MANEVİ HİZMETLERDE DÜNYA MALI

MANEVİ HİZMETLERDE DÜNYA MALI

“Tâlût, ordu ile hareket edince, “Şüphesiz Allah, sizi bir ırmakla imtihan edecektir. Kim ondan içerse benden değildir. Kim onu tatmazsa işte o bendendir. Ancak eliyle bir avuç alan başka.” dedi. İçlerinden pek azı hariç, hepsi ırmaktan içtiler. Tâlût ve onunla beraber iman edenler ırmağı geçince, (geride kalanlar) “Bugün bizim Câlût’a ve askerlerine karşı koyacak gücümüz yok.” dediler. Allah’a kavuşacaklarını kesin olarak bilenler (ırmağı geçenler) ise şu cevabı verdiler: “Allah’ın izniyle büyük bir topluluğa galip gelen nice küçük topluluklar vardır. Allah, sabredenlerle beraberdir.” [1]

     Hizmetlerin hedefi rıza-yı ilahidir. Bu gaye ile yola çıkıpta yoldan savrulanların durumunu Furkan-ı Hakimde Rabbimiz anlatıyor. Talut (as), Musa (as)’dan sonra gelen bir nebidir. Döneminin deccalı ve zalimi olan Calut ile mücadele ve mücahade etmiştir. Talut (as)’a ittiba eden mücahitler toplandığı zaman dönemin nebisi (as) onlara hitap etti. Düşmanla karşılaşmaya giderken bir ırmaktan geçileceği ve o sudan bir avuçtan başka içilmemesi gerektiği vehakeza söyledi. Nebi (as)’ın dediği gibi ırmağa gelince çokları o ırmaktan içtikçe içti ve yürüyecek bir halleri kalmadı. Peygamber ordusu, deccal ordusuna karşı sayıca azınlığa düştü lakin mücahitler sayıca üstün olan düşmana galip geldi. O su içip şişenler ise mücahitlere ayak bağı olup, bir parça ümitsizliğe sebep oldular.

     Bu kıssayı biz kendi alemimize tatbik edecek olursak karşımıza bakalım tefekkürümüzde ne çıkacaktır.

     Talut (as) biziz.

     Mücahitler ise, akıl, kalb, ruh vs. latifelerimiz ve kuvalarımızdır.

     Calut ise, nefsimiz ve onu tahrik eden her şeydir.

     O ırmak ise, dünya malı metaıdır.

     Bir avuç olan su, insan hayatına ve hizmetlerine kifayet edecek olan helal ve meşru miktardır.

     İçtikçe içenler ise, dünya malına hırs ile “hel min mezit” daha yok mu diyenlerdir.

     Ordudan ayrılanlar, inkisar-ı hayale düşenlerdir.

     Bizler de hizmetimizi ifa ederken, dilencilik yapmamalıyız. Hizmetimiz dünya metaı ve bunun içinde ki mamelaik için değildir. Bizim gayemiz Hizmettir, hakkı anlatmaktır deyip bunun için şöyle bir bina yapmalıyız, bu araçları almalıyız diyorsa adımız gibi kat’i bilmeliyiz ki bunları söyleyen kimseler Talut (as) ise Calut savaşında ırmaktan su içip içip şişenlerdir. Bunlarla ne hizmet edilir ne de yola çıkılır. Hatta bunlarla berabersek helak olmamak için bunlardan uzak durulup mesafe konmalıdır. Hizmetimizin selameti için bunlardan ayrılıp müstakim yerler ve kimselerle irtibatımızı kavi tutmalıyız.

     Manevi hizmetlerde, maddi şeyler esas ve gaye ise o hizmet manevi değil maddi bir hizmettir. Hedef doğru lakin usul ve metos hatalı hale gelmiştir. Aklını, su içenlerle raptedenlere bu kıssa ve temsil küçük ve hakir görüleceğini tahmin ediyorum. Benim gayem hizmettir, netice ise Rabb-ül aleminindir.

     Calut’un yoluna giden ve onun safında olan şeylerde bir kaide yoktur. Çok şey onlarca mubahtır. Ama Talut (as) safında serbestiyet yoktur. Bir nizam, intizam, mizan ve muvazene vardır. Bunlara uymak gereklidir.

     Kur’an-ı Kerim, Hadis-i Şerif ve Risale-i Nurdaki isimler birer şablondur ama hadiseler gerçektir. Talut, Calut, Musa, Firavun, Hüsrev, Re’fet, Said, Deccal, Zülkarneyn.. bunlar şablondur, makamdır. Bu makamların hususiyetlerini taşıyanlar o makamın müntesibidir. Adeta küçük bir Talut, küçük bir Calut olur insan. Hadiseler genelken biz şahsımızla özleştirip ona göre tatbik etmeliyiz.

     Selam ve selamet sağ yolun yolcuları olan süeda ve ebrara, levn ve itab ise Kabil ve onun yolunun yolcularına olsun..

Muhammed Numan ÖZEL

[1] Bakara Suresi 249. Ayet meali

 

 

www.NurNet.Org

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: