Meşrebe Takılmayalım

Nefrin, hezârân nefrin, cehlin yüzüne..[1]

Cehalet ağanın, inad efendinin, garaz beyin, intikam paşanın, taklit hazretlerinin, mösyö gevezeliğin taht-ı riyasetlerinde insan milletinden menba-ı saadetimiz olan meşvereti inciten bir cemiyettir.[2]

Eğer içersinde bulunduğumuz meşrep ile bizim husûsî meşrebimiz arasında bir imtizâçsızlık söz konusu ise bunun çaresi meşveret edilmesidir. Lakin meşveretlik bir şey değil şahsi ve hususi olan meşrebimize uymuyorsa ve hizmetin esasına muhalefet varsa bunun çaresi aynı yerde kalmak değildir alternatif varsa. Çünkü aynı yerde kalınsa alternatif varken o ferde ve cemaate bir nevi azaptır. Kendi hususi meşrebine muvafık yer varsa o fert oraya gidip orada hizmete devam etmeli. zaten bir evin odaları gibiyiz. odadan salona, salondan odaya, odadan odaya geçmek gibi bakılması gereklidir.

Yoksa ben hizmeti burada tanıdım burada ne olursa olsun kalmalıyım demek ise yanlış bir düşüncedir. Ama şu var ki çevrem burada buradaki abileri/kardeşleri tanıyorum düşüncesiyle kalmak ise gene tanısın gene görüşsün herhangi bir sıkıntı yok. Görüşüp konuşulmakta hiçbir sakınca yoktur.

Zaten mesleğini meşrebine boğdurmaya çalışan kimselerden upuzak durmak gerekir. Hiçbir meslek o mesleğin bir meşrebine sığmayacak kadar büyüktür.

Mesela Nur Talebeliği vasfımızla söyleyecek olursak. Nurculuk içerisinde ki tüm meşrebler nurculuktandır; amma sadece bir meşrebi nurculuğun tamamını temsil edemez. Nurculuğun bir şua’ını, rengini temsil eder.

Tavuğun derdi civcivlerini muhafaza etmektir. Amma bizim öyle bir derdimiz yok. Herkese hitaben diyorum ki: bir mesleğe girdiniz bir meşrebine intisap ettiniz. Bir müddet devam ettin sonra çevrende var olan meşreplere de bak. Bunlara üst üste 5-6 defa derslerine katıl. Sonra düşün bak sana en münasip meşreb neresi ise oraya devam eyle. Kendi hususi meşrebine muvafık, yakın, aynısı.. bir yer vardır. Amma unutma ki mükemmel olan hiçbir yer yok. Mükemmel olan yer Cennettedir. Dünyada mükemmel yoktur. Kemale yakınlık vardır. Bizce kemalat sayılan yerler ve şeyler vardır.

Bu dediğimi yaparken her çiçekten öz almak gibi bir şey de hatadır. Aynı meslek içinde var olan meşrebler bir bardağın çeşitleri gibidir. Yani zahiri bir fark var aslında aynıdır. Mesela: Sungur Ağabey, Said Özdemir Ağabey, Kurtoğlu Ağabey, Meşveret, Yeni Asya.. bunların hepsi bu nev’dendir.

Sadece biz varız, bizden gayrı kimse istikamet üzere değildir, fırka-i naciye biziz, bize gel onlara gitme… gibi bir sürü lakırtıda bulunan kimselerden uzak durmak gerektir.

Şu da var ki birbirine aynı meşreb üzere bulunan kimseler farklı meşreblerde bulunsa da birbirileri ile sıkça görüşmekte ve kaynaşmaktadır. Meşreb gibi ani ve fani ve zahiri isme takılmıyorlar. “Çünki birbirine yakın zâtlar birbirini taklidedebilirler. Bir cinsten olanlar, birbirinin suretine girebilirler. Mertebece birbirine yakın olanlar, birbirinin makamlarını taklidedebilirler.”[3] Yani birbirimizle aynıyız sadece birileri o bizden değil, biz de onlardan değiliz gibi bir söz yersizdir.

 

Güneş tektir o güneş ise Kur’an-ı Kerimdir. Güneşten çıkan ışıklar ise Renklere inkısam edip ayrılmaktadır. Sadece kırmızı diyemez ki renk bana derler gerisi renk değildir. Bu tip sözler yersizdir.

 

“Elhasıl: Her şeyin ifratvetefriti iyi değildir. İstikamet ise hadd-i vasattır ki, Ehl-i Sünnet Ve Cemaat onu ihtiyar etmiş. Fakat maatteessüf Ehl-i Sünnet Ve Cemaat perdesi altına Vehhabîlik ve Haricîlik fikri kısmen girdiği gibi, siyaset meftunları ve bir kısım mülhidler..”[4] nurcuların ittihadını bozarak şirket-i maneviyelerini akim bırakmak peşindeler. Ya ifrata ya tefrite sokarak bunu yapmaya çalışmaktalar. Azami derecede dikkat etmek elzemdir. Yoksa dareynde şekavete sebebiyete sebep olacaktır dikkatsizlik.

Bu yazıyı neden yazdığım ise üstadımın şu tarzına/prensibine iktida etmek içindir. “üssülesas-ı meslekim; ifrat ve tefrit ile hakaik-i İslâmiyete sürülen lekeleri temizlemek ve o elmas gibi hakikatlarına saykalvurmak idi.”[5] Nurculuk saykala muhtaç değildir; ama bizleri nur talebelerinin anlayışları Risale yerine şahısların anlayışlarına uyarlanması/endekslenmesi bizlerin saykala ihtiyacını ortaya çıkartıp hasıl etmiştir.

 

Bu ifrat ile tefrit ehlinden çekilenleri yaşayanlar bilirler.

  • Hizmet namına hezimetler..
  • Hizmet namına ihanetler..
  • Sadakat namına hıyanetler..
  • Kaş yapıyorum derken göz çıkaranlar..
  • Usulü bilmeden yapılan hizmet neticesinde hasıl olan neticeyi kendine almayıp nasibi yokmuş deyip hatayı karşıya yükleyenler..

 

Dershanelerde kalan gençlerin sahsi anlayışın/ağalığın hüküm sürmesi neticesinde dershanelerden uzaklaştırılmasının sebebini nasibi yokmuş deyip o gençlerde bulan müdebbirler ise sanmasın ki o gencin istikameti kaybetmesinden mesul değildir. “kim olursa olsun, mes’uliyet dairesi olanlar, muhitinitenvir ile mükelleftir. Bir vilayet, hattâ bir memleketin saadet ve selâmeti, tenvir ve irşadı ile mükellef olanlar, elbette çok daha ziyade müteyakkız davranmak mecburiyetindedirler.”[6]

Selam ve Dua ile 

Muhammed Numan ÖZEL

www.NurNet.org

[1] Muhakemat ( 62 )

[2] Münazarat ( 13 )

[3] Sözler ( 186 )

[4] Lem’alar ( 25 )

[5] Muhakemat ( 50 )

[6] Tarihçe-i Hayat ( 29 )

 

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: