Malum olduğu üzere hemen hepimizin bir numaralı meselemiz, namazlarımızı derin bir huzur içinde kılmak, kıldığımız her namazımızla bir adım daha ilerleyerek manen inkişaf etmek… Ne var ki isteğimiz bu olduğu halde halimiz bu değildir. Namaza başladığımızda kafamıza gönlümüze üşüşen dünyevi konular, namaz boyunca bizi istila ve işgale devam etmekte, bir türlü zihnimizi gereksiz konulardan kurtarıp da kalp ve kafa birliği ile ibadetimizi sürdürür hale gelememekte, bundan da muzdarip bulunmaktayız.
Bu sebeple namazda çok arzu ettiğimiz huşu ve huzura ulaşmanın çaresi yok mu, nasıl bir gayret ve azimle namazımızı layık olduğu bir huzur içinde kılmaya muvaffak olabiliriz diye düşünürken, Işık Yayınları’nın istifademize sunduğu “Hayat Kaynağımız Namaz” kitabında, Hocaefendi’nin namazı layık olduğu derinlikte kılabilmek için gerekli görüp sıraladığı çareler dikkatimizi çekiyor. Bakalım namazımızı huzur içinde kılmaya muvaffak olmak için nasıl bir gayret ve sebatla çalışmamız icap ediyor görelim:
-“Namaz aşk ve sevdası, sahibinin gönlüne hemen düşmeyebilir; insan birkaç günde, birkaç ayda, hatta birkaç yılda dahi namazın hakikatini duymayabilir!. Dolayısıyla neticeye götürecek sebepleri yerine getirmede ısrarlı ve azimli olmak pek mühimdir. Namaz kahramanlığına talip Kur’an talebeleri, Hazret-i Gazali, Hazret-i Mevlânâ ve Hazret-i Bediüzzaman gibi Hak dostlarının namazla alakalı tespitlerini ve günümüzde kaleme alınmış namaza dair kitapları, makaleleri mutlaka okumalı ve konuyla ilgili müzakerelerde bulunmalılar.
Hangi ses, hangi soluk sizi şahlandırıyor ve kalbinizi coşturuyorsa bir kere değil, belki yüz kere aynı vesileye başvurmalılar. Belki bir kitabı onlarca kez okumalı, bir kaseti birkaç kere dinlemeli, bir büyüğün sözlerine defalarca kulak vermeli, oturup kalkıp hep gözünüzü diktiğiniz namazı huzurla kılma hedefinizi düşünmelisiniz. Olmuyor diyerek yoldan dönmeyi asla aklınıza getirmemeli, kat’iyyen aceleci de davranmamalısınız. Unutmamalısınız ki, bu yolda senelerce sular gibi çağlayacak, pek çok kayaya çarpacak, ama her defasında biraz daha arınacak ve sonunda ummana ulaşacaksınız!..”
Demek namazda huzurumuzu kazanmak için göstermemiz gereken azim ve gayret böylesine uzun müddetli ve geniş çerçeveli olarak aralıksız devam edecektir.
Ancak, biz namazlarımızı böylesine bir azim ve sebatla huzur içinde kılmaya gayret ederken zihnimize namazlarımıza ait vesveseli sorular da gelmekte, ‘Bizim kafa karışıklığı içinde kıldığımız namazlarımız nerede gerçek namaz nerede?’ diye endişeye de kapıldığımız olmaktadır.
İşte zaman zaman duyduğumuz böyle endişeler için de imdadımıza yeni bir ‘Namaz Risalesi’ yetişmektedir. Bu risalenin yazarı kim mi? Sıkı durun: Bediüzzaman Said-i Nursi Hazretleri. Nesil Yayınları, Risale-i Nur külliyatı içindeki namazla ilgili önemli bölümleri bir ciltte toplayarak ‘Namaz Risalesi’ kitabını istifademize sunmuş, endişe ile baktığımız namazlarımızın durumu hakkında da müjdeli bir misalle konu aydınlatılmıştır. Bediüzzaman Hazretleri endişe ile baktığımız namazlarımız hakkında diyor ki:
– Sakın deme, ‘Benim kıldığım bu namazım nerede, şu hakikatı namaz nerede?’ Zira, bir hurma çekirdeği hurma ağacı gibi, kendi ağacını -içinde taşır ve- tavsif eder. Fark, yalnız icmal ve tafsil ile olduğu gibi, senin ve benim gibi avamdan birinin -velev hissetmese de- namazı, büyük bir velinin namazı gibi şu nurdan bir hissesi var, şuurun taalluk etmese de. Fakat kılanların derecelerine göre inkişaf ve tenevvürü ayrıdır. Bir hurma, çekirdeğinden ta mükemmel bir hurma ağacına kadar dereceler bulunduğu gibi, namazın derecelerinde de daha fazla mertebeler bulunur.”
Demek ki, ümitsizliğe düşmeye gerek yoktur. Endişe ile baktığımız namazlarımızın da hakiki namazdan bir hissesi vardır. Ancak o hisseyi hurma çekirdeği derecesinde bırakmayıp hurma ağacı haline getirme gibi ihmal edilmez görevimizin bulunduğu da unutulmamalıdır….
Ahmed Şahin / Zaman