Müslüman’ı Kurtaran Haslet İhlas Olduğu İçin, Onu Kazanma Usullerinden Biri

         Onu kazandıran kaidelerden birininden de burada bahsedeceğim:

Evet, o mübarek hasleti elde ettikten sonra onu muhafaza etmek lazım. Muhafaza için de büyük gayret sarf etmek icap edecek. Çükü bu Hadisi Şerifin mealinden bunu daha güzel anlayacağız:

         “İnsanlar helak oldu, ȃlimler müstesna. Âlimler de helȃk oldu, ilmi ile amel edenler müstesnȃ. Ȃmel edenler de helak oldu, İhlas sahipleri müstesnȃ. İhlas sahiplerine gelince, onlarda pek büyük bir tehlike ile karşı karşıyadırlar.”

Gördüğümüz  gibi ve ma’lumumuzdur ki, yukarıdaki Hadis-i  Şerif (insanlar) ile (alimler) helak oldukları gibi,

         Bir kısmımız maalesef İhlas risalesini hiç okumadığı gibi, bir kısmımız ayda iki defa okuyabiliyoruz, az bir kısmımız da ayda beş-altı defa okuyor. Halbuki Aziz Müşfik Üstadımız yirmi birinci Lem’a da şöyle amel etmemizi tavsiye ederek bizleri irşad ediyor:

         “Ey hizmeti Kur’aniyede arkadaşlarım! İhlası kazanmanın ve muhafaza etmenin en müessir (tesirli) bir sebep rȃbita-i mevttir. (öleceğini unutmamaktır.) Evet ihlası zedeleyen ve riyaya ve dünyaya sevkeden, tȗl-i emel (uzun ümürlü kuruntular) olduğu gibi, riyȃyadan nefret veren ve ihlası kazandıran da, rabıta-i mevttir. Yani ölümünü düşünüp, dünyanın fani olduğunu mulahaze edip, nefsin desiselerinden kurtulmaktır.” Üstadımız diyor.

         Evet, İnsan kendi ölümünü  düşünerek rabıta-i mevti yapabilir    

O halde İhlas Lem’asının  21 rinci kısmını okuduğu halde, ardından tezahür eden ihlassız hareketler neden olsun diye düşünüyoruz? Büyük ihtimalle? Rabıta-i mevti yaparak ihlası gereği gibi muhafaza edememekten meydana geldiğini meyelani, bazı müşahede ve hissiyatımızla tespit etmiş oluyoruz. Yani zamanı belli olmayan rabıta-i mevt yapılmıyor demektir..

         Tespitlerimizin doğruluğu düşüncelerimize göre, bulabildiğimiz birkaç sebebini arz etmeye ve beraber düşünmeye çalışacağız. Evvela: Üstadın yazdığı yüz otuz parça Risale-i Nur Külliyatından yalınız İhlas Risalesi hakkında 21 Lem’a’yı: En az on beş günde bir defa okunmak lazım demesi boşuna değildir. Ondan sonra ikincisi Uhuvvet Risalesi dir ki: Her ne kadar Uhuvvet Risalesi kitabı olduğu halde, İhlas Risalesinde de Uhuvvetin üzerinde Üstad durmuştur. Çünkü uhuvvet düstürlarını muhafaza edemeyen İhlasını da muhafaza edemez. Ondan sonra da İktisad Risalesi gelir oda çok mühimdir. Çünkü karşımızda çok aç insan var iken biz, nefsimizin istediğini ve istediğimizi bol miktarda yiyemiyoruz. Bunu teyid için Meşhur Sahabelerden Aşere-i Mübeşşereden olan Hz. Ömerden nakledeceğim.

         Hz. Ömer r.a bir ara yürürken: Elinde bir şey olan bir Sahabeye rastlar, ondan sorar elindeki nedir? O da cevaben der: Canım et istedi de biraz et aldın. Hz. Ömer r.a ona der Hatrın her istediğini alıyor musun? Sahabe ona evet ya Ömer deyince. Hz. Ömer R.a. ona: Ben canım her isteyeni alsam: Ben sizden daha fazla almaya kudretim yeter. Ama alamam çünkü, burada Allahın ni’metlerinden ne kadar daha az istifade edersek cennette o kadar Allahın ni’metlerinden daha fazla istifade edeceyiz İnşaallah.

         Bu sebepten, bu yalan dünyada ihlası kazanmak için Haram olanlara tenezzül etmek şüyle dursun, dünya zevklerinden çoğunu feda etmek icab  eder ki Allaha bağlılığımızı teyid etmek için İhlas dusturuna bağlılığımız ve onu kendinizde pekiştirdiğimiz belli olsun.

         Hadiste “Eksiru zikre hadimillezzat”-ev kemȃ kȃl, yani (Lezzetleri tahrip edip acılaştıran ölümü çok zikrediniz.) Buyuruyor Peygamberimiz a.s.m.. Fakat ölümün bir zȃhiri birde hakikati var.

         İrşad ise ekseriyete göre yapılır. Ekseriyet ise avamdır. Onlar  avam kısmıdır. Onlar ölümün hakikatini bilemedikleri ve ruhun mazhar olacağı harika cennet ȃlemlerini birden düşünemeyecekleri için, mevtin zahirinde cereyan eden acı ve dehşet verici cesetteki inhilal, dağılma, çürüme ile ȃşikȃre görünen tahripkȃr hȃli görerek şöyle bir ihtȃr alıyor, “Ey insan işte sonun budur!” Bu ali böyle görerek ancak hayattan aldığı ve alacağı lezzetler tahrip olup acılaşıyor ve ancak bundan sonra insan o uzun emellerinden vazgeçebilir.

         Eğer bizlerde avȃm gibi, ölümün görünen kısmına bakarsak, fȃsik ve fȃcir ve fasik ehli dünya, ve dalaletin ölümünden ürküp, korkup kaçmaları gibi, aynen onlara benzer bir tarzda, inanç olarak değilse de, şekli itibȃriyla, tıpkı onlar gibi ölümün yalınız zahirine bakarak ve dehşete düşerek böyle tezahür eden ölümü maalesef hatırlamak bile istemeyeceğimiz muhakkaktır. Hatırlamadığımız için düşünmeyecek ve emredilen rȃbıta-i mevti yapamayacak ve neticede maalesef İhlasımızı muhafaza edemeyeceğiz.  Hatta çok şayan-ı dikkat sözlerle bu haller bu gibi laflarla maskelenecek şeyleri kabul edeceğiz. Mesela: “Şimdi ölümden bahsetme! Hizmet edeceğiz! Hizmet zamanıdır.” Diyenleri dinleyeceğiz. Hatta maalesef büyük bir ekseriyet, bazı imam. ulemaissü’ün yanlış telkiniyle “Ölüm istenilmez!” bile diyebiliyorlar. Yani Ölümü isteme, ölümü düşünme, Sen yaşamana bak!

         Demek İhlası muhafaza etmek için, önce “ölümün hakikatini  öğrenecen” Onun meselesini halletmen lazım ki rabita-i mevti kolayca yapabilesin. Her hususta olduğu gibi bu hususta da Aziz Üstadımızın sarih beyȃnlarına tavizsiz inanmak lazım ve ondan sonra tatbik etmeye gayret etmemiz icap eder.  

Paylaşan: Abdülkadir Haktanır