Musibetleri Allah’tan Bildinmi Sıkıntisi Hiçe İner

“Sıkıntılı musibetlerimi hiçe indiren bir hakikatlı tesellidir

Birinci: Hakkımızda zahmet rahmete dönmesi.

İkinci: Kader adaleti içinde rıza ve teslim ferahı.

Üçüncü: İnayet-i hâssanın Nurcular hakkında hususiyetindeki sevinç.

Dördüncü: Geçici olmasından zevalinde lezzet.

Beşinci: Ehemmiyetli sevablar.

Altıncı: Vazife-i İlahiyeye karışmamak.  

Yedinci: En şiddetli hücumda en az meşakkat ve küçük yaralar.

Sekizinci: Sair musibetzedelere nisbeten çok derece hafif.”

GALİB  ETMEK,  MAĞLUB  ETMEK,  MUVAFFAK  ETMEK, NURLARI  KABUL  ETTİRMEK,  CENAB-I  HAK’KA AİTTİR !

“Bediüzzaman, devletlere milletlere mukabil, değil yalnız bir yerdeki Firavunlara, bütün Avrupa dinsizliğine karşı tek başıyla meydan okumuş ve okuyor. Ve Kur’an hakikatlarını eşedd-i zulüm  ve istibdad-ı mutlak içerisinde neşrediyor. “Vazifemiz çalışmaktır. Bizi galib etmek, mağlub etmek, muvaffak etmek ve Nurları kabul ettirmek Cenab-ı Hakk’a aittir. Biz, Vazife-i İlahiye’ye karışmayız.” demiş ve tarihte misline rastlanmayan zulüm ve işkenceler içerisinde çok zalimane muameleler görmüş ve kapısında jandarma ve polis bekletilmek suretiyle Cuma Namazına dahi gitmekten men’ edilmiş ve bütün bu tarihî faciaları kapatmak ve kimseye işittirmemek için de sıkı bir takyidat altına alınmıştır.” (T:693)

VAZİFEMİZ   HİZMETTİR,   VAZİFE-İ   İLÂHİYEYE  KARIŞIYORUZ!

“Muhbir-i Sadık’ın haber verdiği “Manevî fütuhat yapmak ve zulümatı dağıtmak, zaman ve zemin hemen hemen gelmesi” diye fıkrasına, bütün ruh u canımızla rahmet-i İlahiyeden niyaz ediyoruz, temenni ediyoruz. Fakat biz Risale-i Nur şakirdleri ise: Vazifemiz hizmettir, Vazife-i İlahiye’ye karışmamak ve hizmetimizi onun vazifesine bina etmekle bir nevi tecrübe yapmamak olmakla beraber; kemmiyete değil, keyfiyete bakmaktır. ” (K:107) 

HALKA    KABUL    ETTİRMEK,    REVAÇ    VERMEK,       İNAYETLERE    MAZHAR    ETMEK;    VAZÎFE-İ    İLÂHİYE’DİR !

“Risale-i Nur şakirdleri, hizmet-i nuriyeyi velayet makamına tercih eder; keşf ü keramatı aramaz; ve âhiret meyvelerini dünyada koparmaya çalışmaz; ve Vazife-i İlahiye olan muvaffakıyet ve halka kabul ettirmek ve revaç vermek ve galebe ettirmek ve müstehak oldukları şân ü şeref ve ezvak ve inayetlere mazhar etmek gibi kendi vazifelerinin haricinde bulunan şeylere karışmaz ve harekâtını onlara bina etmezler. Hâlisen, muhlisen çalışırlar, “Vazifemiz hizmettir. O yeter” derler.” (K:263) 

MUVAFFAKIYET, FÜTUHAT-I  NURİYE     VE    REVAÇ  İLE  İNTİŞARI,   VAZÎFE-İ  İLÂHİYE’DİR ! 

“Vazifemiz, ihlas ile ve sebat ve tesanüdle ve mümkün olduğu kadar ihtiyat ile “sırran tenevverat” irşad-ı Alevîyi fiilen tasdik etmek, ona göre hareket etmektir. Yoksa, muarızlara mukabele etmek ve onların hücumundan telaş etmek değil. Muvaffakıyet ve fütuhat-ı Nuriye ve revaç ile intişarı ise, Vazife-i İlahiye’dir. Vazifemizi yapıp, vazife-i İlahiyeye karışmamak gerektir diye hem bana, hem sizin bedelinize teselli buldum.” (E-1:212) 

VAZÎFEMİZİ    YAPMAK,    VAZÎFE-İ    İLÂHİYE’YE    KARIŞMAMAK    LÂZIMDIR !

“Her vakit ihtiyat, ihlas, tesanüd, sebat, sarsılmamak  ve vazifemizi yapmak ve Vazife-i İlahiye’ye karışmamak, “sırran tenevverat” düsturuna göre hareket etmek ve telaş ve me’yus olmamak lâzım ve elzemdir. Hem tekrar derim: Nur şakirdleri gibi pek az zahmetle pek çok kıymetdar hizmet ve pek çok manevî kazanç elde edenler tarihlerde görülmüyor. Ağır şerait altında bazan bir saat nöbet bir sene ibadet hükmüne geçtiği misillü, inşâallah Nurcuların Hizmet-i Îmaniye ve Kur’aniye’deki saatları yüzer saat hükmünde hayırlar kazandırır.” (Em-2:14)

MUVAFFAK    ETMEK,    HALKA    KABUL    ETTİRMEK   ALLAHIN VAZİFESİDİR ! 

“Vazifemiz ihlas ile iman ve Kur’an’a hizmet etmektir. Amma bizi muvaffak etmek ve halka kabul ettirmek ve muarızları kaçırmak  ise, o Vazife-i İlahiye’dir. Biz buna karışmayacağız. Mağlub da olsak, kuvve-i maneviyeye ve hizmetimize noksanlık vermeyecek. O noktada kanaat etmek lâzımdır. Meselâ: Bir zaman İslâm’ın büyük bir kahramanı Celaleddin-i Harzemşah’a demişler: “Cengiz’e karşı muzaffer olacaksın.” O demiş: “Vazifemiz cihad etmektir. Bizi galib etmek vazife-i İlahiyedir. Ona karışmam.” Sizin şimdiye kadar sarsılmadan hâlis hizmetinizin delaletiyle, siz de bu kahramana iktida etmişsiniz. Binden bir-iki adam sizden kabul etse, yine sarsılmamak gerektir. Bazan bir-iki adam, bine mukabil geliyor.” (Em-2:55)

Paylaşan: Abdülkadir Haktanır

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: