Nur(a) “Dershanesine” Seyahatim (Filipinler)

Nur(a) “Dershanesine” Seyahatim

Ben GüneyBatı Mindanao’nun Sulu bölgesinden, Müslümanların arasından geldim. Ezan sesinin bir melodi halinde sıkça duyulduğu bir toplumda yaşadım. Sürekli “iyi bir Müslüman” olmam hususunda beni uyaran bir ailede büyüdüm. Bayanların eşarp, erkeklerin takke taktığı bir İslami liseden mezun oldum. Bu benim üniversiteden önceki çevremdi, hristiyanlarin hâkim olduğu, Kuzey Mindanao’da üniversite hayatına başladığım Katolik bir okuldan önceki hayatım.

Önceleri Cagayan de Ora şehrine gitmeyi, -orada yalnız başına Katolik bir okulda okumayı, benim gibi Müslüman birisinin çok zorlanacağı bir hal olduğunu düşünerek- ağırdan alıyordum, isteksiz davranıyordum. Ailemin benimle beraber olamayacağını bilmek benim gibi genç bir Müslüman için zor bir imtihan olacağını düşünüyordum. Kısacası imanımın giderek zayıflayacağından korkuyordum. Etrafımdaki zehirli balların etkisiyle boğulacağımı, kendimden geçeceğimi düşünüp korkum ziyadeleşiyordu. Sonra babamdan şu sözleri işittim:

Ahir zaman fitnesi her yerdedir, hatta Mekke gibi bir şehirde bile bulunur. Onlardan kaçıp uzaklaşamazsın. Bu bizim için açılmış bir imtihanın parçasıdır. Sen böyle bir durumla karşılaştığında yalnızca imanını kalbinde sağlamca tutmayı bilmelisin. Bundan sonra ancak bu şekilde ödüllendirilirsin ve hatırlamalısın, Allah’ın Hidayet Kapısı acıktır.

Bu sözlerle hareketlendim ve daha parlak bir nazarla geleceğe baktım. Xavier Üniversitesinin sunduğu bursu almaya karar verdim. Düşündüm ki, bu Halık-ı Kerim tarafından hayatta bir defa karşımıza çıkarılan bir fırsattır, neden almayayım ki? Evet babam haklıydı. Ben yalnızca pozitif olmalıydım ve daima Allah’tan Sırat-ı Müstakim üzere olmak ve zehirli ballara karsı sağlam bir muhafaza bağışlaması için dua edip yalvarmalıydım.

Elhamdülillah Yüce Rabbim dualarıma cevap verdi ve etrafımdaki herşey mükemmel bir tarzda benim ihtiyaçlarımı karşılamaya geliyordu. Üniversitenin kapısından girdiğimde Müslüman bir öğrenci grubu ile karsılaştım. Grubun ismi Siraç’dı. Beni sıcacık bir gülümseme ile karşıladılar. Okulda namazlarımı vaktinde kılabileceğim bir de oda şeklinde mescit vardı. Müslüman bir öğrenci olduğum için Hristiyanlik Dersi almak yerine İslam Dersine girebilme ayrıcalığı tanınmıştım. Diğer yandan okulun dışında da yeni Müslüman erkek ve bayan arkadaşlar edinmiştim. Hatta bazıları benim akıl hocam olmuştu. Oruç ayı olan ramazana yaklaştığımızda beklediğim kadar zor olmadığını gördüm, her nasılsa şehirde bir İslami atmosfer hissettim.

Ama beni gerçekten ulvi hislere bürüyen başka bir olay vardı. Latif olan Allah beni Risale-i Nur ile tanıştırdı. Nurlarla alakalı olan grup ile karşılaşmam ilk yılımın ikinci döneminde dinler-arası manevi diyalog seminerinde olmuştu. Organizatörlerden biri de, benim de üye olduğum Saraç grubu idi. Kur’an’ın ve hususen İman hakikatlerini, ta Türkiye’den gelerek latif bir tarz ile anlatan konuşmacının sözleri beni kendine cezp etti, sonuna kadar dinlemek arzu ettim. Daha sonraları ismini Rıza ağabey olarak duyduğum bu insanla tanışmak, konuşmak istedim ama maalesef utangaçlığım beni yendi ve köşemde yalnızca çıkışa doğru gitmelerini izledim. Ama dilimden kalbime gizliden gizliye “Sübhan ve Kadir Olan Allah’ım beni bu grup ile bir kere daha karşılaştır” duaları dökülüyordu. Elhamdülillah karşılaştırdı.

Risale-i Nur Enstitüsü başkanlığını yapan Muhammed Rıza Dalkılıç abi yeni gelen Müslüman öğrenciler için bir konuşma yapıyordu. Yine Halik’ımızın varlığına dair delilleri beni çarpmıştı. Risale-i Nur’u tanıma ve öğrenmeye ilgim, isteğim ziyadeleşiyordu. Daha sonra bu Enstitünün öğrencileri, nur dershanesi olarak adlandırdıkları, kendi açtıkları evlerde kalmak için davet ettiklerini duydum. Hiç düşünme ihtiyacı duymadan bu daveti kabul ettim ve  üniversitedeki arkadaşlarımla konuşup onları da dersanede kalmaya teşvik ettim.

Benim bütün emelim, iman ve İslam hakkında bu güzel açıklamaları daha fazla dinlemek ve imanın ve dinin kışırsız hakikatini anlayan doğru bir Müslüman olmaktı. Bunu başarmanın bu zamanda yalnızca bir yolu olduğunu düşündüm ki bu da bana sürekli Allah’ı hatırlatan kimseler ile beraber yaşamaktı, yani nur dershanesinde yaşamaktı. Çoğunluğunu Gayri-Müslim kimselerin oluşturduğu bir yerde,  tonlarca Zehirli Bal ile beraber yaşadığımın farkına, nur dershanesine olan ihtiyacımı bütünüyle nefsimin gözüne dahi gösterdi. Elhamdülillah, Muhammed Eşref isminde yakın bir arkadaşım da benimle aynı fikirdeydi. Böylece ikimiz de dershaneye taşınıp, dünya çapında büyüyen dev bir kardeşliğin birer parçaları olduk.

İki yıl süren dershane hayatımda (aslında 3 yıl olmalıyken yurt dışına öğrenci değişim programı ile gitmem nedeniyle bir yıl dershanede kalamadım) yalnız kendi dinim ve imani mevzular hakkında değil, gerçek bir Müslüman olarak nasıl yaşanacağını da öğrendim.

  • Allah’ın varlığının delillerinden bahseden 33 pencereyi öğrendiğim gibi, mahlûkat üzerinde tefekkür etmeyi de öğrendim.
  • Ölüm ve ahireti öğrendiğim gibi, ubudiyet vazifedarlığımı da öğrendim.
  • Hayatın gayesini öğrendiğim gibi, kendime ve diğerlerine hidayet vesilesi olmayı da öğrendim.
  • Acı ve hastalık hakkındaki hikmetleri öğrendiğim gibi, olaylar karşısında sabırlı ve kararlı olmayı da öğrendim.
  • İhlâs hakkında öğrendiğim gibi, kendimi kibirden ve bencillikten uzak tutmayı da öğrendim.
  • Allah’ın nimetlerini öğrendiğim gibi, şakir ve muktesit bir insan olarak yaşamayı da öğrendim.
  • Zehirli balı öğrendiğim gibi, Rabb-i Rahimimden her an hidayet ve muhafaza talep etmeyi de öğrendim.

Elhamdülillah dershanede kalmak ve Risale-i Nurları tanımak Rabbimin bana en büyük bir ikramı bir lütfudur. Beni genç bir Müslüman olarak hidayet üzere kılması ve bir öğrenci olarak hayatımı muhafaza etmesi kelimelerle tarif edilemez bir lütufdur. Rabbime binlerce  şükür ki beni Bediuzzaman’in eserleri ile tanıştırdı. Ve Risale-i Nur dairesi içinde benim fikir üstadım ve esin kaynağım olan ve benim daha mükemmel bir Müslüman olmakla kalmayıp hayatımda bildiklerimi yaşamaya vesile olan harikulade onlarca bacı ve kardeşler ile tanıştırdığı için yine şükrümü kelimelerle ifadeden acizim. Allah’tan dileğim odur ki, bize ihsan ettiği hikmet ve iman kuvvetini daim kılması, birbirimize ve diğerlerine Nur-u İlahiyi yansıtmaya ilelebet vazifedar eylemesidir.

Ridwan N. Landasan

Xavier Üniversitesi, Ateneo de Cagayan

Aluba dershanesi – Cagayan De  Oro

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: