Manadan Mahrum Müenneslerin Hali

         İnsanlığın yarısını teşkil eden hanımların haklarını korumakla yükümlü olan erkeklerdir. Onlara lazım olan eğitimi vermek ȃileden başlar ve eğitim öğretim yerlerinde devam eder. Bütün bu eğitim yerlerinin bilgi alma mecburiyeti: Kȃinatı ve insanı yaratanın kanununa bağlı kalmakla mükelleftirler. Bu kanun hükmü kıyamete kadar hükmü geçerli olması icab eder. O da Kur’anı Kerimdir. Kur’anı Kerimin hükümlerine uyanlar her iki hayatlarını cennet yapma şansını taşıyorlar. Yok kendi kafalarının bilgilerine dayanıp, ona göre iş yapmaya kalkışanlar tam ȃksine: Cehennem ateşi gibi acı bir azabı hak ederler.

         Bir fabrikanın işçisi oranın müdürünün emrine uymayı ve ona itaat etmeyi kendine mecbur hisseder de: Kendini hiçten yoktan yaratan Allahın Kanununa uymadan yaşayıp, kendi nefsine uyarsa? Bize göre bu işi  kafası çalışmayan gafil olandan başkası bunu yapamaz. Bizim mantığımız diyor.

         Bunun için her zaman dediğim gibi, gene derim: İmansız insandan iyilik beklemek aptallıktır. Hiç bir kimse menfaatsiz hiç bir iş yapmaz.  Mademki bu böyledir, o zaman, o insan imansızdır, öldükten  sonra Allahın va’d ettiği cennet gibi mutlu bir hayata inanmıyor. O kimse dünyada menfaat beklemediği kimseyi sevmez. O insan öz kardeşini bile, menfaati için sever. Menfaati bittiği yerde onun için kardeşlik de biter.

          Bu sebepten huzursuz huzur evlerini imansızlar icad etmişler. İmanlılar için o iş çok farklıdır. Düşünün? evladı küçük iken, anne onun rahatı için her fedakȃrlığı yapmış. Yememiş yedirmiş.  Evladının rahatı için gecede kaç defa uykusunu bozmuş. Aman evladım acıkmasın biraz emzireyim, üşümesin falan uykusunu bozar kalkar. Babası da hakeza, evladını aç bırakmak şöyle dursun: Evladının cebi parasız kalmasın  bile ister. O evlat yaşlılıkta anne babasına bakmayacak ta, huzursuz huzur evine mi gönderecek. Bunun imkȃnı varmı? Asla ve kat’a yoktur.

         Fakat kaderin cilvesi; Dünyanın yirmi dört miliyon k.m. kareye hakim olan Osmanlı dedelerin torunları 80 sene civarında bir müddet içerisinde 24 sene Türkiyemizde Kur’an okumak yasak. Namazla alakası olmayan Kur’an Düşmanları ezana Arapça okuma yasağı getirirler, ve bu din düşmanları kimseler; Kur’an okumayı yasaklamakla beraber, Müslüman hanımlardan tesettürü de kaldırırlar. Zavallı anne askerlikten tershis olan evladının yemin törenine katılamaz. Neden? Çünkü annenin başında başörtüsü var.

         Dinini yaşama gayretinde olan Müslüman, kızını liseye gönderemiyor? Çünkü: Okulda başörtüsü yasağı var. Ecevit Beyefendi: Başörtülü kardeşimiz “Merve Kavaklıyı” mecliste: “Dışari dışarı” çığlıkları ile kovuyor. Yanlış anlamayın? İsrailden, Rusyadan bahsetmiyorum. Memleketimizin tek partili devrinde bu olmuş. O  devrinden bahsediyorum. Allahın ihsanı ile bu gün başımıza gelen bu imanlı idareciler için, biz  ne kadar şükretsek azdır.

         Gelelim ana mevzumuza. Baba olmuş beyefendilere diyorum? Mademki sizin kafanız çalışıyor hiç kimse on lira yerine sizin yüz liranızı alamıyor! size bir çay ikram edene teşekkürünüzü ihmal etmiyorsunuz, değil mi? Size Allahın verdiği evlatlar: Sakat değil kör değil aptal değil, değil mi? Bunları size hediye eden Allaha niye isyan ediyorsunuz? Uyanık iken sert bir sesle değil. Peş peşe: Üç gün, rüyada bile olsa, bir melekle ile Allah size böyle seslense: “Beyefendi! Erkek evlatlarınıza namazı, kızlarınıza namaz ile tesettürü ciddi bir şekilde emr edecekmisiniz yoksa gözlerinizi alırım dese ne dersiniz? öğretmem mi diyeceksiniz.” İmkan yok Çünkü: Komple İstanbul size verilse, gözlerinizi verirmisiniz? Peki sizin kalbinizde hiç merhamet yok mu ki: Evlatlarınızı Cehennemlik birer odun yapıyorsunuz yoksa cennet ile cehennemin varlığına inanmıyormusunuz? 

        Niye evlatlarınızı Allahın emirlerine göre yetiştirmiyorsunuz? Sakın unutmayın ki Hadisi Şerifte: Cehennemlik olan bir hanıma Allah o kadar kuvvet verecek ki: Dört tane erkeği de sürükleyerek cehenneme gütürebilecek. Başta babasını. Sonra: Eğer var idi ise abisini. Sonra: Beyini. Sonra eğer var idiyse böyük oğlunu da cehennem ateşinde yanmaları için cehenneme götürebilecek.  

 Bakın Meşhur sahabe Hz. Ömerin; anne baba olmuşlar hakkında ne diyor? “Evlatların en büyük katili onlardır ki, evlatlarına  din terbiyesini öğretmeyen, anne ve babalarıdır.”          

      Peygamberimiz a.s.m. Kızına: ” Kızım Fatıma! Babanın Peygamber olduğuna güvenme! Önümüzde öyle bir mahkeme var ki: Ben bile sana torpil yapamam, diyen Peygamberin a.s.m ın ümmetinden olanlar bundan ders alıp Şeyhlerine sakın güvenmesinler.

         Evet! Genç kız ve erkek kardeşlerim! Aklınızı başınıza toplayın. Yapın ne yapın, herkesin önünde dim dik duran o ölüme hazırlıklı olun. Bu namaz ne zaman biter sakın demeyin? Ben 82 yaşına nasıl kavuştu isem, sizin de yaşınız ilerleyip sizi de çok çabuk o mezar kapısına kavuşursunuz. Kur’an denilen O Allah’ın Kitabı bu insan makinesinin bir kullanma kılavuzudur. Orada ne yiyeceğini, ne içeceğini kiminle görüşeceğini, inceden inceye yazar. Yoksa ona göre kendinizi  hazırlamazsanız o hesap günü size çok pahalıya patlar.

         Hanım kız kardeşlerim! Madem ki siz aptal değilsiniz? süslenip yabancılara kendinizi sevdirmekle kendinizi günah bataklığına batırmayın. Siz yalınız sizin için helal olan nikȃhlı olduğunuz erkeğe kendinizi sevdirin. O başörtüsü bir ton değil, yüz gramdan fazla ağır gelmez. Ona buna bakarak başınızı açmayın sakın. Yoksa çok büyük iki zarar ile karşılaşırsınız.

1- Cennet gibi sonu olmayan bir mutluluğu kaybedersiniz

2- Cehennem ateşinde yanmak gibi bir azabı hak edersiniz.

Cehennem azabının en hafifi: ayaklarının altına bir  kor ateşi koyarlar beynin lok lok edip kaynar. unutma ki orada ölmek de yok.     

Paylaşan: Abdülkadir Haktanır

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: