Millet, Yeni Türkiye’nin ‘Yenikapı’sında buluştu

Tarih boyunca insanlar, gelişen olaylardan haberdar olmak için, birbirleri ile haberleşmek için kullanabilecekleri mekanlar “Meydanlar” olmuştur. Meydanlar: kutlamalara, hutbelere, törenlere, cenazelere, bayramlara ve hatta bazen yargılama ve idam gibi sayısız olaylara şahitlik yapmıştır. Meydanlar, toplumlaşmanın, kaynaşmanın, görüşmenin, tanışmanın, bir ve beraber olmanın, aynı inanç ve duyguları paylaşmanın kalbidir. Yenikapı meydanında 7 Ağustos 2016’da millet ile devletin kaynaşmasına, Tek millet, Tek yürek olmasına şahit oluyorduk.

Kainatın Efendisi Peygamberimiz (sav) Vedâ haccında, 9 Zilhicce Cuma günü zevâlden sonra Kasvâ adlı devesi üzerinde, Arafat meydanının ortasında 124 bin Müslümanın şahsında bütün insanlığa veda hutbesinde mesajlar veriyordu. Veda hutbesi, dünya hayatının nasıl geçirilmesi gerektiğini ifade eden bir manifestodur. Veda Hutbesi’nde Rasûlullah özetle şu esasları insanlığa tebliğ ediyordu: 1. Allah’tan başkasına tapılmayacak 2. Cana, mala, akla, dine ve nesle zarar verilmeyecek 3. Herkes yaptığının hesabını verecek 4. Cahiliye geleneklerinden uzak durulacak 5. Şeytana küçük günahlarda bile uyulmayacak 6. Allah’ın helal kıldığı helal, haram kıldığı haram sayılacak 7. Aile hukuku gözetilecek 8. Sosyal haklar korunacak 9. Renk, ırk, dil ve makam imtiyazı olmayacak 10. Müminler kardeş olacak 11. Suçların şahsiliği prensibi olacak 12. Kur’an yol gösterici kabul edilecek 13. Dine ekleme ve çıkarma yapılmayacak 14. İslam’ı tebliğ vazifesi herkesin sırtında olacak. Arafat meydanında Rasûlullah (sav) tarafından bu esaslara bağlanan dünya hayatı, hacca gidenler tarafından Arafat Vakfesi’nde (duruşunda) yeniden düşünülmelidir. Veda Hutbesi, İslam dininin özü ve özeti niteliğindedir.  Başta Hacca gidenler ve bütün Müslümanlar, Arafat meydanında okunan Veda Hutbesinin neresinde olduğumuzu sorgulamalıyız.

Arafat, ırk, dil ve cinsiyet ayrımını, ırkçılığı ortadan kaldıran bir meydandır. Arafat, zenginliğin, şöhretin ve makamın uzun yaratılış serüveninde anlamını yitirmesi gerektiğini öğreten meydandır. Bu hayatta zenginliğin, şöhretin ve makamın geçici olduğunu ahirete taşınamayacağını yaşatan bir meydandır. Arafat, dünya duruşunu tayin eden meydandır. Kime, neye, niçin, nasıl ve nerede duracağını anlatır sana. Şeytan ve onun hizbine karşı, Allah’ın ve O’nun dostlarının yanında yer alman gerektiğini anlamış olmalısın, bu meydanda.

Arafat Meydanına gidelim, Güllerin Efendisine, Kainatın Efendisine (sav)’e kulak verelim, insanlık kulak versin. İnsanlar ve toplumlar barış ve huzur mu istiyor. Veda Hutbesindeki mesajlara sarılsınlar ve yaşasınlar. Başka çözüm var mı?

Ey insanlar! Rabbiniz birdir. Babanız da birdir. Hepiniz Adem’in çocuklarısınız, Adem ise topraktandır. Arabın Arap olmayana, Arap olmayanın da Arap üzerine üstünlüğü olmadığı gibi; kırmızı tenlinin siyah üzerine, siyahın da kırmızı tenli üzerinde bir üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak takvada, Allah’tan korkmaktadır. Allah yanında en kıymetli olanınız O’ndan en çok korkanınızdır. Azası kesik siyahî bir köle başınıza amir olarak tayin edilse, sizi Allah’ın kitabi ile idare ederse, onu dinleyiniz ve itaat ediniz. Kimse kendi suçundan başkası ile suçlanamaz. Baba, oğlunun suçu üzerine, oğlu da babasının suçu üzerine suçlanamaz…

Türkiye, millet, milletin her kesimi 15 Temmuz 2016’dan  7 Ağustos 2016’ya kadar ayakta meydanlarda. Her gece Türkiye’nin her yerinde meydanlarda  nöbet tuttu.. Niçin?

Çünkü, Türkiye, dalgalarla boğuşan ve sadece dalgalarla boğuşmakla kalmayıp düşman gemileri tarafından da taciz edilen bir gemi… Ve geminin içinde, “Benim dediğim olmazsa batsın bu gemi!” diye isyan eden ve sağdan soldan delikler açan hain gruplar tayfası… Duyguları akıllarının önüne geçmiş, robotlaşmışlar, gemiyi batırmaya çalışıyorlar, farkında değiller; o gemi batarsa kendileri de batacak…Bu hain gruplardan birisi, Küresel taşeron, maşa  FETÖ çetesi 15 Temmuz 2016’da gemiyi batırmak için düğmeye bastı.

Düğmeye basanlar Arafat Meydanında okunan Veda Hutbesindeki hakikatleri kullanarak, münafıklık yaparak bu aziz milleti kandırdılar. Hutbede, ‘Azası kesik siyahî bir köle başınıza amir olarak tayin edilse, sizi Allah’ın kitabi ile idare ederse, onu dinleyiniz ve itaat ediniz.’ Diyordu. Bu hainler, milletin ve ümmetin umudu Cumhurbaşkanımızı öldürmek istediler. Milletin malını, parasını aldılar, çocuğunu aldılar, imanını kullandılar. Tankların, silahların karşısında bir vatandaşımız şöyle diyordu, ‘İmanımızı kurtardık, imanımızı tazeledik.’Bunlar  kırk yılı aşkın bir zamandır bu ülkenin maddi ve özellikle manevi değerlerini istismar ettiler, yakalananlar itiraf etmeye başladılar, bu milletin değerlerini kendilerine maske yaparak neler yaptıklarını, devlet kadrolarını nasıl ele geçirdiklerini,  soruları nasıl çaldıklarını, kendilerinden olmayanlara nasıl zulüm yaptıklarını, milletin saf temiz dini duygularını, Kur’anı, sünneti, Risale-i Nurları ustaca,  sinsice kullanan,  bu yolla büyük bir güç ve varlığa kavuşan ihanet çetesi FETÖ,  bu ülkenin varlıklarına bütünüyle sahip olmak için 15 Temmuz 2016’da çok alçak bir darbe teşebbüsünde bulunmuştur. Şişen irin patlamıştır. Pisliği her tarafa yayılmıştır. Millet bütün bu hainliklere karşı vatanını korumak için bedenini siper etmiştir, milletini, geleceğini, idarecilerini korumak için meydanlarda nöbet tutmuştur.

Vatan hainleri, 15 Temmuz 2016’da yapılan alçak darbe girişimi ve saldırı karşısında yine akıllara durgunluk veren bir Erdoğan dik duruşu ve stratejisi ile karşılaşmışlardır.

Başkomutanımız bu defa milletine seslenmiş, meydanlarda toplanarak darbecilere darbe yapmaya çağırmıştır.

Tüm dünyanın hayretler içinde kaldığı bir çabuklukla bu millet, siyasi görüşü bir kenara bırakıp demokrasisine, vatanına, idarecilerine sahip çıkmak adına Erdoğan’ın Başkomutanlığında meydanlara yığılmıştır.

Bu da hiçbir ülkenin tarihinde olmayan bir lider organizasyonudur.

Yürekten gelen bir çağrı olmuştur… Millet de Başkomutanına yürekten cevap vermiştir…

“Reis isterse, vatanımız için, bayrağımız için, ezanımız için, geleceğimiz için canımız feda” diyen milyonlar, demokrasi, vatan ve geleceğine sahip çıkma nöbetlerine başlamıştır.

Arif Nihat Asya’nın mısraları gerçek olmuştur…

“Yürüyeceksin, millet yürüyecek ardından…”

Ve bu asil millet, Ordusuyla, polisiyle, hükümetiyle, Başbakanıyla, bakanlarıyla, muhalefetiyle… Seçilmiş Cumhurbaşkanı ve Başkomutanının ardından yürümüş ve demokrasisine, vatanına, bayrağına, ezanına sahip çıkmıştır…

Darbe girişimini bastıran millet demokrasi nöbetlerinde yeni bir siyasi uzlaşmanın temellerini de attı. Toplumun her kesiminden insanlar bu nöbetlerde kucaklaştılar, bir ve beraber oldular.
Bu vatan nöbetlerinde, Türkiye’nin refahını, güvenliğini ve bütünlüğünü korumak için seferber olan bir milleti gördük.  Bu nöbetlerde, vatan, devlet, bayrak ve demokrasi konularında ortak milli menfaat zihniyetin temelleri atıldı. Konu vatansa geri teferruattır, anlayışı milletin zihinlerine kazındı.

Millet 15 Temmuz 2016’da hainlere Osmanlı tokadını vurarak vatanını kurtarmıştır. Bir Ömer çıkmış haini alnından vurmuştur. Daha sonra Rabbine kavuşmuştur. Bütün millet Ömer olmuştur. Bazıları şehit olmuş, bazıları gazi olmuştur. Ömerlerin bacıları da onların yanında şehit olmuşlar, gazi olmuşlardır. Hainler her şeyin hesabını iyi yapmışlar ama milleti unutmuşlar.

15 Temmuzdan bu yana tutulan demokrasi nöbetlerinin taçlandırıldığı 7 Ağustos 2016 Pazar günü Yenikapı Meydanında  saat 17.00’de “Demokrasi ve Şehitler” mitingine, başta Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere, Meclis Başkanımız İsmail kahraman, Başbakanımız Sayın Binali Yıldırım’la ile birlikte Milliyetçi Hareket Partisi lideri Sayın Devlet Bahçeli, Cumhuriyet Halk Partisi Sayın Kemal Kılıçdaroğlu, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar ve Kuvvet komutanları ve milletin her kesimi katılmıştır.

Devlet erkanının parti liderleriyle  aynı fotoğraf karesinde yer almaları, sohbet etmeleri çay içmeleri bu milletin özlediği bir tabloydu. Bu tek millet tek yürek olmanın görüntüsüydü. Bu Türk tarihinde beklide ilk defa gördüğümüz  çok güzel bir manzaradır, dostlara güven,  iç ve dış düşmanlara korku salan bir tablodur. Bu mitingle, bu milletin 15 Temmuz’da yazdığı destan taçlanmıştır. Bu miting ile şehitlerimizin ruhları yâd edilmiştir. Bu miting ile vatanımızın sahipsiz olmadığı tüm dünyaya haykırılmıştır, gösterilmiştir. Bu miting ile al bayrağımız milyonların elinde coşkuyla dalgalanmıştır. Bu miting ile,  millet konu vatansa gerisi teferruattır demiştir. Bir ve beraber olduğunu dost ve düşmanlara göstermiştir. 15 Temmuzda tarih yazan millet, 7 Ağustos yeniden tarih yazdığı bir gün olmuştur. Millet torunlarına en güzel mirası bırakmıştır. Ülkesini bir gecede kurtarmış, 15 Temmuzdan 7 Ağustosa kadar meydanlarda nöbet tutmuş. 7 Ağustos 2016’da da bu nöbeti, Türkiye’nin Yenikapı’sında buluşarak taçlandırmıştır. Nöbetine 10 Ağustos ‘a kadar Başkomutanının emriyle devam edecektir.

Yenikapı meydanında yapılan ve Türkiye’nin 80 vilayetinin meydanlarında yankılanan, Yenikapı’da verilen mesajlar, başta Orta Doğu ülkeleri olmak üzere, dünyanın her tarafından dikkate  alınacağından şüphe yok. Verilen mesajlar, siyasi sıkıntılar, iç savaşlar sebebiyle zor duruma düşmüş ülkelerde derin izler bırakacaktır. O ülke halklarına, bundan sonraki siyasi davranışlarında yol gösterici olacaktır.Bu aziz millet darbelere nasıl karşı konulacağını dünyaya göstermiştir. Bu millet gibi yapanlar şerefleriyle yaşarlar.

Yaklaşık 5 milyon kişinin katıldığı Yenikapı Mitingde yapılan konuşmalardan pasajlar verecek olursak, milletin  15 Temmuzda gösterdiği kahramanlığın siyaseti de dizayn ettiğini görüyoruz. Millet devleti yeniden inşa ediyor. Siyasiler barış dili, uzlaşmacı dil, öz eleştiri dili kullanıyorlardı. Millet devleti ile gerçekten kucaklaşıyordu. Beklide ilk defa bir Genel Kurmay Başkanı milletle kaynaşıyordu, millete emrinizdeyiz diyordu. Bunlar Türkiye’nin geleceği açısından çok güzel gelişmeler. Cenab-ı Allah bu milleti bir biri ile devleti ile kaynaştırdı. “Allah, sizin hoşlanmadığınız bir şeyde nice hayırlar yaratmıştır.”(Nisa suresi, 19.ayet)

Yenikapı mitinginde Türkiye’nin tek yürek olduğunu gösterdiğini  dile getiren MHP başkanı Devlet  Bahçeli, konuşmasında özetle:

“Ayrımız, gayrımız yoktur. Müştereklerimiz, farklılıklarımızdan daha  çoktur. Ecdadımızın hayır duaları, şehitlerimizin hatıra ve vasiyetleri,  hepimizin namusuna emanettir. Birliğimizi kararlı şekilde korumalıyız. Kutuplaşma  ve cepheleşmeleri, bıçak gibi kesmeliyiz. Şehitlerimizin ruhları, şehit  analarının göz yaşları, yetimlerin yürek yaraları, nesillerin gelecek ümitleri  bizimledir, yanımızdadır ve aramızdadır. Sizler darbe heveslerini, teröristlerin  kursaklarında bıraktınız. Devlete ve millete meydana okuyan çürümüşleri, elinizin  tersiyle ittiniz. Bu nedenle 15 Temmuz bir milat, bir dönüm noktasıdır. Nereli  olursanız olunuz, ister güneyden ister kuzeyden, isten doğudan ister batıdan, kim  olursanız olunuz, ülkemin neresinde doğarsanız doğunuz, kökünüz, kökeniniz,  mezhebiniz ne olursa olsun, ‘vatanım, bayrağım, milletim, demokrasim, şehitlerim,  kardeşliğim ve mukaddesatım’ demek için Yenikapı’yı doldurdunuz. Bu ruh devam  ettiği müddetçe hiçbir hain bize yanaşamayacaktır. Milli birlik ve kardeşliğimiz  sağlam kaldığı müddetçe, hiçbir çıldırmış, hiçbir hayasız ve vicdansız,  Türkiye’ye saldırmayı aklından bile geçiremeyecektir.”

Bahçeli, yeni bir sayfa açılmasını isteyerek, milli bir uzlaşmayla,  hukukun üstünlüğünü gözeterek, insan hak ve özgürlüklerini muhafaza ederek,  geleceğin haritasının çizilmesi gerektiğini söylüyordu.

Yenikapı mitinginde CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, camiye, kışlaya  ve adliyeye siyasetin sokulmaması gerektiğini belirterek, “Camiye sokarsak  toplumu böleriz. Adliyeye sokarsak adaleti bulamayız. Askeriyeye, kışlaya  sokarsak darbeyi önleyemeyiz. Adalet arıyorsak onları başka yerde, bağımsız bir  şekilde aramamız lazım.” Diyordu. Görüşlerini 12 maddede anlatıyordu.

“Devletin inşasında liyakat sistemini esas  almalıyız. Yani liyakat sisteminden vazgeçmemeliyiz. İnancımız da bunu böyle  öngörüyor zaten. Liyakat sistemi önemlidir. İşi ehline ver, diyor Yüce Yaradan.  İşi ehline verdiğimiz zaman göreceksiniz ki Türkiye çok daha güzel  yönetilecektir. Bu bizim tarikattan, bu bizim cemaatten, bu bizim partiden değil,  kim o işi iyi yapıyorsa işi ehline teslim etmek gibi bir geleneği artık  Türkiye’de başlatmak zorundayız. Garibanın oğlu, sizin çocuklarınız KPSS’de  beklerken, sınav için alın teri dökerken birileri sınav sorularını çalıp, eğer  sınav yapıyor ve devletin önemli yerlerine geliyorsa buna hep beraber itiraz  etmek zorundayız” diyordu.

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Binali Yıldırım,  “Çanakkale’de, Kurtuluş Savaşı’nda destan yazan bu millet, aynı ruhla 15 Temmuz  destanını da yazdı. 15 Temmuz ikinci Kurtuluş Savaşı’dır.”diyordu.

Yıldırım, 15 Temmuz akşamı da bir işgal girişimiyle, FETÖ terör  örgütünün hainlerinin bir ihtilal teşebbüsüyle karşı karşıya kaldıklarına işaret  ederek, şöyle devam ediyordu:

“Üzerimizden uçaklar uçtu, tanklar caddeleri işgal etti, asker  kıyafetindeki teröristler silahlarıyla millete kan kustu. Cumhurbaşkanımız,  Başkomutanımız milleti meydanlara davet etti. Yine selalar okundu, ezanlar başta  başa Türkiye’de yankılandı. İşte bu aziz millet, İstanbul’da, Ankara’da, İzmir’de  81 vilayette hep birden şunu söyledi, ‘Toprağın üzerinde şerefsiz yaşamaktansa,  toprağın altında şerefle yatarız, şehit oluruz, gazi oluruz’. Çanakkale’de,  Kurtuluş Savaşı’nda destan yazan bu millet, aynı ruhla 15 Temmuz destanını da  yazdı. 15 Temmuz ikinci Kurtuluş Savaşı’dır. Allah’a hamdolsun, toprağın altında  şerefiyle yatan şehitlerimiz sayesinde bugün bu topraklarda şerefimizle,  bağımsızlığımızla, kardeşliğimizle bir olarak, beraber olarak yaşıyoruz. Güya  Türk askeri kılığına girip topraklarımızı işgal edeceklerdi. Sanki bu milletin  iradesini çalacaklardı. Allah şerleri hayra çevirir, bizi öldürmeyen her darbe  bizi daha da güçlendirir. İşte burada olduğu gibi.”

Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar, “15 Temmuz  günü ülkemizin tüm kurum ve kuruluşlarıyla birlikte Türk Silahlı Kuvvetlerine  sızmış bir grup illegal çete mensubu terörist hain Fetullahçı Terör Örgütü,  tarihimizde görülmemiş bir şekilde, vatanımıza, milletimize, cumhuriyetimize bu  zilleti ve rezaleti yaşatmış ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin şan ve şerefle dolu  geçmişine kara bir leke sürmüşlerdir.”

“Milletimizin bağrından çıkan ‘Bayrak, vatan, devlet ve milleti için  ölürsem şehit, kalırsam gazi…’ anlayışıyla ve bir ibadet feyziyle görev yapan  Türk Silahlı Kuvvetleri, tüm personeliyle demokratik hukuk sistemi içerisinde  devletimizin, yüce milletimizin emrinde ve görevinin başındadır…”derken milleti ile kucaklaşıyordu.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “15 Temmuz,  dostlarımıza bu ülkenin sadece siyasi, ekonomik, diplomatik saldırılara değil,  aynı zamanda askeri sabotajlara karşı da güçlü olduğunu, yıkılmayacağını,  rayından çıkmayacağını göstermiştir. Aynı gece Türkiye’nin yerle yeksan olması  için ellerini ovuşturarak bekleyen düşmanlarımız ise ertesi güne bundan sonra  işlerinin çok daha zor olduğunu görmenin kahrıyla uyandılar.” Diyordu.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, her zaman “Bir olacağız, iri  olacağız, diri olacağız, kardeş olacağız, hep birlikte Türkiye olacağız” dediğine  değinerek, “Bu manzara Türkiye’dir. Tüm renkleriyle, bağımsızlığına ve geleceğine  yönelik atılan bu adımlar çok önemli. Bu geleceğe yönelik adeta vatanımıza sahip  çıkmanın ilanı ve ispatıdır. Bu manzara, bin yıllık vatanımızın tek bir taşına  dahi göz dikenlerin, ödemeyi göze alacakları bedelin ilanı ve ispatıdır. Bu  manzara, Türkiye’nin 2023 hedeflerine ulaşacağının ilanı ve ispatıdır.”

” Sizler 15 Temmuz’da esaret ve zillet kabul etmeyeceğinizi namlulara göğsünüzü  dayayarak, tankların önüne yatarak, uçaklara ve helikopterlere dahi hamleler  yaparak, bilfiil gösterdiniz. Hani ne diyor İstiklal Marşımızda; ‘Siper et  gövdeni dursun bu hayasızca akın.’ Siz göğsünüzü siper ettiniz, namluların ucuna  geldiniz, bizzat vücudunuzu koydunuz, tankların altına yattınız.  Bakıyorum ki  bir gazimiz tankların iki paletinin arasına kendini atıyor, birinci tanktan  kurtuluyor, ikinci tankın altına da kendini aynı şekilde atıyor. Sadece kolu  ciddi manada yaralanıyor. Kendisini telefonla aradığımda ne söyledi biliyor  musunuz? ‘Siz beni bırakın Cumhurbaşkanım, siz nasılsınız?’ diyor. Bu bambaşka  bir ruh, bambaşka bir aşk.”

Yenikapı mitinginde, Türkiye ‘Yenikapı’sından geçmiştir. Artık bundan sonra Yeni Türkiye’de yapılacak bütün işler, Yeni Türkiye’nin Yenikapı’sından geçilerek yapılacaktır. Yenikapı ruhuna  aykırı siyaset yapanların bundan sonra işleri zor.Temennimiz Yenikapı’da verilen mesajların, Yenikapı ruhunun unutulmamasıdır. Millet görevini yapmıştır. Sıra idarecilerimizde, partilerimizdedir. 15 Temmuzu bir milat kabul ederek önümüze bakarsak, Yenikapı ruhunu unutmazsak baharları yaşayacağımız günler yakındır. Her gecenin bir sabahı, her kışın bir baharı vardır.

Yaşasın ittihad-ı millî! Ölsün ihtilâf! Yaşasın muhabbet-i millî!..

 Mehmet Abidin Kartal

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: