KUR’ÂN MÜSLÜMANLIĞI

KUR’ÂN MÜSLÜMANLIĞI

Tarih boyunca hak ve batıl mücadelesinde üç ehemmiyetli unsur göze çarpar: Mü’min; kâfir ve münafık.

Mü’min; iman ve itikadı, hal ve vaziyetini Allah’ın emir ve nehiylerine göre tanzim eden kişidir.

Kâfir; Allah’ın indirdiği kitablarda zikredilen iman esaslarını kabul etmeyen, emir ve nehiylerini aldırmadan fısk u fücura devam eden şahıstır.

Münafık; indirilen dinin usul ve esaslarına inanmadığı halde kendisini ehl-i imana mümin olarak takdim eder lakin kâfir arkadaşlarına dönünce hakiki hüviyetini izhar eder.

Âyet-i kerimenin sarahatiyle “Ehl-i imanla karşılaştıkları vakit bizler, sizler gibi iman edenleriz, derler. Büyük şeytanları olan kâfir dostlarına vardığında ise biz itikad ve inançta sizlerle beraberiz, derler. Müslüman olarak kendimizi tanıtarak müminleri kandırıp alay ediyoruz, derler.” Bin dört yüz sene boyunca Müslümanlar kâfirlerden çok zarar gördü. Lakin münafıklardan daha dehşetli ve şiddetli zarar gördü. İslam tarihinde bilinen ilk münafık hareketi Medineli Yahudi İbn-i Ubey İbn-i Selul hareketidir. Muhammed sallallahu aleyhi vesellemin etrafında halka kurarak mü’min görünmüş; ehl-i imanı hak yoldan saptırmak için Kuba Mescidi’nin hemen yanı başında Mescid-i Dirar denilen camiyi inşa etmişti. İslam’a sokulan hurafe, küfür ve nifakın ilk tohumları bu mel’un mekânla başlamıştı.

Aba ve ecdadından ilham alan asrımız münafıkları da dedelerini aratmayacak derecede tehlikeli zehirlerini Müslüman cemiyete akıtmaya devam ediyor.

Bu münafık cereyanların başında “Meal Müslümanlığı” gelir.

Var mı Allah’ın kitabında davalarına dair herhangi bir delil, hayır, kesinlikle yok. Muhammed sallallahu aleyhi vesellem’in sahih sünnetinde var mı, o da hayır. Sahabe, tabiîn, tebeü’t-tabiîn, eimme-i müçtehidin ve cümle selef-i salihînden böyle bir hurafeyi kabul edip de inanan tek bir Müslüman var mı, o da hayır.

Şu ilhâdî mezhebin hulasa iddiaları nelerdir?

Efendim Buhari, Müslim ve bunun gibi hadis kaynaklarında bulunan hadisler aklımıza uymuyor, sonradan yazıldığından çoğu uydurma ve yalandır. Hadislere tabi olmak gibi bir mecburiyet yok. Sahabe-i kiram da ilm u irfan bakımından bizden faklı değil. Müctehid imamlar da dini esasları anlayamamış. Allah’ın kitabı Kur’ân-ı Kerîm apaçık bir kitabdır ve bize kâfîdir başka kaynak kabul etmiyoruz.”  Mülhidlerin efkâr-ı habîsesi bundan ibaret…

Kimdir bu taife-i beşer?

İlahiyat veya muhtelif fakültelerde eğitim görmüş, efkâr-ı bâtılayı kabul derecesine göre doktor veya profesörlüğe terfi etmiş lakin tamamını bir araya toplasanız A-4 kâğıdının ön tarafına eli ayağı düzgün tek bir Arabî makale yazamayacak derece ulum-u Arabiyyenin cahili; tefsir, hadîs, fıkıh, belâğât, ulum-u’l-Kur’an, ulumu’l-hadis, âyatu’l-ahkâm, ehadîsu’l-ahkâm gibi İslamî ilimlerin de Fransızı olan neferler.

Efendim Kur’ân apaçık bir kitaptır dolayısıyla her kes onu gayet iyi anlar o yüzden herhangi bir aracıya lüzum yok.” Beyler, hadise anlattığınız gibi değil. Âyetin sarahatiyle Kur’ân بِلِسَانٍ عَرَبِيٍّ مُّبِينٍ  “Arabî açık bir lisanla” indirilmiş, Türkçe olarak değil.   Basit bir Arapça makaleyi okuyup anlayacak herhangi ilmî bir seviyeniz yok. Arap gençlerle konuşurken el kol hareketleriyle vaziyeti idare etmeye çalışıyorsunuz. Arş’tan indirilen ve bin dört yüz seneden beri belâgâtıyla mu’cize olan ve kıyamete kadar mu’cizeliğini sürdürecek olan Arabî bir Kur’ân’ı nasıl anlayıp hüküm çıkaracaksınız?

Peki nedir şu tayfanın kaynakları?

1- İsmet İnönü devrinde Fransızcadan Türkçeye çevrilen “Kur’ân tercümeleri” ve o Fransız kaynaklardan intihal yapılarak ve de yeni safsatalar ilave edilerek piyasaya sürülen MEALLER.

2- İslam’ı tahrif etmek maksadıyla Yahudi veya Hristiyan din adamları tarafından yazılan ancak halktan tepki almamak için kişiye adres teslimi yapılan İLHADÎ TEFSİRLER.

F.Gülen ve ilahiyatçı kardeşlerinin Kur’ân tefsiri unvanı altında Müslüman ahaliye takdim ettiği eserlerin tamamı ilhadî tefsirlerden iktibas edilmiştir.  

3- Muhammed sallallahu aleyhi vesellemin sünnetini izale etmek maksadıyla Yahudi veya Hıristiyan müsteşrikler tarafından hazırlanan, fakat üzerine “İslamoğlu, Müslümanoğlu” gibi şatafatlı İslamî isimler yazılarak neşredilen MÜSVEDDELER. Mısır’da Ebu Reyye ve Türkiye’de maruf ilahiyatçılar.

4- Kur’ân-ı Kerim’in açık beyanına binaen tamamı Cennetlik olan Sahabeye küfreden, onları itibarsızlaştırmaya çalışan ŞİÎ DİN ADAMLARININ yazdığı uyduruk eserler, vs…

5- İngiliz iblislerin Müslüman beldelerde özellikle Şii taife arasında bulunan münafıkları eğitip İslam aleyhinde piyasaya sürdüğü UŞAKLAR. Cemaleddin-i Afganî ve ona tabi olan mahalli casuslar.

İddia ediyorum; şu ehl-i zındıkanın aramıza sokmak istediği “Kur’ân Müslümanlığı” namındaki keyfi ve küfrî safsatanın dayandığı muteber hiçbir İslamî kaynak yoktur.

Mezkur tabaka-i beşerin esas maksadı nedir?

وَأَنزَلْنَا إِلَيْكَ الذِّكْرَ لِتُبَيِّنَ لِلنَّاسِ مَا نُزِّلَ إِلَيْهِمْ âyetinin sarîh mânâsına binâen Resûl-ü Ekrem sallallahu aleyhi vesellem’in esâs vazifesi: Kur’ân âyetlerini şerh ve îzâh etmek sûretiyle evâmir-i Rabbâniyye’yi ins ve cinne tâlîm ve teblîğ etmektir.

Kur’ân’ı şerh ve îzâh etme vazifesi verilen Muhammed sallallahu aleyhi vesellemin sahih sünnetini bertaraf etmek ve ondan ders alan sahabe-i kirâm’ı devre dışı bırakarak Allah’ın kitabını; din düşmanlarının emir ve tavsiyeleri muvacehesinde yeniden tanzim ve tahrîf etmektir.

Elemanların yaptığı iş de budur zaten. Herifler Kur’ân’dan başka kitap kabul etmeyiz derler fakat her berisinin affedersiniz eşek yükü kadar yazdığı kitap var. Hani Kur’ân’dan başka kitap kabul etmiyordunuz? Madem Kur’ân kâfi ve vafîdir, niçin ehl-i İslâm’ı hak yoldan saptırmak için Yahudilerden ilham alarak onlarca kitab yazıyorsunuz biraderler?

Fethullah Terör Örgütü liderinin “Kur’ân’dan İdrake Yansıyanlar” isminde iki ciltlik kitabı “Kur’ân Müslümanlığının” isim konulmammış şeklidir. Her iki cildini başından sonuna kadar ilmi bir edayla okuduk. Tefsir yaptığını iddia ettiği âyetlerin tamamında Allah’ın kelamı üzerinde felsefe yaparak inkâr ettiğine, İslam’ı tahrîf maksadıyla Yehud ve Nasaranın efkâr-ı küfrisini İslam olarak neşrettiğine, Âdem aleyhisselamdan Muhammed sallallahu aleyhi veselleme kadar Kur’ân’da ismi geçen cümle enbiya aleyhimusselâmı itibarsızlaştırarak inkâr ettiğine şahit olduk.

FETO, tefsir yaptığını iddia ettiği ayet-i kerimelerle alakalı hadis-i şerifleri asla nazara vermez. Hadis diye zikrettiği metinler ya eski zaman münafıkları tarafından uydurulan metindir veya bizzat kendisi var olan sahih metin üzerinde Yahudinin efkâr-ı batılasına muvafık bir hale getirerek ilaveler yaptıktan sonra kitabına alır.  Bu mevzuyu İFSADIN İÇ YÜZÜ isimli kitabımda uzun uzun bahsetmiştim.

Sahih sünneti inkâr eden kâfir olur mu?

Sadece Kur’an-ı Kerîm’i kabul edip de Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’in sünnetini kabul etmemek muasır tabirle “Meal Müslümanlığı” yüzde yüz küfürdür, ilhaddır, Allah’ın kitabında zikredilen yüzlerce âyet-i kerimenin inkârıdır, şöyle ki: يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا أَطِيعُوا اللَّهَ وَأَطِيعُوا الرَّسُولَ وَأُولِي الأَمْرِ مِنْكُمْ فَإِنْ تَنَازَعْتُمْ فِي شَيْءٍ فَرُدُّوهُ إِلَى اللَّهِ وَالرَّسُولِ إِنْ كُنْتُمْ تُؤْمِنُونَ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الآخِرِ ذَلِكَ خَيْرٌ وَأَحْسَنُ تَأْوِيلاً “Ey îmân edenler! Allah-u zu’l-Celâl’a itaat ediniz. O’nun Resûlü Muhammed sallallaha aleyhi veselleme itaat ediniz. Ulu’l-emirlere de. Herhangi bir şeyde ihtilâfa düştüğünüz vakit; Allah-u zu’l-Celâl ve O’nun Resûl’ü Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’i hakem kabul edip mürâcaat ediniz, şâyet Allah’a ve âhiret gününe inanıyorsanız…” İnanmıyorsanız Cehennem’e kadar yolunuz var!..

Âyet-i kerimenin nassında beyan edildiği gibi Allah-u Teâlâ ve O’nun Resûlü aleyhissalâtu vesselâma itaat etmek şarttır. Allah’tan murad; O’nun kitabında beyan edilen emir ve nehiyleridir. Resulünden murad; Muhammed sallallahu aleyhi vesellem ve O’nun sünnetidir.

Yehud ve Nasaranın efkâr-ı küfrisinden neş’et eden “Kur’ân Müslümanlığı” şayet makbul bir dava olsaydı Allah: “Ey îmân edenler sadece bana itaat ediniz” buyurur, biz de hiç düşünmeden emrine itaat ederdik. Halbuki âyet-i kerîme hem Allah’a mutlak itaati emreder hem de Resûlü aleyhissalatu vesselama mutlak itaati emreder.

Aynı âyetin devamında “herhangi bir şeyde ihtilâfa düştüğünüz vakit; Allah-u zu’l-Celâl ve O’nun Resûl’ü Muhammed sallallahu aleyhi vesellem’i hakem kabul edip mürâcaat ediniz, şâyet Allah’a ve âhiret gününe inanıyorsanız…” şeklinde beyânla Kur’ân’ı kabul edip de hadîs-i şerifi kabul etmemenin küfür olduğunu beyan eder.

Ehl-i zındıkadan sadır olan ve hadîs-i şerifi izâleyle meydana getirilmek istenilen “Kur’ân Müslümanlığının” kesin küfür olacağına dair Allah-u zu’l-Celâl şöyle buyurur: إِنَّ الَّذِينَ يَكْفُرُونَ بِاللَّهِ وَرُسُلِهِ وَيُرِيدُونَ أَنْ يُفَرِّقُوا بَيْنَ اللَّهِ وَرُسُلِهِ وَيَقُولُونَ نُؤْمِنُ بِبَعْضٍ وَنَكْفُرُ بِبَعْضٍ وَيُرِيدُونَ أَنْ يَتَّخِذُوا بَيْنَ ذَلِكَ سَبِيلاً * أُوْلَئِكَ هُمُ الْكَافِرُونَ حَقًّا وَأَعْتَدْنَا لِلْكَافِرِينَ عَذَابًا مُهِينًا “Muhakkak ki, Allah-u zu’l-Celâl ve O’nun Resûlleri aleyhimusselâm’ı inkâr eden yahudiler; Allah’a îmân ile Resûlleri arasındaki îmânı ayırmak isterler: Kur’ân’ın bir kısmını îmân ve tasdîk eder diğer kısmını ise inkâr ederiz derler. Yahudilikle İslâmiyet arasında yeni bir dîn meydana getirmek isterler. İşte böyle şeytânî bir yola tevessül eden neferler, kâfirlerin tâ kendileridirler…

Şeriat ulemasının bu husustaki görüşleri

İshak İbn-i Rahaveyh: “İlmi esaslar çerçevesinde sıhhati kesin olan Nebi sallallahu aleyhi vesellem’in sahih hadisini inkâr eden adam kâfir olur.”

Muhaddis Celaleddin-i Suyutî, Miftahu’l-Cenne fi’l-İhticaci bi’s-Sunne isimli eserinde “Usul-u hadisin kaide ve esasları muvacehesinde sabit olan Resulü Ekrem aleyhissalatu vesselamın kavli veya fiili sahih sünnetini inkâr eden kâfir olur, İslam dairesinden tamamıyla çıkar, kıyamet gününde Yahudi ve Hıristiyanlarla beraber haşr olur.”

Allame İbn-u’l-Vezir, El-Avasım ve’l-Kavasım isimli kitabında: “Sahih olduğu bilindiği halde Nebi sallallahu aleyhi ve sellemin hadisini tekzib etmek küfürdür.”

Bediüzzaman Said-i Nursi: “O zatın sünneti, harekâtı, iktida edilecek en güzel numunelerdir ve takib edilecek en sağlam rehberlerdir ve düstur ittihaz edilecek en muhkem kanunlardır… Sünnete ittiba etmeyen, tembellik eder ise hasaret-i azime; ehemmiyetsiz görür ise cinayet-i azime; tekzibini işmam eden tenkid ise dalalet-i azimedir.” Türkçe ifadeyle  küfürdür.

Hulasa: Kur’ân, mutlak bir surette Muhammed sallallahu aleyhi vesellem ve onun sünnetine ittibaı emreder, lakin “biz sadece Kur’ân’ın hükümlerini kabul ederiz” diyen herifler, Kur’ân-ı Kerîm’in bir kısmını kabul edip diğer kısmını inkâr ediyorlar. O hâlde Allah’ın kitabına tam tamına muhalif olan bir cereyana “Kur’ân Müslümanlığı” değil de İngiliz Müslümanlığı denilse daha uygun olacağı inancındayız. Amerikan Müslümanlığını da bir sonraki yazıda ele alacağız inşallah…

Muhammed Kahtavî

Kaynak: NurdanHaber.com

 

www.NurNet.Org

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: