bunu icraata döken ise 12 Eylül’den sonra ANAP ile tek başına iktidara gelen Başbakan Turgut Özaldır. İstanbul’un Fetih günü olan 1985’in 29 Mayıs’ında temeli atılan Fatih Sultan Mehmet Köprüsü‘nün yapımı da 3 yıl sürer. Birinci Köprü aleyhine yapılan kampanyaların benzeri İkinci Köprü için de yapılır fakat Özal kararlığını gösterip yine bir Fetih günü olan 29 Mayıs 1988’de Asya ile Avrupa’yı ikinci kez birbirine bağlar.

Bir tevafuk mu diyelim yoksa yerli ve milli yatırımların kaderi midir bilemeyiz fakat köprülerin üçüncüsünü de, yine tek başına iktidar ve yine bir sağ parti inşa etti. Erdoğan da tıpkı Demirel ve Özal gibi bu köprüler için tüm iradesini ortaya koydu. Hatırlarsanız Gezi’de darbeye kalkışanların sözde “uzlaşma maddelerin”den biri de köprü inşaatının durdurulmasıydı.Geziciler de köprü düşmanıydı. 7 Haziran 2015 seçiminde sandıktan koalisyon çıkınca, köprü düşmanları ilk iş olarak köprü inşaatını durdurarak “3. Köprü artık iki beton kuleden ibaret” haberlerini yapmışlardı. Menderes, Özal, Erbakan ve Erdoğan çizgisinin Türkiye’nin yerli sanayisi ve milli yatırımlarına imza attığını çok iyi bilen halk son cevabını 1 Kasım 2015 te verdi.

Bu arada İstanbul- Bursa-İzmir Otoyolu Projesi’nin en büyük ayağını oluşturan İzmit Körfez Geçiş Köprüsü’nün son tabliyesini yerleştirildi.(21.04.2016)  Cumhurbaşkanı Erdoğan, İstanbul- Bursa-İzmir Otoyolu Projesi’nin en büyük ayağını oluşturan İzmit Körfez Geçiş Köprüsü’nün adının “Osman Gazi Köprüsü” olacağını açıkladı. Köprünün araç trafiğine Ramazan Bayramı öncesinde açılması planlanıyor. .

Cumhurbaşkanı Erdoğan Osman Gazi köprü açılışında, ” ‘Vakit nakittir’ demiş büyüklerimiz. İşte buyurun, ekonomi bu, ekonomiden anlamak bu. Bütün yatırımlarla beraber vakti nakde dönüştürüyoruz. Böylece eskiden 2-2,5 saatte giden bir araç aynı mesafeyi yarım saatten daha kısa sürede kat etmiş olacak… Türkiye 13 yıldır gece gündüz çalışıyor, inşa ediyor, yapıyor. Türkiye bu hizmetleri, bu yatırımları yapacak iradeye sahiptir…”

Erdoğan konuşmasının devamında özetle, “Yıkmak kolay yapmak zordur. Bugün Türkiye yapıyor. Sizler bu inşaatında çalışan gençlersiniz. Sizler eli molotofla dolaşanlardan değilsiniz. Elinde kitapla dolaşan gençlerdensiniz. Sizleri kutluyorum. 3. köprü 26 Ağustos’ta açılacak. 130 milyon vatandaşımız Marmaray tünelinden geçti. Avrasya tüneli de bitiyor. Oradan da araçlar da geçecek. İstanbul’a dünyanın en büyük havalimanını yapıyoruz. Bizim yaptıklarımıza hayalleri bile ulaşamaz. Ferhat gibi dağları deldik. Dertleri inşaa etmek değil yıkmak. Medyada aleyhimize yayınlar yapılmıştı. Bunlar yıkım ekibi. Avrupa Parlamentosu da yıkım ekibine destek veriyor” diyordu.

Başbakan Ahmet Davutoğlu, Osman Gazi köprüsü açılışında “İnşallah kadim başkentimiz İstanbul, bu projeyle İzmir’e bağlanıyor. Ama nasıl bağlanıyor biliyor musunuz? Dünyanın uzunlukta 4. büyük köprüsüyle ve 8 saatlik yolu, 3 saate indiren otoyoluyla bağlanıyor. Böylece Fatih Sultan Mehmet Han, Kocaeli’de Akçakoca ile Bursa’da Osman Gazi ile İzmir’de Caka Bey’le buluşuyor, şehzadeler şehri Manisa ile İstanbul birbirine komşu oluyor. Allah bu yolu hayırlı eylesin; bu köprüyü, gönülleri birleştiren köprü eylesin. Allah köprülerimizi, gönül köprüleriyle taçlandırsın”diyordu.

Köprüler vardır iki yakayı birleştiren, köprüler vardır acıyı, sevinci, paylaşmayı birleştiren, köprüler vardır nice aşkları, muhabbetleri birleştiren…Bütün bu birleşmeler, gönül köprüleri kurmakla gerçekleşir.

Bugün Balkanlara, Orta Doğu’ya, Orta Asya’ya, Afrika’ya gittiğimizde Osmanlı döneminde yapılmış eserler görüyoruz.

Bu dedelerimizin gönül köprülerinin göstergeleridir. Asırlar boyunca İslam’ın sancaktarlığını yapmış, İslam aleminin hadimliğini üstlenmiş bir milletin evlatları olarak, köklü tarihimiz bize bazı sorumlulukları da miras olarak bırakmıştır. Gönül köprüleri kurmak, mazlumun, mağdurun, ezilenin elinden tutmak… Bugünde dünyanın değişik bölgelerinde yapılan eserlerle, oralarda yaşayan insanlarla gönül köprüleri kuruyor, dünyayla aramıza örülen duvarları yeniden yıkıyoruz.

Köprüler önemlidir. İnşaat yapısının ötesinde iletişim dünyamıza girmekte ve şuurlu varlıklar olan biz insanlar için karşılıklı ilişkileri içinde barındırabilmektedir. Örneğin, ‘köprü kurmak’ diye bir deyimimiz vardır. İnsanların, toplumların birbirleriyle iletişim kurmaları, anlaşmaları, kaynaşmaları, paylaşmaları ‘köprü kurmakla’ gerçekleşir. Fakat maalesef  günümüzde menfaatlerin, paylaşmanın önünü almasıyla, köprü kurmak yerine ‘köprüleri atan’ duruma doğru hızla gitmekteyiz.  Nedir köprüleri atmak, girişilen, başlanılan bir işten vazgeçmeye ya da geri dönmeye imkânı kalmayacak şekilde kesin bir davranış göstermek; ilişkileri bir daha kurulamayacak biçimde bozmaktır. Kaynaşmamak, paylaşmamaktır.  Fert olarak, toplum olarak ‘köprüleri atan’ değil, ‘köprüler kuran’ olma yolunda olanlar, gönül köprüleri kuranlardır. Gönül köprüleri kuranlar barış ve huzur içinde dünyayı yaşanır hale getireceklerdir.

Köprü; kültürel, toplumsal ve sosyolojik tanımlama olarak ortak bir bağ kurma inancını da taşımaktadır. Zekat, ‘köprü kurmaktır’ gönül köprüsü zekattan geçer. Zekat, fakirleri ve zenginleri birbirine yaklaştıran, kaynaştıran, toplumda sosyal barışı, ekonomik adaleti sağlayan köprüdür. Kainatın Efendisi, Efendimiz (sav), “Zekât İslâm’ın kantarasıdır (köprüsüdür) ” buyurmaktadır. Namaz dinin direği ve kıvamı olduğu gibi, zekât da İslâm’ın köprüsüdür. Demek, biri dini, diğeri asayişi, sosyal barışı muhafaza eden İlâhî iki esastırlar. Gönül köprüleri kurmak için, zekat köprüsünden geçmek gerekiyor…Sırat köprüsünden geçmek mi istiyorsunuz, gönül köprüleri kurun, zekat köprüsünden geçin…

” Sabır, köprü gibi Cennetin sıratıdır.” Hz. Mevlana

“İnsanlar köprü kuracakları yerde duvar ördükleri için yalnız kalırlar. ” Newton

” Alem-i berzah dahi dünya ve âhiret arasında bir köprüdür. ”   Mesnevî-i Nuriye

” Bahar dahi kış ile yaz ortasında bir köprüdür. ”  Mesnevî-i Nuriye

Mehmet Abidin Kartal

www.NurNet.org