Namazı  Mükemmel Kılmak

“Bu mübarek zatın namazından ne kadar hisse alsak ne mutlu bize!”

Asam ibn-i Yûsuf Hazretleri (k.s.)bir gün H.Z Hateme: “Ey Hatem namaz kılmayı güzel becerebiliyormusunuz?” O da evet deyince, “Peki nasıl kılıyorsun?” diye sordu. Hatem-i Zâhid Hazretleri (k.s.) başladı anlatmaya:

Namaz vakti yaklaştığında, bozulmasa bile abdestimi sünnet üzere tekrar alarak tazeliyorum. Çünkü abdesti tazelemek “Nurun a’la Nur” dur. Mutlaka camiye gidiyor ve cemaate iştirak ediyorum. Tek başıma kılarsam etrafımda cemaat arıyorum, Bulamazsam tek başıma nâdiren (çok seyrek) namazımı yalnız kılıyorum. Namaz  kılacağım yerde dikilip her uzvumun yerleşmesini bekliyorum. Kıyamda gözlerimi secde edeceğim yere dikiyor, ayaklarımın arasını dört parmak açık bırakıyorum ve ayak parmaklarımı  kıbleye döndürürüm.

Sonra Kâbeyi iki kaşımın arasında, Makam-ı İbrahimi göğsümün hizasında, Allah-u Teala’yı mekândan münezzeh (pâk ve uzak”)uzak olduğu halde başımda hâzır ve kalbimde ki her şeyi bilir bir vaziyette görüyorum.

İmam Allah-û Ekber derken ben gecikmeden imamın peşinde düşüp kalkıyorum ve “Mevlayı görür gibi” İftitah tekbirini alırken kulak memelerine değdiriyorum, İmam okurken dikkatli dinliyorum. Namazdan sonra biri bana sorsa imam hangi sureleri okudu? Doğru cevap verebiliyorum. Ellerimi bağlarken sağ elimin baş ve serçe parmağımla sol elimin bileğini sıkıyorum ve ellerimi göbeğimin altında yerleştiriyorum. Namazı yalnız kıldığım zaman manasını bildiğim ayeti okurken tefekkürle okuyorum.

Bu arada ayağım sanki Sırat köprüsü’nün üzerimde; Cenneti sağımda, cehennemi solumda görüyorum, ölüm meleğini de arkamda hissediyorum ve kıldığım namaz son namazım olduğunu düşünüyorum. Rukûa tevazu ile vardığım zaman gözlerimle ayaklarıma bakıyorum, sırtımı dümdüz tutuyorum, suyla tepsiyi sırtıma koysan su dökülmez. Tevazu ile vücudumu ileri atarak secdeye kapanıyorum. Ellerimin parmaklarını yapıştırarak kulaklarımın hizasına koyuyorum. Alnımı ve burnumu yere yapıştırıyorum Secdede gözlerimle burnumun ucuna bakıyorum. Secdede dirseklerimi yere yapıştırmıyorum. Secdede kollarımı hafifçe açarak, karnımı çekerek bir kedi geçecek kadar açıyorum.

Namazda Tadil-i erkânın farz olduğunu düşünerek azami itina gösteriyorum. Secdede de tadil-i erkân farz olduğunu düşünerek secdeye varınca “Sübhane Rabbiyel a’la demeden asgari bir nefes çekecek kadar bekliyorum. Tesbihleri asgari üç defa ve yavaşça söylüyorum.

Sonra secde aralarında tamamıyla oturuyor, ümitle teşehhüdde bulunuyorum ve ellerimin parmaklarımı dizimden öne sarkıtmıyorum. Sonra sünnet üzere selam verirken başımı omuzlarımın ucunu görecek kadar çeviriyorum. Sonra o namazı İhlasla teslim ediyor. Korkuyla ümit arasında (Beyn-el Havf-i ver-Reca) kalkıyorum ve daima bu hâl üzere sabırla ibadetime devam ediyorum.

Bunu duyan Asam Hazretleri:

Ey Hâtem! Senin namazın hep böyle mi diye sordu:

Evet otuz senedir böyle namaz kılıyorum! Deyince Asam Hazretleri ağlayarak şunları söyledi:

Ben daha bu zamana kadar böyle namaz kılamadım der.

Bediüzzaman Hazretleri Sahabeler ile ilgili 27. Söz Risalesinde şöyle buyuruyor:

“Bir zaman kalbime geldi, niçin Muhyiddini Arabi gibi hârika zâtlar? Sahabelere yetişemiyorlar? Sonra namaz içinde “Sübhane Rabbiyel âla” derken şu kelimenin manası inkişaf etti. Tam ma’nâsıyla değil, fakat bir parça hakikati göründü. Kalben dedim: “Keşke bir tek namaza bir kelime gibi muvaffak olsaydım, bir sene ibadetten daha iyi idi.” Namazdan sonra anladım ki; o hatıra ve o hal, Sahabelerin ibadetlerine yetişilmediğine bir işarettir.”

Paylaşan: Abdülkadir Haktanır

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: