Neden Ki?

İyi bir insan olmak varken neden kötü bir insan olmayı tercih ederiz ki?

Neden iyilik yapmak gibi bir güzellik varken kötülük yaparız ki?

Komşularımız ile iyi geçinmek varken; neden komşularımızı rahatsız etmek için çaba harcarız ki?

İkram etmek, infak etmek varken neden hep kendimiz için biriktirir ve sadece kendimiz için harcayıp bencillik ederiz ki?

Neden sokakta gördüğümüz bir muhtacın ihtiyacını gidermek için çaba harcamıyoruz ki?

Bir fakiri, bir yetimi, bir garibanı soframıza davet etmek varken; neden hep zenginleri ve hiç ihtiyacı olmayanlara çeşit çeşit yemeklerle enfes sofralar sereriz ki?

Neden insanlarla yumuşak ve nezaketle konuşmak yerine kaba ve hakaretvari konuşuruz ki?

Çöp bidonu içinde kedi olabilir düşüncesiyle çöpümüzü çöp bidonunun içine yavaşça bırakmak varken; neden çöpümüzü balkondan güm diye çöp kutusuna atıp, etrafa çöpleri saçıp, çevreyi kirletip, insanları rahatsız ediyor ve hayvanların canını acıtıyoruz ki?

Yalnızca amellerimiz ve bir parça kefen ile neredeyse boyumuzu aşan derinlikte bir çukura koyulacağımızı bile bile neden dünyada ebedi kalacakmış ve ahret yokmuş gibi yaşıyoruz ki?

Dünyada o kadar aç insan varken neden bu kadar ekmek israf ediyoruz ki?

Dünyada sokaklarda yaşayan o kadar insan varken neden kirada bile olsa, rutubetli bile olsa, sobalı bile hatta tek göz bir ev bile olsa yaşadığımız eve şükretmiyoruz ki?

Neden hep kendimizden daha zengine daha mülklüsüne bakıp ta bizden daha kötü durumdaki insanları aklımıza bile getirmiyoruz ki?

Neden ilimde, fazilette, güzel ahlakta, takvada, amelde yarışmıyoruz da; malda mülkte gösterişte yarışıyoruz ki?

Neden insanların bizleri kıskanacağı hal ve hareketleri, gösteriş ve riyakârlığı yapıyoruz ki?

Neden nefsimizin istekleri vicdanımızın isteklerinden önde geliyor ki?

Neden yolda gördüğümüz bir çiviyi birinin ayağına yada bir arabanın tekerine saplanmasın diye alıp kenara koymuyoruz da bana ne diyoruz ki?

Neden günün birinde mutlaka öleceğimizi düşünmüyor ve kendimizde olan kötü huyları ve adet edindiğimiz günahları terk etmiyoruz ki?

Neden abdesti ile beraber toplamda bir saat bile sürmeyen ve ebedi hayatımız için çok önemli olan Namazı kılmıyoruz ki?

Neden senede bir ay mideye bir istirahat ve de nefse bir terbiye vesilesi olan Orucu hiçbir özrümüz olmadığı halde tutmuyoruz ki?

Neden Allah’ın bize verdiği maldan fakirin hakkı olan Zekâtı fakire vermiyoruz ki?

Neden mahallemizdeki yetime, dula, kimsesize, yaşlıya, düşkün ve yatalağa sahip çıkmayız; kollayıp desteklemeyiz ki?

Nasıl oluyor da dışarıda aç insanların önünde göstere göstere yiyip, içebiliyoruz ki?

İnsanlar yiyecek bir ekmeği bile bulamıyorken biz hazırladığımız enfes sofraların başında çektirdiğimiz neşeli fotoğrafları sosyal medyada paylaşmaktan neden hiç rahatsız olmuyoruz?

Bu nedenler ve niçinler yazmakla bitmez; düşündükçe, kendi iç muhasebemizi yaptıkça ve de etrafımıza baktıkça bu neden ve niçinler uzar gider; yani bu hamur çok su götürür.

Bütün bu neden ve niçinlerin İslam’ı tam olarak yaşamamaktan, Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâmın Sünnet-i Seniyyesini hayatımıza tatbik etmeyişimizden kaynaklandığını düşünüyorum.

Dünyaya geliş maksadımızı tekrar hatırlamalıyız ve bu düşünceyi zihnimizde her daim canlı tutmalıyız. Allah’ın bizler için yasakladıklarını yapmamayı, emrettiklerini de harfiyen yerine getirmeyi, ömrümüzü maksadına uygun şekilde Allah’ın razı olacağı manada harcamayı, Peygamber Efendimizi örnek alıp Ona benzemeye çalışmalıyız.  Bütün bunları yaptıkça yukarıda saydığım neden ve niçinler göreceksiniz bitecektir.

Selam ve dua ile…

Halil İbrahim DEDE

15/04/2014 – Çorlu

www.NurNet.org