O, Nur (asm) Âlemlere Onurdur!

salat-ve-selam-kutlu-dogum“Onur,” kısa olarak kişisel değer ve şeref olarak değerlendirilebilir. Bu şeref ve kıymetin insanlık tarihinde eşref-i mahlûkat olan Peygamberimize (asm) ve dolayısıyla insanlığa mahsustur. Çünkü İnsan yaratılış itibariyle “onur”lu bir varlıktır. Yaratılışların en saygını da insandır.

Bediüzzaman Mesnevi-i Nuriye’de:”Eğer o âlem-i kebîr, bir şecere (ağaç) tahayyül edilirse, Nur-u Muhammedî hem çekirdeği, hem semeresi olur….” demiştir.

İşte âlemlere Rahmet olarak gönderilen peygamberimiz (asm)  “ Onur,” hakikati söylemektir.  Nefreti basmaktır, hürriyet umurunda çaba göstermektir, başkalarını kendine eşit görmektir, başkasının da hakkını müdafaa edebilmektir, büyüklere hürmet etmektir, insanlarla iyi münasebetleri devam etmek ve ettirmektir, kibirli olmamak ve mağrurane dolaşmaktır.” Buyurmuş,

Allah (cc) bir hadis-i kutside buyurur ki: “Ben gizli bir hazine idim; görmek, görünmek ve bilinmek istedim; âlemi yarattım”  Yarattığı on sekiz bin âlem içerisinde en kıymettarı şüphesiz insandır. Hadis-i kutside söz edilen gizli sırları keşfederek manalarını çözen varlık elbette şuur, akıl ve fikir sahibi olan insandır. İşte bu muhteşem kapalı âlemler, sırlar ve hazineler insanla değer kazanıyor.

Cenab-i Allah (cc) insana verdiği akıl ve şuur ile kapalı hazinelerini bildirmiştir. İnsan,  sirat-i müstakim üzere hareket ettiği müddetçe hem dünyası hem de ahreti mamur olur.

Maalesef, bugün dünya üzerinde çıkan kargaşa ve anlaşmazlıkların çoğu sırat-i müstakimden ayrılarak bencillik ve sömürgeciliği hedef seçen insanlar, güçlü zayıfı ezmeye çalışmaktadır.

Bediüzzaman,  bu münasebetle şöyle diyor: “ben tok olayım başkası açlıktan ölse banana”  burada faiz kurumlarının insanlığa verdiği zarar üzerinde durmaktadır. Yani, “sen çalış, ben yiyeyim” prensibi ağır bastığı için, halkı kine, hasede, çatışmaya sevk ediyor, dolayısıyla insanlar arasına da fitne, fesat, dengesizlik, bozgunculuk ve çatışma giriyor.

Aslında bugün dünyada her ne kadar bilimsel ve teknolojik anlamda bir ilerleme görünüyorsa da; Ne yazık ki, insanın onurunu muhafaza ve yüceltmeye yönelik ilerleme ve çaba pek görünmüyor. Eğer bir memlekette aç insan varsa, vatandaş arasında ayrımcılık, ötekileştirme, menfi milliyetçilik ve ırkçılık varsa, hor görme ve işkence varsa, binlerce insan öldürülüyorsa, annelerin yürekleri ağlıyorsa bu toplumun eksikliğidir, rahatsız olan onur, toplumun onurudur.

Bugün gençler, başı almış gidiyor! Açık saçık yarı çıplak kızlar; erkek gençler parklarda, sokaklarda ve caddelerde sabahlara kadar başıboş, rezalet içinde dolaşıyorlarsa, çöplük ve cami avlularına bebekler terk ediliyorsa  bu da  toplumun eksikliğidir…….

Kendi mahallesinde ve sokağında insanlar soyuluyorsa, çocuğunu okula tek başına gönderemiyorsa, bir memleketin hapishaneleri gençlerle doluysa bu da toplumun eksikliği ve onurudur.

Dünyada, menfaat için katledilen insanlar, dökülen kanlar insanlık onuruna yakışmayan bir rezalettir. Şiddet, işkence, adaletsizlik, zulüm devam ediyorsa, insanlar bu zulme seyirci kalıyorsa bu da insanlığın ve toplumun eksikliğidir.

İnsanlık kendi ürettiği beladan, neme lazımdan dolayı çok zarar görmüş, hatasının neticesinde bitkin ve baygın bir hale düşmüştür, çıkış yolları arıyorsa da ne yazık ki, ektiği tohumun filizleri başına dolanmış, kıvırdıkça boğazı sıkıyor, kendi tuzağından kurtulamıyor.

İnsanlık huzur istiyorsa! Barışa huzura en uygun reçete peygamberimizin(asm) örnek davranışları ve rehberliği ile temin edilebilir.

İki cihan serveri, peygamberimiz (asm) bin dört yüz sene önce “Veda” hutbesinde insanlık âlemine verdiği mesajda: İnsanların canlarının, mallarının ve ırzlarının iffet taşıyan değerlerinin ve insanlık onurlarının dokunulmaz olduğunu bizlere bildirilmiştir. İnsanın yaşama ve mülkiyet hakkı ile manevi kişiliği ayni ölçüde ve güvence altına almıştır. Din kardeşinin kişilik onuruna da dokunulmaz”  buyurmuşlardır.

İnsan, Cenab-i Allah’ın yarattığı mükemmel ve onurlu bir varlıktır. Bazen temel ölçütlerinden sapmalar gösterdiği zaman onursuz bir davranış sergiler. Yoksa kişi ırk, renk, maddi durum, soy-sop gibi ölçülere göre değerlendirilemez. Peygamberimizin (asm) yanında siyahı da beyazı da değerli ve onurludur.

Diyanet işleri Başkanı Mehmet Görmez’ın Diyarbakır’da Kutlu Doğum haftası münasebetiyle yaptığı konuşmasında: “ Diyarbakır’a İslam ordularının geldiği dönemde Sad bin Vakkas ile Selmani Farisi arasında küçük bir kırgınlık yaşandı. Herkes kendi atalarını saymaya başladı, Sıra Selmani Farisi’ye gelmiş, Selman: Benim İslam döneminde hiçbir atam olmadı, ben İslamoğlu Selman’ım” dedi. Bunu işiten Hz. Ömer, ben de İslamoğlu Ömer’im. Herkes bilsin ki ben Selman’ın kardeşiyim.

Evet, insan gaye bir varlıktır. Hiçbir insan kendi hayatını insanlık onurunu ayaklar altına alamaz, bir ideolojiye feda edemez. İnsan, devlet hukuk değildir. Devlet, hukuk insan içindir.” ifadelerini kullandı,

Bediüzzaman, “Milletimizin imanını selamette görürsem, cehennemin alevleri içinde yanmaya razıyım. Çünkü vücudum yanarken, gönlüm gül- gülistan olur.” diyor. İşte onurun en güzel tarifi bu olsa gerek,

Halife Ebubekir-i sıdık (ra) duasında: “Ya Rabbi vücudumu cehennemde öyle büyüt ki, mü’minlere yer kalmasın.” demiş, işte bu duygu bu haslet, müminler arasında devam etikçe kardeşlik de, barış da, huzur da insanlıkta devam eder.

Ya Rabbi! İnsanlık onurunun yücelmesi ve korunmasını, salah ve selamete kavuşmasını senden niyaz ediyoruz.

Selam ve saygılarımla,

Rüstem Garzanlı / Diyarbekir

Kamu Yöneticisi

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: