Namaz Kılmayan “Kalbi Temiz” Göz Doktoru!

1960 ile 1970 yılları arasında Nur derslerimize Bursalı bir göz doktoru devam ediyordu. Hiçbir dersi kaçırmıyor ve her dersi dikkatle dinliyordu. Fakat biz namaz kılmak için kalktığımızda, doktor başka bir odaya geçiyordu. Bu durum bir müddet devam etti.

Yine bir gün, dersten sonra biz namaz kılmak için kalktığımızda, doktor yanımızdan ayrıldı. Ben de arkasından bir kardeşi göndererek, neden bizimle birlikte namaza durmadığını öğrenmesini istedim.

O kardeş, doktorun yanına gitti. Dönünce şunları anlattı:

Hocam, Cenab-ı Hakk bana öyle temiz bir kalp ve öyle güzel bir ahlâk vermiş ki, ben bu halimle namaz kılmaya gerek görmüyorum.

Bazen kadınların göz muayenelerini yapıyorum. Onları muayene ederken kesinlikle kalbime kötü bir şey gelmiyor. Kendi kız kardeşim ile onlar arasında bir fark görmüyorum.

Yeri gelmişken söyleyeyim, beni dünyada en fazla rahatsız eden, kızlarla erkeklerin bir arada okumalarıdır. Bu hal gençlerimizi sefahatin kucağına atacak. Böyle giderse memleketin istikbali hayra alamet değil. Ben Nur Talebelerini iffet ve namus hususunda çok takdir ediyorum. Zaten bu derslere gelmemin sebebi de Nur Talebelerinin bu güzel ahlâkıdır.”

Bunları duyunca ben de bir latife ile söze başladım ve şöyle dedim:

“Sen vaktiyle bana babanın Bursa’da, günde 30 kilo süt veren bir ineğinin olduğunu söylemiştin. Bence o ineğin kalbi senin kalbinden daha temizdir. Sen her ne kadar kötü bir şey yapmıyorsan da, kötü şeyleri biliyorsun. Fakat ineğin kalbi, kötülük diye bir şeyi de bilmiyor. Eğer cennete gitmenin yolu kalp temizliği olsaydı cennete evvela inekler giderdi.”

Bu latifeye birlikte güldük. Sonra ben sözüme devam ettim:

“Cenab-ı Hakk, senin gibi nefsine hakim olan, şuurlu gençlerin adetini çoğaltsın. Senin bu iffetin ve güzel ahlâkın benim üzerimde pek büyük bir tesir bıraktı. Evet iffet insan için en güzel sıfatlardan birisidir. İnsanın şeref ve haysiyetini muhafaza eden ulvî bir haslettir. Güzel seciye ve necip hislerin temeli ve merkezi iffettir.

Nefs-i emmarenin galeyanına hakim olmak her insanın kârı değildir. Nefs-i emmareye hakim olmak büyüklüğün şanıdır. Bu bakımdan seni tebrik ederim. Malumdur ki, iffetli bir insanı başta peygamberler ve evliyalar olmak üzere, dost-düşman herkes sever. Dünyada böyle bir şerefe mazhar olduğu gibi, ahirette de mesud ve mesrur olur. İffetten mahrum olan kimsenin kalp ve ruhunda fazilet namına hiçbir şeyi kalmaz. Hepsi birer birer söner gider.

Bizdeki akıl, kalp, göz, kulak gibi his ve duygular Cenab-ı Hakk’ın bir lütuf ve ihsanıdır. Bu lütuf ve ihsana karşı Cenab-ı Rabbülalemin’e karşı ne derece şükretmemiz gerektiğini bir düşün. İşte bu şükür namaz ile başlar. Cenab-ı Hakk’ın farz buyurduğu emirleri hakkıyla yapmak kulluğun icabıdır. Dinimizde imandan sonra namaz gelir. Namaz ise peygamberler ve evliyalar başta olmak üzere bütün müminlerin şahsına farzdır. Senin kalbin peygamberlerin, evliyaların, asfiyaların kalplerinden daha temiz olamaz. Eğer namaz senin dediğin gibi, kalbi temiz olanlardan sakıt olsaydı: bu zatların hiçbirinin namaz kılmaması gerekirdi.

Bu beş vakit namazda, Cenab-ı Hakk’ın kullarına öyle bir lütfu var ki, Cenab-ı Hak bize “Her gün beş defa huzuruma gelin, dertlerinizi bana anlatın, arzularınızı bildirin. Çünkü ben nihayetsiz nimetlerimin hepsini sizin için hazırlamışım. Siz isteyin, ben vereyim. Düşmanlarınızın şerrinden, nefsinizin şerrinden sizi ancak ben muhafaza ederim.” diyor. Bu yüzden “namaz müminin miracı” hükmündedir. Böyleyken nasıl olur da, namazın yerini başka bir şey doldurur.

Bir padişah seni günde on kere çağırsa büyük bir iftiharla, koşa koşa gidersin. Usanmazsın. Bir padişahın yanına bu şekilde seve seve gittiğin halde, “kalbim temiz” gibi bir bahane ile Cenab-ı Hakk’ın huzuruna gitmemekte nasıl direnebilirsin?!..

Bir valinin ziyaretine bir kere gitsen, seni güzel bir şekilde karşılar ve belki sana ikramda bulunur. Aynı gün ikinci defa ziyarete gitsen, bu sefer ikramı azalır. Üçüncü defa gittiğinde seni yanına belki kabul eder, belki de etmez. Dördüncü gidişinde ise seni muhakkak kovar. Fakat Cenab-ı Hakk, günde beş kere bizi huzuruna davet ediyor. Fazlasını bize bırakıyor, gitmek istersek yine bizi kabul ediyor.

Namaz öyle büyük bir ibadettir ki, onun ulviyetini bizim ilmimiz ihata edemez. Fakat şunu biliyoruz ki, namaz her mümin için bir şevk ve sürur vesilesidir. Kullara bir İlâhî bir hediye, bir fevz ü necattır. Namazın faydaları, hikmet ve bereketleri saymakla bitmez. Kılanların saâdetlerini kat kat ziyadeleştirir. Kalplerde bir cezbe-i lahutî uyandırır. Kalpleri masivadan, günahlardan ve kötü şeylerden uzaklaştırarak , Zat-ı Bari’ye bağlar. Onun feyz-i nuranisi her müminin çehresinde görünür. Namazı, kalp temizliği bahanesiyle terk etmek çok büyük bir cehalet ve gaflettir.”

Bu konuşmanın arkasından kendisine 21. Sözde geçen namaz ile ilgili beş ikazı okudum. Ve doktor namaza başladı.

 Mehmed Kırkıncı / www.mehmedkirkinci.com