Ölçüsüz Sözler ve Kırıcı Tenkitler

Bir okula veya Üniversiteye kaydolan öğrenci okulun koyduğu şartlara, kurallara uyarsa öğrencilik kimliği devam eder, uymasa sona erer. Bediüzzaman kendisine talebe olmak isteyenler için bunun koşullarını çok basitçe şöyle koymuştur:

Talebeliğin hâssası ve şartı şudur ki: Sözler’i kendi malı ve te’lifi gibi hissedip sahib çıksın ve en mühim vazife-i hayatiyesini, onun neşir ve hizmeti bilsin. (MEKTUBAT, 26.Mektup)

Bu şartları kabul eden, Risale-i Nurları anlayarak okuyan, okuduklarını kabul eden, oradaki bilgileri özümseyen bu zamanda hakikatli bir alim olabilir. Veya bu cemaatin manevi şahsiyeti bu zamanın alimidir. Bütününü tam anlamasa da anladığı kadarıyla kendini bu cemaatin manevi şahsiyeti içinde görür.

Bu cemaatteki her talebenin kalemi, o manevi şahsiyetin parmakları, her talebenin ağzından çıkan sözler de onun dilidir. Bu nedenle her talebe çok özen göstermelidir, manevi şahsiyete söz getirmemeye dikkat etmeli, kardeşlerini tenkitten uzak durmalıdır. Dünyevi makamı ve sosyal statüsü ne olursa olsun kendini kimseden üstünde görmemelidir. Varsa birbirlerinin eksiğini tamamlamalı ve kusurlarını ise örtmelidir. Yoksa bu davranışları cemaatin manevi şahsiyetini zedeler, kimsenin de buna hakkı yoktur.

Evet Risale-i Nur on beş senede kazanılan kuvvetli iman-ı tahkikîyi, on beş haftada ve bazılara on beş günde kazandırdığına, yirmi senede yirmi bin zât tecrübeleriyle şehadet ederler. (K.LAHİKASI)

* Bir sene bu risaleleri ve bu dersleri anlayarak ve kabul ederek okuyan, bu zamanın mühim, hakikatli bir âlimi olabilir. Eğer anlamasa da, madem Risale-i Nur şakirtlerinin bir şahs-ı mânevîsi var; şüphesiz o şahs-ı mânevî bu zamanın bir âlimidir. Sizin kalemleriniz ise, o şahs-ı mânevînin parmaklarıdır. (LEMALAR, 21.Lema)

* Bu hizmet-i Kur’âniyede bulunan kardeşlerinizi tenkit etmemek ve onların üstünde faziletfuruşluk nev’inden gıpta damarını tahrik etmemektir. Çünkü nasıl insanın bir eli diğer eline rekabet etmez, bir gözü bir gözünü tenkit etmez, dili kulağına itiraz etmez, kalb ruhun ayıbını görmez. Belki birbirinin noksanını ikmal eder, kusurunu örter, ihtiyacına yardım eder, vazifesine muavenet eder. Yoksa o vücud-u insanın hayatı söner, ruhu kaçar, cismi de dağılır. (LEMALAR, 21.Lema)

Sakın birbirinize tenkid kapısını açmayınız. Tenkid edilecek, kardeşlerinizden hariç dairede çok var. Ben nasıl sizin meziyetinizle iftihar ediyorum; o meziyetlerden ben mahrum kaldıkça, sizde bulunduğundan memnun oluyorum, kendimindir telakki ediyorum. Siz de üstadınızın nazarıyla birbirinize bakmalısınız. Âdeta her biriniz ötekinin faziletlerine naşir olunuz. (Uhuvvet Risalesi, 2.Mebhas)

* Kardeşlerim, enâniyetin işimizde en tehlikeli ciheti kıskançlıktır. Eğer sırf lillâh için olmazsa, kıskançlık müdahâle eder, bozar. Nasıl ki bir insanın bir eli bir elini kıskanmaz ve gözü kulağına haset etmez ve kalbi aklına rekabet etmez. Öyle de, bu heyetimizin şahs-ı mânevîsinde, herbiriniz bir duygu, bir âzâ hükmündesiniz. Birbirinize karşı rekabet değil, bilâkis birbirinizin meziyetiyle iftihar etmek, mütelezziz olmak bir vazife-i vicdaniyenizdir. (MEKTUBAT, 29.Mektup)

*Kardeşlerim,

Gaflet ve dünyaperestlikten çıkan dehşetli bir enâniyet bu zamanda hükmediyor. Onun için ehl-i hakikat-hattâ meşrû bir tarzda dahi olsa-enâniyetten, hodfuruşluktan vazgeçmeleri lâzım olduğundan, Risale-i Nur’un hakikî şakirtleri, buz parçası olan enâniyetlerini şahs-ı mânevîde ve havz-ı müşterekte erittiklerinden, inşaallah bu fırtınada sarsılmayacaklar. (LEMALAR, 13.Lema)

Risale-Nur talebeleri bu zamanda çok dikkatli olmalı, sorumlu davranmalıdır. Son zamanlarda basın yoluyla birbirlerine karşı çeşitli kırıcı sözler söyleniyor, şöyle ki :

– “Bu açıklama, Sayın …….’ün tamamen kendi şahsi fikirlerinden ibaret olup, kendisini dahi “Nur talebesi” sıfatıyla temsil etmekten uzaktır”

-“Barla platform’u diye hukuki ve fiziki varlığı olmayan bir hayalete dayanarak bizi tenkid eden…” 

-“…….gibi, varlığı kendinden menkul platformlara dayanarak değil, hakka dayanarak dostlarına tavsiyede bulunmaktadır. Acaba Nur Cemaatinin yüzlerce vakıflarından, İstanbul İlim ve Kültür Vakfı dahil, hangi vakıf bu kardeşimizi tevkil etmiştir?”

Nur talebeleri eleştirilecek şeyler varsa önce doğru eleştirmeyi öğrenmeli, ama eleştiriyi üstüne alıp hatalarını düzeltmeyi de, kabul etmelidir. Kimse hatasız değildir. 

Siyasi kimliği olmayan kişiler eleştiri yaparken; kırıp dökmeden, yumuşak bir yolla, doğru biçimde, kamuoyu önünde basın toplantısı veya facebook üzerinden değil de, mesela siyasi, dini veya ilmi kimliği olan kişilerin mail adreslerine, eleştirilerini yazarak ikaz edebilirler. Siyasi kimliği olan kişiler zaten açıkça tenkitlerini yapıyorlar.

Samimi eleştiriler; konuyu özelleştirmeden, kişiselleştirmeden veya siyasi zemine çekmeden “Risalele-Nur’un hizmet prensiplerini örnek alarak” yapılmalıdır. Yoksa düşmanları sevindireceksiniz. Buna da kimsenin hakkı yoktur.

Dr. Selçuk Eskiçubuk

www.NurNet.Org