Ömür Sermayesi Tükeniyor, Hazırlan Ey Yolcu!

Etrafa baktığımızda insanlar cıvıl cıvıl hareket hâlinde herkes bir şekilde bir yerlere ulaşmak için acele ettiklerini lisan-i hâllerinden anlaşılıyor. Her gün hatta ömür boyunca aynı koşuşturma aynı hız ayni tempo ve aynı manzara devam ediyor. Ruh adeta bedeni hareket etmeye zorluyor. Ne dünya; ne de beden ruhu tatmin edemiyor. Dünya da; beden de ruhu tatmin edemediği için insan bilerek veya bilmeyerek ruhunu tatmin edebilecek geniş bir mekân arıyor. İnsanın ruhu âlem-i ervahtan yani ruhlar âlemi gibi yüksek bir mekândan geldiği için ancak onu tatmin edebilecek öyle yüksek, daimi bir mekân ve makam olabilir; bu da ancak ölüm ile gerçekleşebilir.

Tabiinin Tefsir İmamlarından İmam Dahhâk, mü’minin ruhu kabzedildikten sonra melekler tarafından semaya şöyle çıkarılır: “Mü’min kimsenin ruhu alındığında, onu alıp dünya semasına götürürler, her gökte bulunan mukarrebin melekler, onu oradan alıp sırayla ikinci, üçüncü, dördüncü, beşinci, altıncı ve yedinci semaya çıkarırlar, oradan da Sidretu’l- Müntehaya götürürler ve Yâ Rab! Bu senin filanca kulundur.” derler, Allah o kulun kim ve nasıl biri olduğunu en iyi bilen olarak, onu azaptan emin kıldığına dair mühürlü bir tezkereyi onlara gönderir.”1

“Muhakkak! Şüphesiz iyilerin kitabı “İlliyyûn”dadır. İliyyûn’un ne olduğunu sen nereden bileceksin? O, yazılmış bir kitaptır.”2 ayetleri bu gerçeğe işaret etmektedir.(a.g.e)  

Beden ile ruhu, ampul ile elektriğe benzetmişler. Ampul kırılınca elektrik yok olmuyor. İnsan da ölünce vücut çürüse de ruh ölmüyor. “Cenab-i Allah, ruha münasip bir libas giydirerek berzah âleminde yaşamını devam ettiriyor.”3   

 

Ruh vücuttan ayrılınca sesin ve ışığın hızından daha suratlı olan, hayal hızı suratından gider. Hızın daha iyi anlaşılması için önce dünyadaki hızlardan örnek vermek istiyorum, şöyle ki:  Fizikçilerin tespitine göre ışığın hızı saniyede 300.000 kilometredir. İşte ışık bu hızı ile saatte yaklaşık 1080 milyar kilometre yol alır. Sesin hızı saniyede 340 metredir. Saatte yaklaşık 1224 kilometre yol alır.

Bütün var olan hızlara bir bir bakıldığı zaman İnsan gözünün ani bakış hızı ışıktan hızlıdır. Bir anda en uzak gezegene bakıp geri dönebilir, ruh ve hayal suratı ışıktan daha hızlıdır. İnsan hayaliyle bir anda Amerika’ya gidip gelebilir.  Hayal önünde engel yok. Hatta hayal hızı ile kâinatın en uzak noktasına kadar gidip gelmek mümkündür.

Peygamberler ve evliyalar bazen hayal süratinde cismen gezmiş ve dönmüşler. Mesela: Miraç hadisesi, Âlemlere Rahmet olarak gönderilen Peygamberimiz (asm) hayal ve ruh hızında, cismiyle o yüce makama çıkmış, 149 milyarlık ışık yılı mesafesinden uzak olan mesafeyi kısa bir süre içinde ziyaret etmiş ve geri dönmüştür. Peygamberimizde görülen bu surat ve kabiliyet; ahiret âleminde cennet ehli de nuraniyet sırrıyla, ruh suratında ve hayal hızında bir hayat yaşayacaklar.

Bediüzzaman Hazretleri insanı ahiret ile dünya arasında gelen-giden bir yolcu  benzetmesi yapmış, şöyle ki: “… Gaip âleminden bu dünyaya imtihan olmak için gönderildim ve ahiret yolcusuyum.” “…Zira dünya durmuyor, gidiyor. İnsan da beraber gidiyor. Sen de yolcusun.”4

İşte bunun içindir ki, dünyada ruh ve kalp geçici şeylerle rahat edemiyor; ancak daimi bir şeyle mutmain olabiliyor. Hz. İbrahim (as) Uful edip batan şeyler alakaya değmez.5 demiş. Yani burada anlaşılıyor ki: mal, mülk, evlat ve hayatın en güzellikleri dahi geçicidir, ömür sermayesi de geçicidir çabuk tükeniyor, malayani ve kaybolan şeylere gönül vermemeliyiz; asıl yönümüzü kaybolmayan, sönmeyen ve ebedi güzellik olan Allah’a vermeliyiz.

Rüstem Garzanlı

16.04.2016

Dipnotlar:

  • İmam Dahhak Tefsiri
  • mutaffifin, 83/18-21
  • Mektubat 28.Mektup
  • İşaratü’l i’caz,
  • En’âm sûresi,6/76

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: