Müminler Sevinecek

“Elif, lâm, mîm. Rumlar mağlup oldu (Arap ülkesine) en yakın yerde. Onlar, bu yenilgiden sonra galip gelecekler ‘Bid’a sinîn’ içinde. Önünde ve sonunda hüküm Allah’ındır. O gün müminler sevinecekler. Allah’ın zafer vermesiyle. O, dilediğine zafer verir. Ve O, Aziz’dir, Rahim’dir.” (Rum, 1-5)

İngiliz tarihçi Gibbon bu ayetle ilgili şöyle der: “Kur’an’ın bu müjdeyi vermesinden sekiz yıl sonra, hiç kimse Bizans İmparatorluğunun tekrar İran’ı yenilgiye uğratacağını hayal bile edemezdi. Hatta değil İran’ı yenmek, hiç kimse bu şartlar altında imparatorluğun hayatını devam ettirebileceğine ihtimal vermiyordu.” (Mevdudî, IV, 275)

Rum Suresi’nin bu ayetleri; Bizans’ın galibiyetini haber vermenin ötesinde, ondan daha önemli bir haberi de dile getiriyordu. O da, “O gün müminler sevinecek. Allah’ın zafer vermesiyle…” ayetlerinin bildirdiği, Müslümanların mühim bir zaferle sevinmeleridir. Nitekim Bedir Savaşı’nda Müslümanların zaferi, Bizans’ın zaferine tevafuk etmektedir. Halbuki zahirde; hem Bizans’ın, hem de Müslümanların galebesiyle ilgili şartlar uygun değildi. Müslümanlar o sırada, Mekke döneminde müşriklerin eziyetleriyle karşı karşıya idiler. Şüphesiz, Kur’an’ın ilerde olacak bu olayları, önceden net ifadelerle anlatması onun icaz parıltılarından birini teşkil etmektedir.

“Allah’ın zafer vermesiyle müminlerin sevineceği o gün” hakkında iki ayrı görüş zikredilmiştir:

1- Bedir günü.

2- Hudeybiye günü.

O gün ister Bedir günü olsun, ister Hudeybiye olsun netice birdir. Çünkü Allah, Müslümanlara yardım etmiş, gönüllerini ferahlandırmıştır.

Rum Suresi’nin iniş sebebine göre yaptığımız bu açıklamalar yanında, şu noktayı da belirtmekte fayda görüyoruz:

Tefsir usulünde temel esaslardan biri şudur: İtibar; sebebin haslığına değil, hükmün umumiliğinedir. Ayetin nüzul sebebinin hususiliği, hükmün umumiliğine engel değildir. Yani özel bir sebep dolayısıyla gelen ayetler, sadece o olayla kayıtlı değillerdir, genel hükümleri de ifade ederler. Lafzının genel çerçevesi içinde benzer olan tüm olaylara bakabilir. Zaten Kur’an’ın bu özelliği sebebiyledir ki, o bütün zamanlardaki bütün insanlara hitap etmektedir.

Bu noktalardan hareketle; Bizans’ın mağlubiyetten sonra, galibiyete geçeceklerini bildiren bu ayetlerin, günümüzdeki kimi ehl-i kitab mensuplarının, mağlubiyet döneminden sonra galibiyet elde edeceklerine bir işaret olduğunu söyleyebiliriz. Nitekim hiçbir dini kabul etmeyen Marksist sistem, Avrupa’nın pek çok ülkesini ele geçirmiş iken, 70-80 yıllık bir hâkimiyetten sonra birden çökmeye mahkûm olmuştur.

Hamdi Yazır’ın dikkat çektiği başka bir mühim nokta da şöyledir: “Onlar bu yenilgiden sonra galip gelecekler” mealindeki ayetin, Ebu Said-i Hudrî’den rivayet edilen şaz kıraatte, meçhul okunmasıyla manası, “Onlar galibiyetlerinden sonra mağlup olacaklar” şeklinde olur.

Gerçekten de, İranlılara galip gelen Hirakl’in orduları daha kendisi hayatta iken Hz. Ebu Bekir döneminde Yermuk savaşından itibaren mağlûp olmaya başladılar. Hz. Ömer zamanında Şam fethedildi. Sonunda İstanbul da fetholunan beldeler arasına girdi. (Yazır, VI, 3801-3802)

Günümüz Ehl-i Kitab’ının ekonomik sistemlerinin önce Marksizm önünde mağlup oluşu, ardından ise Marksizm’in çöküp kapitalizmin öyle böyle hâkim görüldüğü şu günlerin ardından, İslam’ın yeni bir zafer dönemini görmeyi rahmet-i İlahiyeden, çalışarak bekleyebiliriz.

Prof. Dr. Şadi Eren – zaferdergisi.com