Nurcuların ağabeyi Abdullah Yeğin

Nurcuların ağabeyi Abdullah Yeğin

Önceki gün Abdullah Yeğin Ağabey’i ziyarete gitmiştim. Hac dönüşü hastanede yaptığım ziyareti saymazsak, bu ziyareti hacı ziyareti kabul edebiliriz. Nitekim Hacı Abdullah Ağabey zemzem ve hurma ikramında tam bir misafirperverlik örneği gösterdi.

Esasında Bediüzzaman’ın talebelerinin tavırlarını biz her zaman her halükarda örnek almalıyız. İhlası, mülayemeti, muhabbeti, tavır ve edası, duruşundaki ihtişam ve o haşmet içindeki tevazusu, konuştuğu zaman ağzından dökülen sanki kelimeler değil de dür daneleri. Yani mücevher taneleri dökülüyor ağzından. Konuştuğu zamanki sıcak ve samimi hali insanı adeta çocukluğundaki ana kucağına ya da annesinin koynundaki rahatlığına götürüyor. Sizinle konuşan bir insan değil, adeta bir ruhani melek.

Gözlerini üzerimde hissettiğimde, vücudumun yağları çözülüyor hissine varıyorum. Bu satırları okuyanlar abarttığımı düşünebilirler. Hiçbir sakıncası yok. Herkes istediğini düşünebilir. Fakat ben öyle hissesidiyorum. Sadece Abdullah Yeğin Ağabey’in huzurunda değil, bütün ağabeylerin huzurunda aynı halet-i ruhiyeyi yaşıyorum. Hatta Mustafa Sungur Ağabey’in huzurunda bu haz ve havf daha da artıyor.

Abdullah Ağabey’le İki buçuk üç saate yakın sohbet ettik. Akşam namazında bana imam oldu. Tesbihattan sonra bana ders yaptı. Dersten sonra sohbet ettik. Sohbet öyle derin meselelere gelip tevakkuf etti ki birden durdu ve ‘Abdurrahman Efendi bu konuştuklarımızın neşrini istemiyorum‘ dedi.

Biraz bekledi, sonra da “Gelip bana hatıra anlattırıyorlar. Bir müddet sonra anlattığım hatırayı tahrif edilmiş, başka insanları rencide eder şekilde dinliyorum. Onun içindir ki artık konuşmak istemiyorum. Hatıra dinlemek veya okumak isteyen Risale okusun” deyince ben de “Ağabey Siz bana hatıra anlatabilirsiniz. Zaten Risale Haber’de okursunuz. Bir eksik veya fazla varsa ikaz edersiniz. Bir daha da bana bir şey anlatmazsınız. Risale Haber’de yayınlanan bir hatırayı da başkasının tahrif etmesi mümkün değil. Zira yazılı belge halini alır. Tahrif edilmiş bir hatırayı duyduğunuzda Siz ‘ben öyle değil böyle demiştim’ der, Risale Haber’i yazılı belge olarak gösterirsiniz” dedim. Bunun üzerine Abdullah Ağabey, “evet böyle olur” dedi ve sohbetimize kaldığımız yerden devam ettik.

“Ağabey Siz Üstad’ın yaşayan talebeleri, bir araya gelseniz, hizmetin esaslarına taalluk eden halli gereken bazı meseleler var. Bu meseleleri istişare edip, halledip, yazılı bir metinle bütün Nur talebelerine duyursanız diye düşünüyorum” dedim.

Bazı meseleler var ki, herkes kendine göre yorumluyor. Özür dilerim ama, adeta her kafadan bir ses çıkıyor. Mesela, meşveret kiminle yapılır? Meşveret üyesi nasıl seçilir? Nur talebeleri meşvereti nasıl yapar? Risale-i Nur miri malı mıdır? Herkes basabilir mi? Risale-i Nur kitaplarına lugatçe konabilir mi? Daha çok mesele var. Benim şu anda aklıma gelenler bunlar. Bu sözlerime Abdullah Ağabey şöyle cevap verdi:

“Bak kardeşim. Muazzez Üstad’ın talebeleri ve hizmetkarları müteaddit seferler bir araya geldik. Meşveretler yaptık. Bu meşveretlerin neticesinde bazı kararlar aldık. Hizmetin esaslarına taalluk eden meseleleri muazzez Üstadımızdan gördüğümüz ve duyduğumu gibi yazdık. Ve bütün herkese lahika ile bildirdik. Ama bazıları buna göre fiil etmediyse ne yapabiliriz? İşte al sana bu belgeleri incele” dedi ve bana hala çözülemeyen birçok konuda yaşayan ve dar-ı bekaya göçen ağabeylerin imzasını taşıyan birkaç adet belge verdi.

Bir tanesi Üstadımız Efendimizin noter tasdikli vekaletnamesidir. Yayınlayıp yayınlayamayacağımı sorduğumda da bana Sungur Ağabey’i adres gösterdi: “Sungur Ağabey’e sor. O nasıl isterse öyle yap ama ona sormazsan neşretmeni istemem. Sungur Ağabey ne derse benim kabulümdür” dedi.

Önümüzdeki günler içerisinde bu belgelerle Sungur Ağabey’e gideceğim. Eğer neşirleri için izin alabilirsem bu belgeleri Risale Haber okuyucularına arz edeceğiz. Öyle zannediyorum ki bazı insanların vicdanını rahatsız edecek belgeler bunlar.

Şimdi okuyucular diyecekler ki, “madem Abdullah Ağabey, Sungur Ağabey onaylamadan bir şey söylemiyor. Nasıl oluyor da Nurcuların ağabeyi oluyor?” Onu da gelecek yazıda arz edeyim.

Hürmet ve muhabbetle…

Abdurrahman İRAZ

Kaynak: RisaleHaber

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: