Olumsuzluklar Üzerine

Bu yazıyı okumadan önce siyaset gözlüğünüzü çıkarmanızı öneriyorum.
Gerek dünyada gerek ülkemizde, farklı gerekçelerle istenmeyen, hoşa gitmeyen, bizi üzen hadiseler vuku buluyor. Bu geniş dairede olduğu gibi dar dairede, ailemizde ve şahsımızda da oluyor, bunlar hayatın ta kendisi, tıpkı günün gecesi – gündüzü, tıpkı mevsimlerin yazı – kışı gibi. Hastalık- sıhhat, keder- sevinç, iyilik- kötülük, neşe- üzüntü, bu gibi haller bizim peşimizi hiç bırakmayacaktır, bunlarla yaşamayı öğrenmeli ve öğretmeliyiz, “öğretmeliyiz” kelimesini tekrar takrar yazmak söylemek istiyorum, çünkü bunu ihmal ettik, hatta ihlal ettik.

Bulunduğum bir sosyal projede gençlerle yakın oldum, onları dinledim, iç dünyalarına girmeye çalıştım, azımsanamayacak kasar sayıda gencin gelecek kaygısı yaşadığını “okusak ne olacak”, “işmi bulacağız sanki”, “ben bir ev alabilmek için ömür boyu çalışsam bu mümkün değil”, “hayalimdeki hayatı hiçbir zaman yaşayamayacağım” “bu hayattan bıktım”, “böyle yaşamaktansa ölmeyi yeğlerim”, gibi depresyon belirtisi fikirleri çokça duydum.

Maalesef böylesi olumsuz düşüncelerle hayatının en güzel günlerini mutsuz geçiriyorlar, dahada üzücü olanı, bana bu yazıyı yazdıran olay, iki liseli gencin “bu hayattan kurtuluyoruz, öleceğimiz için çok mutluyuz” notunu bırakıp intihar etmesi. Oysa yaşı elli altmış olanlar çok iyi bilirler, soframızda bu kadar çeşit yoktu, raflar dolusu elbise, ayakkabımız hiç olmadı, aynı yatakta kardeşimizle çok yattık, otomobil lüks ötesi lükstü, şimdiki gibi ergenlik hatta ileri yaş ergenliği gibi şeyleri bilmezdik, bunların doğruluğunu yanlışlığını tartışmak için söylemiyorum bütün bunları, bizler o kadar kıt imkanlara rağmen mutluyduk, patlamış topla yapılan futbol maçlarını, tahtadan oyma bebeklerle evcilik oyunlarını özlüyoruz.

Yavrularımız bizim her şeyimiz, onların saçının teline zarar gelsin istemeyiz, ama bu kadar olumsuzluk olan demiyorum, olumsuzluk pompalanan ortamdan uzak tutmalıyız onları, az şeyle yaşamayı öğretmeliyiz onlara, hayatın bizi hep sınayacağını bilmeleri gerekir, sert yatakta yatarken, kuru ekmeği yerken de mutlu olması gerektiğini bilmeleri gerekir.

İşin en üzücü tarafı neresi biliyormusunuz? Çocukları bu halde iken ailelerinin bunların farkında bile olmayışı, anneler babalar çocuklarını tanımıyorlar.
Bu gençler, bu çocuklar bizim, bu ülkeyi bunlar imar edecek, geleceğimiz bunların ellerinde şekillenecek.
Asli işimize bakalım dostlar.

Çetin Kılıç

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: