38- Bir derste okunanların mevzuları biri diğerini tamamlarsa daha faydalı olur. Sonra gelip ders yapana onu haberdar etmeli.
39- Dersten sonra, dersin ulvi havası birden dünyanın süfli konuşmalarıyla dersin tadını bozmamalı. dersten sonra sırf çay içme ve arkadaşla görüşmelerle tamamlamak değil, dersten alınan o ulvi manevi tatlardan biri diğerine bahsetmeli.
40- Derse toplandığımızın ana sebebi, şahsi maneviden hisse almak suretiyle imanımıza kuvvet katmaktır. Yani bu sohbetler laklaka ve çay sohbeti için değildir.
41- Okuyan da dinleyen de imtihan oluyor, hepimizde tevazu had safhada olmalı.
42- Ders yapan efendi bildiği lügat manalarını söylemelidir. Evet dersi ders yapan anlamışsa cemaat de anlamıştır.
43- Mevzuu dağıtmadan okumalıyız. Eğer aynı mevzuu bir yere toplayıp irtibatlandırıp öne serersek ihtisas sahibi olabiliriz. Derste konuşulanlar Risale-i Nurun üslubuna uygun olmalı.
44- Risale-i Nur Lugat veya fıkıh kitabi gibi ara sıra müracaat kitabı değildir. onu daima okumağa ihtiyacımız var.
45- Okumak iyidir, okuduğunu anlamak daha iyidir.
46- Dersi okumaya programlı hazırlanmalıyız. Her mevzuda hazırlanmış toplamalardan istifade eden şüphesiz istifadeyi çoğaltır.
47- Risale-i Nur Külliyatının her tarafı okunmalıdır. Fihrist de risalelerdendir. Burayı oku bunu okuma diye bir şey olmaz. Yeter ki okuduğumuzu hazmetmiş olalım.
48- Lahikalar okunurken, herkes derste merakının cevabını bulmalıdır. Nazarlar Risale-i Nurun haricine çıkarılmamalı.
49- Derslerimiz günlük meselelerin fevkindedir. Onun için ihtilaflı mes’elere girilmemeli, derste televizyon kanallarından nakil yapılmamalı. İlmi mütalaalar iyi ve has dairelerde yapılmalıdır.
50- Umumi olmayan derslerde ise hususi düstûrlar nazara verilerek telkin edilmeli ve mutlaka enfüsî muhasebe yapılmalı.
51- Biz bir cemaatiz. Bu, otobüsteki yolcu kalabalığına benzemez. Biri diğerimizle tek tek alâkadar olmalıyız. İnkisar-ı hayale uğratacak ilgisiz ve devamsızlık bizde geçersizdir.
52- Ders için gelen kalabalık fıtri değilse, yâni davet edilerek toplanmışsa, kaliteyi sayı çokluğuna çevirir. O zaman ince manalar kaybolur. Şa’şaa-parlama bize yakışmıyor. Büyük zatların geçici şa’şaalarına biz aldanmamalıyız. Bizimle gelenlerle beraber otururuz ve geleni mutlaka tanımalıyız. Onunla yan yana oturmalıyız ve o arkadaşı imkân dairesinde başkalara da tanıtmalıyız.
53- Okuyanda ve dinleyende ulaştıkları bir seviye yoksa, adet yerini bulsun okunuyorsa, elbette onda istifa ve te’siri az olur. Evet ruhaniler var ders levhi misaliye geçer. Yani o iş laubali olmamak için cemaat o işi orayla ilgilenen ciddi takip etmeli.
54- Dersler devam ediyor, bizim âlemimizde terakki yoksa, vasatın altına kalıp ruhumuzu değil hislerimizi tatmin ettiğimiz” için nûrâni havayı bulandırıyoruz demektir.
55- Risâle-i Nûru okuyan, bilmeyen birinin hârice açıklaması hüsn-ü kabul görmüyorsa, o zaman düz okumak daha faydalıdır.
56- Hatır için ders okutulmaz. Evvelce okumasını dinlemediğimiz yeni birine ders okutulmaz. Enfüsi muhasebesi olmayan biri spiker de olsa, ders okutulmaz.
57- Herkes kendini bir şey sayabilir, fakat kelimelere ruh veren ihlastır. Risale-i Nur hizmeti umumi dindarlık tarzına dönmemeli. Mübareklik başka, Risale-i Nur Vasıtasıyla Kur’an tebliğini yapmak başkadır. Cemaatimiz âyna gibi olmalıki diğer cemaatler bizleri tercih etsin.
58- Umûmi alışıla gelmiş görünen piyasa tarzlarını taklid etmemekten karışıklık ortaya çıkar. Yeni gelenler de bunu Risale-i Nur dersi zan eder. Halbuki taklide layık biziz.
Kardeşlerle Paylaşan: Abdülkadir Haktanır