Nezahet, Nezaket, Zerafet Erozyonu

Liyakatini koruyamayıp , elden kaçırdığımız Osmanlı’nın, sadece topraklarının, kültürünün, yazısının, sanatının, tefekkürünün yanında , daha pek çok değerlerini , büyük ölçüde kaybettik, gelişmiş insanlık meziyetlerinden olan , Nezahet, nezaket ve zerafetten de çok şeyimiz erozyona uğradı. Küçük bir hatırlama ile kaybettiklerimizi bazıları şunlardır.

Hanımlar beylerine hürmeten , isimleri ile hitabet etmez, birbirini , bey, hanımefendi, hatun diye çağırırdı. Cebhelerde şehitlerin , yalnız kalan eşleri ve çocukları babaları yok diye mahzun olmaması için, eşler yanyana yürümez, erkek önden , eşi ve çocukları arkadan yürürlerdi. Esnaf , belli miktar alışveriş yapınca , sonradan gelen müşteriyi henüz siftah etmeyen komşusuna yönlendirirdi.

Bir evden cenaze çıkınca , komşular üç gün cenaze evine destek için , evlerine yiyecek bırakırdı. Çarşıdan satın aldıkları nevale gören fakir fukara özenmesin diye , şimdiki şeffaf , file gibi ,cam gibi görüntü veren kaplara değil , sen bil manasında , zenbil veya torba gibi şeylerin içinde taşınıyordu. Evlerin kapısında biri büyük daha kalın tok ses çıkaran , diğeri küçük daha ince ses veren halka bulunur, gelen erkek ise büyük tokmağı çalar, kapıya erkek çıkar, küçük halka çalındığında evin hanımı gelen misafiri karşılardı.

Sokak satıcıları sokakta satış yaparken , balkondaki çiçeklere dikkat eder eğer sarı renkli çiçek varsa, o evde hasta olduğunu anlar , sesini yükseltmeden, sütçü, simitçi deye seslenir. Bir evde ergin evlenme yaşına gelmiş , yetişmiş kız evladı varsa , dikkat çekmek için açılıp saçılarak değil , evlerin balkonuna kırmızı renkli çiçekler yerleştirilir , taliplere öylece mesaj verilirdi.

Fakir incinmesin diye , camilere ve bazı uygun yerlere , sadaka taşları adında uygun mahallere keselere  ,çıkılara konulan sadakalar bırakılır, fakir ve muhtaç olanlar onurları zedelenmeden , ihtiyaçları kadarını alırlardı. Vakıflar yolu ile , her türlü ihtiyaç sahiplerine ulaşılır yardımlar yapılırdı. Fakir ve cehiz konusunda mahrumiyet içinde olan kızlara , cehiz vakıfları, kanadı kırık , mevsiminde hemcinsleri ile uçamayan kuşlar için bile , vakıflar tesis edilir, muhtaçlar için ücretsiz aşevleri, susayanlar için sabit sebiller tesis edilirdi, dükkanlarda, hırsa kapılmamak , tamakar olmamak için, “Errızkı alellah”, müşteriye nezaketle hürmet için “müşteri velinimettir,” işinde tembellik etmemek ve itinayla davranmak için “Elkasıbu Habibullah”levhaları koyarlar.

Ahilik kurumları sabah namazdan sonra , işbaşı yapmadan önce biraraya gelip helal rızk, ve asayiş için dua eder işe “Bismillah”ile başlarlar, çalışmalarının hakkını verir, o günkü nasipleri için , kanaatla , Allah’a şükrederlerdi. Bütün bu hasletlere sahip ceddimizin bu güzelliklerini perdeleyip, erozyona uğratıp, gelenin keyfi için , geçmişe senelerce , aşağılayıp sövdürdüler, hani Necip Fazıl Kısakurek’in “Kabrinde kan terliyor dedemin iskeleti, ne yaptık ne yaptılar mukaddes emaneti.” demesi gibi ,”kabrinde utanıyor dedemin nezaheti, ne yaptık ne yaptılar güzelim nezaketi.” Desek haksız olurmuyuz?

Abdülhamid ORUÇ

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: