Millet Nedir, Ne Değildir?

Bir millet aynı ekolojik şartlara uyumu, birlikte yaşanan ortak duygu ve düşünce paralelinde buluşabilen topluluktur.

Ne düşüncesi, ne duyguları olmayan, çıkar amacı ile bir araya gelen insan sürüsü değildir.

Bu yüzden bir millet uzun zaman süreçleri içinde geleneksel bir yapı kazanır. Bu yapı ne kadar sağlamsa, bir anlamda tarihsel varlığı ne kadar uzun ve derinse bir millet o kadar güçlüdür.

Yine bu yüzden bir millet tarihinden, kültüründen kopartılarak yaşatılamaz. Marksist felsefenin gerçek bilmez gayretleri hiçbir sonuç vermemiş, yeniden “millet yaratma” ilkeleri hep kepazelikle sonuçlanmıştır. Acaba toparlayabilir miyiz diye Marksistler bu kez ilkel milliyetçilik çadırına dönmek istemişler, dünyanın her yerinde yeni bir kavganın temelini atmışlardır.

Bu milleti yok etmenin en sinsi ve o kadar da sağlam çâresi, onu tarihinden, geleneklerinden koparmaktır. Bu amaçla girişilen âdi gayretlerin ilk şartı da milletini ve tarihini kötüleme kampanyalarıdır.

Bu acı gerçekleri hamdolsun fark eden yeni kuşakların fevkalade önemli olan var olma savaşını kazanabilmek için önce kendi değerlerine ve tarihine sahip çıkması gerekmektedir. Üstelik yine hamdolsun tarihimizde utanılacak bir tek hâtıra, ya da yanlışımız yoktur.

Fransızların büyük devrim dedikleri gelişimleri konusunda çok ilginç bir tespitleri vardır. Onlar ne 16. Lui’yi, ne de giyotinleri çalıştıran devrimcileri eleştirirler, ne de Napolyon’da bir tek yanlış görürler. Her olay tarihin, toplumun o günkü koşulları içindedir. “Onları eleştirmek millî değerlerimizi yok eder” der geçerler.

Hâlimize bir bakın. Bin yıldır tarih sahnesinde uygarlık âbidesi gibi yaşamış milletimizin 700 yıldır elliye yakın ülkeyi hatasız yöneten atalarımıza karşı davranışlarımıza bakın!

Marksist ve ateistlerin modası geçmiş, milleti yıkıp yeni ve baştan sona iğrençlikten ibaret bir kuvveti yerleştirme gayretlerine bakın!

Osmanlı Devleti gibi hârika bir yapıyı bit kadar bilgileri ile eleştirmek isteyenlere Allah ne güzel bir gerçeğin açıklanmasına fırsat verdi.

Osmanlı Devleti 19. yüzyılın başından beri çağımızın dev politikasını fark etmiş, kendini petrol sevdası ile yok etmeyen, Avrupa’ya karşı o yıllar için yeni doğmuş sayılan Amerika ile işbirliğine başlamıştır.

Amerika’ya himaye görecek birinci sınıf devlet statükosu tanımış ve bunu 19. yüzyıl boyunca maharetle yürütmüştür. En önemlisi İngiltere ve Fransa, Amerika’yı o devirde yıkıp dağıtmak için isyancılara yardım ederken Osmanlı Amerika Devleti’ne büyük ölçüde silah ve para yardımı yapmıştır.

Günümüzde, hatta gelecekte de en önemli politik olay Amerika’nın Avrupa’ya rağmen İslâm dünyası ile özellikle Türkiye ile işbirliği yapma zorunluluğudur. Nitekim ilk ışıklar belirmiştir. Fransa, Cezayir’de zoraki laik rejim kurma hevesi içindeyken, Amerika Cezayirli Müslümanları desteklemektedir.

Tarihin seyri içinde çoğumuzun bilmediği bir önemli olayı da hatırlatmak isterim. İkinci Cihan Savaşı sırasında rahmetli Elçimiz Münir Ertegün, Roosevelt’in has danışmanı idi ve Normandiya çıkarması sırasındaki, orduya dua mesajı Sn. Münir Ertegün’ün kaleminden çıkmıştır. Nitekim Münir Ertegün’ün cenazesini o günün en büyük savaş gemisi Missüri, İstanbul’a getirmişti. Evet dünya politikasından zerrece haberimiz olmadığı günümüzden 150 yıl önce insafsız hatta Marksistlerin edepsizce dil uzattıkları Osmanlı, Amerika’ya iki asır sonraki politikasını haber vermiştir.

Evet, sevgili okuyucularım, 1000 yıldır Kuran’ın bekçiliğini yapan bu milleti, tarihinden koparıp ortada bırakmak isteyen sapıkları huzurunuza getirerek nefretinizi seyretmek istedim. Marksistler ve ateistlerin, çeşitli menfaatlerin ortaya çıkardığı emirle kurulmuş milletlere benzeterek mazisinden koparmak istediği bu millet, deney hayvanı değildir. Ona istediğiniz ilacı zerkederek istediğiniz tepkiyi alamazsınız.

Ateistin bilmediği gerçeği bir kez daha tekrar etmek istiyorum. Bu millet, kültür ile yetişmiş yeni gençliği ile, ordusu ile Allah’ın himâyesindedir. Onu yok etmek, değil bir kaç Marksist ve ateistin, tüm şerlerin bile gücünü aşar.

Aslında bir toplumun millet olması için önce ilâhî takdirin sayfalarının tescil edilmesi gerekir. İşte bu millet böyle bir millettir.

Ateistler ve marksistler! Kuran tabiri ile “Ebter” olduğunuz için emekleriniz boşa gitmiştir.

Bu millet, mâzi ile ve âtisi ile payidar kılınmıştır. Bizi rahat bırakın, siz tüm dünya yüzünden dışlandınız. Biz ise Rumelihisarı’ndaki (1) imzay-ı Muhammedî (s.a.v.) sırrı ile kıyâmete dek varız.

– 1 Eylül 1994 –


  1. Rumelihisarı, tepeden bakılınca Muhammed (s.a.v.) yazısını temsil eder

Onkolog Dr. Haluk Nurbaki – Kutsal Mücadelem 

nurbakimektebi.com

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: