Okunacak takvim

KÂBE’NİN PUTLARINA kırmaya giden yol hicretle başlar. Taif’te taşlanmak, ondan önce üç yıl boyunca şehirde dışlanmak; hicrete hazırlık talimleri.

Cihattan önce gelir Hicret. Nefsaniyeti terk etmeyen cihada çıkamaz. Yerini, yurdunu, işini, aşını, zevkini, lezzetini, masivayı bırakmayan nasıl muhacir olur, nasıl mücahit olur?

Tazyiklere dayanmak zor, terk ediş zor, yol zor; fetih kolay mı, putları kırmak basit mi?

İmanın akla yerleşmesi, kalbe oturması, latifelere hâkim olması, azalara hükmetmesi, hale taşınması, hayata yansıması, medeniyete dönüşmesi; zaman ister, zahmet ister, ıstırap ister, acı ister, dışlanmak ister, taşlanmak ister, sonra Mekke fethedilir, sonra Kâbe putlardan arındırılır, sonra Medine’leşilir, sonra medeniyetleşilir, sonra şehirler fethedilir.

Hicret ne kadar zorsa ondan sonraki süreç de o kadar kolay değildir. Bedir tecrübesi, Uhud hüznü, Hendek hengâmesi yaşanır, Hudeybiye bocalaması aşılır; eleklerden, süzgeçlerden geçilir, barikatlar aşılır; arınma tamamlanır, safilik kazanılır; Mekke’nin kapıları, kalbin kapıları ondan sonra açılır.

Hicret, geçmişte kalmış bir yolculuk, tarihselleşmiş bir seyahat değil; hakikat arayıcılarının, hikmet âşıklarının her gün okudukları bir takvim, her daim soludukları bir hayat, her daim yaşadıkları bir haldir.

Hicret hayattır, hayatın kaynağına yolculuktur, hikmetin mihverine gidiştir, hakikate vuslattır, öze yürüyüştür, öze dönüştür, eve erişmektir, evi arındırmaktır.

Güneş ışımaya, ay parlamaya, yıldızlar yanmaya, bulutlar akmaya, yağmur yağmaya, rüzgar esmeye, elektron dönmeye, zerreler harekete, toprak berekete, çiçekler renklere, galaksiler dönmeye, akıl akletmeye, basiret görmeye, kalp şuur ile hissetmeye devam ettikçe hicret hakikati vardır ve ruh hicretle kanatlanır, hürriyetine kavuşur, elest yolculuğunu devam ettirir. Zira zaman içre zamansız, mekân içre mekânsız yolculuk hicret…

Elestte başlayan ebede giden yolculuğu hatırlatır, göğün, arzın, dağın kabullenmediği “emanetin” taşınması ve temiz iade yolcuğunu düşündürür Hicret.

Bir çiçeği, bir yıldızı, bir atomu, bir insanı okuyan, onlardaki isim ve sıfatları talim eden, O’na yönelen, ondan gayrısını terk eden muhacirdir, mücahit adayıdır; isterse dağ başında olsun, isterse şehirde, ister küçük bir odada…

Lezzeti terk, zevki terk, malaniyeti masivayı bırakmak, oyuncaklarla oyalanmamak; arınmak ve hakikat evine erişmek adına bir adım atmak, bir odadan diğer bir odaya, bir mekândan bir mekâna gitmek de Hicrettir, o yolculuğu yapan mücahit yolculuğuna çıkmış bir muhacirdir.

Mekân ve zaman devam ettikçe Hicret çıkılacak bir yolculuk, okunacak bir takvim, yaşanılacak bir hayattır.

 04/11/2013

© 2013 karakalem.net, Hüseyin Eren

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: