Nilüfer yaprağı…

niluferBir gün bahçesindeki hurma ağaçlarını taşlayan bir çocuğu, bahçe sahibi yakalayarak Peygamberimiz’in (sas) yanına getirmiş ve şikâyette bulunmuş. “Ya Rasulallah, bu çocuk benim bahçemdeki hurma ağaçlarını taşlıyordu!” Efendimiz (sas), “Yavrucuğum, niçin ağaçları taşlıyorsun?” diye sormuş. Çocuk, “Karnım açtı, karnımı doyurmak için ağacı taşladım.” demiş. Efendimiz (sas), “Yavrum bir daha acıkırsan, ağaçları taşlama; altına düşenlerden ye.” buyurmuş. Sonra çocuğun başını okşayarak “Allah’ım, bu yavrunun karnını doyur.” diye dua etmiş.

Bu örnekte Efendimiz’in (sas) her adımında çocuğa karşı müspet yaklaşımda bulunduğunu, çocuğa evvela, “Yavrucuğum.” diye şefkatle hitap ettiğini görüyoruz. Çocuğa güzel söz yeter. İltifat etmek, “Benim güzel yavrum, akıllı, becerikli çocuğum.” demek, çocuğu motive eder. Hatasından dolayı çocuğu yıkmamak lazım. Ağacın bir dalı meyve vermiyor diye, ağaç kökünden kesilir mi? Diğer dallar meyve veriyor ya! Evladımızın iyi yanlarını düşünmeli. Dayak, şiddet, yıkıcı kelimeler insanî bir terbiye şekli değildir. Süleymaniye Camii’ni yapmak için bir Mimar Sinan, bir Kanuni Sultan Süleyman gerekli. Yıkmak içinse bir dinamit yeter. İpleri koparan olumsuz sözler, dinamit gibidir. Gönül sarayını yıktı mı o viraneden bir şey olmaz artık.

Efendimiz’in (sas) ikinci adımda çocuğun yaptığı yanlışın sebebini öğrenmeye çalıştığını görüyoruz. “Niçin ağaçları taşlıyorsun?” Biz de böyle yapmaya çalışalım. Önce yaptığı yanlışın sebebini iyilikle sorup öğrenelim. Evden kaçan çocukları incelesek görürüz ki, onları evden kaçıran ana-babasıdır. Çocuk evde neyi bulamadı? Gittiği yerde ne arıyor? Bazen teknik bir aleti tamir etmek isterken zorlamayla parçayı koparabiliriz. Tamir edilecek derken daha büyük bir hasar meydana gelir. İşte şiddetle terbiye etmek de böyle sonuçlar doğurur. Yakın bir arkadaşım, çocuğunu dövdüğünü söyledi. Ona dedim ki, “Yaşı kaç olursa olsun, çocuk sevdiğine itaat eder. Hangi ağacın meyvesini diktiysek onun meyvesini toplarız. Eğer onu dövmeye devam edersen her fırsatta senden intikam alır.” dedim. Bir doktor demiş ki: “Çocuklarımızı yetiştirirken onların içinde huzurla büyüyeceği, huzurlu ve mutlu bir aile kimliği oluşturamamışsak, nilüfer yaprağı üzerine boğaz köprüsü inşa etmeye çalışıyoruz demektir.

Anne-babaların en büyük hatası çocuklarının bedenî ihtiyaçlarını düşündükleri kadar ruhî ihtiyaçlarını da düşünmemeleridir. Çocuklarımız, Allah’ın bize bedava verdiği bir emanettir. Bu emanet, Allah’ın rızasına göre yetiştirilmezse, ihanet olur…

Çocuklarımız için kötü insanlar ve kötü şartlar her zaman ve her yerde… Peki, anne-baba çocukları için nerede?

Hekimoğlu İsmail / Zaman