Kuru Laf’a Karnımız Tok!

Vakta ki mazi derelerinde hükümferma olan garaz ve husumet ve meyl-üt tefevvuku tevlid eden hissiyat ve müyulat ve kuvvet idi. O zamanın ehlini irşad için iknaiyat-ı hitabiye kâfi idi. Zira hissiyatı okşayan ve müyulata tesir ettiren, müddeayı müzeyyene ve şaşaalandırmak veyahut hâile veya kuvve-i belâgatla hayale me’nus kılmak, bürhanın yerini tutar idi.

Fakat bizi onlara kıyas etmek, hareket-i ric’iyye ile o zamanın köşelerine sokmak demektir. Herbir zamanın bir hükmü var. Biz delil isteriz, tasvir-i müddea ile aldanmayız.[1]

 

Eski zamanda, esasat-ı imaniye mahfuzdu, teslim kavî idi. Teferruatta, âriflerin marifetleri delilsiz de olsa, beyanatları makbul idi, kâfi idi.

Fakat şu zamanda dalalet-i fenniye, elini esasata ve erkâna uzatmış olduğundan, her derde lâyık devayı ihsan eden Hakîm-i Rahîm olan Zât-ı Zülcelal, Kur’an-ı Kerim’in en parlak mazhar-ı i’cazından olan temsilâtından bir şu’lesini; acz u za’fıma, fakr u ihtiyacıma merhameten hizmet-i Kur’ana ait yazılarıma ihsan etti.

 Felillahilhamd sırr-ı temsil dûrbîniyle, en uzak hakikatlar gayet yakın gösterildi.

 

Hem sırr-ı temsil cihet-ül vahdetiyle, en dağınık mes’eleler toplattırıldı.

Hem sırr-ı temsil merdiveniyle, en yüksek hakaike kolaylıkla yetiştirildi.

Hem sırr-ı temsil penceresiyle; hakaik-i gaybiyeye, esasat-ı İslâmiyeye şuhuda yakın bir yakîn-i imaniye hasıl oldu. Akıl ile beraber vehim ve hayal, hattâ nefs ve heva teslime mecbur olduğu gibi, şeytan dahi teslim-i silâha mecbur oldu.[2]

İnsan olarak herbir şeylerle alakadar olması fıtratın mıknatıs gibi çekmesiyle alakadardır. Buna delil ise; “insanın mahiyeti ulviye, fıtratı câmia..”[3] insanın mahiyeti içyüzü manasına gelen mahiyeti ise çok yüksek bir gaye için – Allah’a birer ayna olması – yaratılmıştır.

On sekiz bin alemden bahsedilir. Bu alemler her an insanla insan da farkında olmadan bilmeden o alemlerle alakadardır.

Bu alemleri bize davet eden ise alakadar olduğumuz kimselerin hadiselerin insana tesir etmesidir. Bu tesirler ise ya meyil ya kuvvet suretiyle olmaktadır. Son asra kadar insanları irşad için ikna edici tarzda bir konuşma kafi gelebilmekteydi. Bu ikna edici konuşma ise delile dayanmayan sözlerden ibaretti. Bu konuşma ise iddia edilen dava ve maksadı süslü ve şaşalı göstermek belagata sarılmaya çalışılırdı. Bu o zamanın insanlarına kafi gelebilirdi.

Lakin eski hikmet olarak tabir edilen felsefenin ve maddi ilimlerin insan zihnini tahrib etmesi sebebiyle delilsiz sözler ne kadar mukni de olsa bir yere kadar insana kafi gelebilmektedir.

Asrın mihmandarı veya müezzin-i ahirzaman olan Bediüzzaman Said Nursi’nin okuduğu ezan-ı Muhammedinin (a.s.m.) kavli sözleri konuşması ise Risale-i Nurla Tezahür etmektedir.

Risale-i Nur Küliyatının şahs-ı manevisi hem insanları belagatla zihinlerine hakikatleri yaklaştırmakta ve kuru sözle kalmayıp delillerini akli ve mantıki delillerle o hakikatın akıl, kalp, ruh, hayal, sırr, hafa, ahfa, vicdan, a’sab, heva gibi letaife yazarak adeta o hakikatı latifelere mıhlayarak o hakaikin buralardan sökülmesi mümkün olmamaktadır. “Kimin haddi var, elini oraya uzatsın ve o kuvvetli ipleri çözsün.”[4]

Her zamanın bir hükmü vardır kaidesince Ahirzamanın insanları şek ve şüphe vartalarından kurtaran ancak ahirzamanın müezzin-i a’zamı olan Bediüzzaman Said Nursinin Okuduğu Felah çağrısı olan Risale-i Nur Külliyatıyla hem hal olmak içtimai ve itikadi ve ameli harekatını bununla tanzim etmektir.

Lakin başka defterleri ve hesap olan kimse daire içine zahirde dost olarak girmesiyle insanları aldatmak yoluna girmektedir.

Bizleri allı pullu sözlerle kandırıp “dava değil dava içinde bürhan”[5] olan Bu asar-ı bergüzideden bizleri uzaklaştırmak için çalışıyorlar. Bazı kimselere makam-ı kazib yaparak bu yalancı sun’i makam etrafında bu makama kuvvet verip insanları Risalelerden ve bilhassa hareket tarzımız olan lahikalardanda uzaklaştırarak insanları aldatıyorlar.

Gelecek vaad eden kimseleri tesbit edip Risale-i Nurdaki falane olan hizmetinden tasfiye yolunu tutmaya gidiyorlar. Hatta öyle bir yere geliyor ki bu iş üstadımın varisini bile tasfiye etmeye cür’et ediyorlar. Bunu yaparken de o iftiralar havada uçuyor. Bu vekil-i Bediüzzamanı tasfiye planı her dem geçerli olmuştur.

Saftirik kimseler o makam-ı kazibe kapılarak bana sen iftira ediyorsun böyle bir şey yok derse ona derim ki;

hayat-ı içtimaiyede çok tecrübelerle mahiyeti bilinmeyen, benim vârislerim GENÇ SAİD’LERİN BİR KISMINI NUR’UN ZARARINA İFTİRALARLA ÇÜRÜTEBİLİRLER diye o telaştan bu ehemmiyetsiz hayatımı ehemmiyetle muhafazaya çalışıyorum. Hattâ yanımda bir rovelver varken, ikinci bir kuvvetli rovelver daha tedarik etmeye lüzum gördüm.”[6] Burada üstadım ne diyor bunu gösteririm. Çok dikkat etmek gerekiyor. Gövde içine girmiş olan kurtlar hizmete zarar veriyor. “Hiçbir müfsid ben müfsidim demez. Daima suret-i haktan görünür. Yahut bâtılı hak görür. Evet, kimse demez ayranım ekşidir. Fakat siz MEHENGE VURMADAN ALMAYINIZ. Zira çok silik söz ticarette geziyor.”[7] Bunu söyleyen müezzin-i Ahirzaman Bediüzzaman’a kulak verelim yoksa halimiz harab olacaktır. Misali çok. Elinde mihengi olmayanlara veya miheng nedir diyenlere, İstikamet isteyen, aldanmamak isteyen şu 4 şeye dikkat etsin ve 4 şeyi miheng yapsın.

 

  • Lübbü bulmayan, kışır ile meşgul olur.
  • Hakikatı tanımayan hayalâta sapar.
  • Sırat-ı müstakimi göremeyen, ifrat ve tefrite düşer.
  • Müvazenesiz ve mizansız olan çok aldanır, aldatır.[8]

“Zira çok silik söz ticarette geziyor.”[9]

 

“Hadd-i evsatı gösterecek, ifrat ve tefriti kıracak yalnız felsefe-i şeriatla belâgat ve mantık ile hikmettir.”[10]

Bu yazıları neden yazıyorsun? Denilirse şayet derim ki:

– “Üssülesas-ı Meslekim; ifrat ve tefrit ile hakaik-i İslâmiyete sürülen lekeleri temizlemek ve o elmas gibi hakikatlarına saykal vurmak..”[11]

 

“Ya Rab! Zarar bana dokundu, lisanen zikrime ve kalben ubudiyetime halel veriyor.”[12] Hizmetimize darbe vuruyor bu kurtları hizmetimizin kalbiden temizle! Zamanbu Duayı yapmak zamanıdır..

Muhammed Numan ÖZEL

www.NurNet.org

[1] Muhakemat ( 36 )

[2] Tarihçe-i Hayat ( 203 )

[3] Sözler ( 642 )

[4] Şualar ( 362 )

[5] Mektubat ( 376 )

[6] Emirdağ Lahikası-2 ( 14 )

[7] Münazarat ( 14 )

[8] Muhakemat ( 49 )

[9] Münazarat ( 14 )

[10] Muhakemat ( 27 )

[11] Muhakemat ( 50 )

[12] Lem’alar ( 8 )

Sende yorum yazabilirsin