Ölüm Kimin İçin Büyük Acıdır?

Geçici dünya hayatı asıl gaye yapıp; asıl hayat-ı bakiyeyi de geri bırakanlar için ölüm büyük bir ayrılık ve büyük bir acıdır. Ölümün verdiği bu ayrılık ve acıyı dünya hayatını zehir etmeye kâfidir.

Mademki ölüm var, kati öleceğiz, o zaman insanın tek çare ve mutlu olma yolu da Allah’a ve onun kitap ve peygamberlerine intisaptır. Çünkü ebedi ve istirahat yeri ancak ahirettir.

 İman ve ahirete inanmak hem dünya hayatı hem de ahiret hayatının saadetidir. Bediüzzaman On dördüncü söz’ün hatimesinde şöyle buyurur:

“Ey nefsim! Deme, ‘Zaman değişmiş, asır başkalaşmış. Herkes dünyaya dalmış, hayata perestiş eder, derd-i maişetle sarhoştur.’ Çünkü ölüm değişmiyor. Firak, bekaya kalb olup başkalaşmıyor. Acz-i beşerî, fakr-ı insanî değişmiyor, ziyadeleşiyor. Beşer yolculuğu kesilmiyor, sür’at peyda ediyor.”

Mademki ölüm var ve ondan kurtuluş yok, o zaman ölüm gelmeden, ona hazırlıklı olmak, yapılan hatalardan tövbe etmek, yanında kul hakkı olanlar biran önce ödemeye çalışmak, hele ölümün keşif kolları yaklaştığı ölüm döşeğinde, hasta dünya ile irtibatını kesip tamamen Allah’ın rahmetine yönelmesi gerekir. Hadis-i kutside yüce Allah şöyle buyurmaktadır: “Ben kulumun bana olan zannı yanındayım. Yani kulum bana olan zannı nasılsa öyle tecelli ederim.” Allah’tan gizli hiçbir şey yoktur. O’ zahiri de bilir, batını da bilir.

Rivayet ediliyor ki: Bir gün Resulullah (asm) sahabelerin bulunduğu bir ortamda tebessüm eder, sahabelerden biri “Ya Resulullah neden tebessüm ettiniz?” diye sorar.

Efendimiz şöyle buyurur: “ Cehennemlik olan birini, cehennem kapısına götürünceye kadar iki de bir geriye döner bakardı, görevli melek merak eder. “ Neden hep arkaya döner bakardın?”

Adam: “Hane Allah (cc) demiş ya! “Kulum benden ümidini kesmesin.” Ben de o ümitle hep arkama bakıyordum. Belki Allah, rahmetiyle muamele eder de beni elinizden kurtarır.

Cehennemlik olan bu adam son ana kadar Allah’tan ümidini kesmediği için, Rahmet-i İlahi tarafından affedilerek, meleklere cennete götürmeleri emredilir. Görüldüğü üzere insan ne kadar günahkâr da olsa Allah’tan ümidini kesmemeli ve günahların affı için tövbe etmelidir.

Ölüm döşeğindeki hastaların yanında güzel sözler konuşulmalıdır. Resulullah (asm) bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurur:

“Sizler bir hastanın veya ölünün yanında bulunduğunuz zaman hayır söyleyin. Muhakkak ki, melekler sizin orada konuştuklarınıza âmin derler.” Onun için güzel konuşulmalıdır.

Hastaya eziyet vermemek şartıyla sağ tarafına yatırılmalıdır. Sekerat halindeki hastanın ağzı kuruyacağından, devamlı ağzına su damlatılmalı ve hastaya kelime-i tevhid telkin edilmelidir.

 Resulullah (sav) şöyle buyurur: “Siz ölülerinize (yani ölmek üzere olan hastalarınıza) Lailahe illallah’ı telkin ediniz.”

Başka bir hadis-i şerifte: “Kimin ki son sözü Lailahe illallah olursa cennete girer.” buyurmuş.

Ölen bir mü’minin tek teselli kaynağı, geride kalan yakınları tarafından ruhlarına Kur’an’ın okutulması,  hayır ve hasenatlarda bulunulması ve ruhlarına bolca duaların yapılmasıdır.

Cenab-i Allah’tan, ahiret âlemine göç eden bütün mü’minlere mağfiret, imtihan âlemi olan bu dar-i dünyada olanlara da iman-i kâmil dilerim…

Rüstem Garzanlı/Diyarbakır

31.10.2013

www.NurNet.org

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: