Kurşunların İsabet Etmediği An

Bir gün Üstad, Emirdağ’da zile basar. Zübeyir huzuruna girince:

‘’Hemen acele sağlam bir sepet bul getir, kapaklı olsun’’der.

Hemen koşup Üstad’ın istediği sepeti bulup getirir:

‘’Bu kitapları içine koy, iple sağlam bir şekilde bağla!’’

Zübeyir Ağabey, kitapları sepete yerleştirip sıkıca bağlar.

Hemen ardından bir ziyaretçi çıkagelir:

‘’Ben çaldırandan geliyorum. Üstad’ı ziyaret etmek istiyorum ‘’der

Zübeyir Ağabey: ‘’Üstad’ım, böyle biri geldi; sizi selam vermek istiyor.’’

‘’Hemen gelsin’’der. Gelen ziyaretçiye:

‘’Kardeşim, tam zamanında geldin. Benim İran’da bir talebem var. Oranın en büyük alimlerindendir.

Bu sepete ona verirsin’’der. O zat ders ve talimat aldıktan sonra:

‘’Peki Üstad’ım’’ deyip ayrılır.

Epey zaman sonra bu zatın bir arkadaşı Üstad’ı ziyarete gelir. Üstad, emanetin yerine varıp varmadığını sorar. O zat, olan biteni anlatır:

‘’O arkadaş koşucu bir atı vardı. Heybesini bir tarafına Risale-i Nurları, diğer tarafına yiyecekleri yerleştirip İran’a doğru yola çıkmış. Tam hududu geçeceği sırada jandarmalar kendisini görmüş. Durması için ateş etmişler. Atını mahmuzlayıp uçar gibi gitmiş. Bu sefer yaylım ateşine tutmuşlar. Kurşunlar, sağından solundan vızır vızır geçtiği halde hiçbiri isabet etmemiş. Halbuki ölüm ihtimali yüzde yüz. İran’daki o zatı bulmuş, emanetleri teslim etmiş. O zat 70-75 yaşlarındaymış. Çok memnun olmuş. Dönüşte sınırın başka bir yerinden girmiş.’’

Nur’un Büyük Kumandanı / İhsan Atasoy

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: